Kutlama mı eziyet mi?
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-15 08:23:05
Tören hazırlıkları çocukların sağlığı için de ciddi bir tehdittir. 23 Nisan veya 29 Ekim’de olduğu gibi önemli günlerimiz genelde soğuk günlere denk gelir. Özellikle 23 Nisan ve 19 Mayıs’ta günler, hatta haftalar süren hazırlıklar gerektiğinden pek çok öğrenci şifayı kapar, günlerce okuluna gidemez. 19 Mayıs sıcak bir yıla denk geldiyse güneş çarpması nedeniyle bayılan öğrenci haberleri sıradandır.
***
Önemli günlerde öğrenciler okul bahçesinde toplanır. Hava soğukmuş, kar yağıyormuş, pek fark etmez. Sertliği ile tanınan bir öğretmen yüksek bir yerden sağa sola bağırır durur: “Evladım sırayı bozma... Sağına soluna bakma...” “Evladım sana diyorum, gelirsem .........” Sonra rahat-hazır ol faslı başlar. Birkaç kez rahat-hazır ol komutuyla yüzlerce öğrenci ip gibi sıraya sokulmaya çalışılır. Fakat mutlaka sunuş yapacak bir öğretmen veya öğrenci gecikmiştir. Beklenmesi gereken bazen bir 30 dakikadır, bazense çok daha fazlası. Okul bahçesinde konuşmalar uğultu halini almaya başlayınca mikrofonu kapan öğretmen daha sert ve bazen de daha kaba konuşmaya başlar: “Evladım siz nasıl insansınız, hiç söz dinlemiyorsunuz. Siz ne biçim Atatürk gençliğisiniz. Bak hala konuşuyor. Evladım sen ........”hakaretleri buraya alamıyorum. Öğretmen ne kadar erken kalktıysa, kafasında ne kadar sorun varsa öğrencileri azarlaması da o sertlikte olur. Nihayet tören başlar. Saygı duruşu, İstiklal Marşı, bağıra çağıra şiirler, her törende duya duya ezberlenmiş beylik sözler soğuktan titreye titreye dinlenir. Özellikle arka sıralar “bitse de gitsek havasındadır”. Elbette bunları söylerken “tüm öğretmenlerimiz böyleydi” demiyorum. Benim çok iyi öğretmenlerim oldu, haklarını asla ödeyemem. Ancak bu tür tören manzaralarını da maalesef yaşadık. Ve çoğu zaman bu karmaşa öğretmenlerden çok, törenin yapılış şeklinden kaynaklanıyordu.
***
Geçenlerde Ankara’nın saygın liselerinin birinin açılışındaydım. Arkadaşımın kızı bu okulu kazanınca tüm aile sevinç çığlıkları atmıştı. Sabah erken saatte okul bahçesine gittik. Bildik karmaşayı, bağrış çağrışı, çocukların kişiliklerine dönük aşağılamaları yıllar sonra yeniden duymak beni çok üzdü. Türkiye çok değişti, fakat değişmeyenler de vardı demek ki. Yaşlı öğretmen azarlama ve rahat ol-hazır ol faslından sonra ‘Atatürk ve eğitimin önemi’ konulu bir konuşma yaptı. Berbat bir ses düzeni eşliğinde ve tamamen empoze eder tarzda yapılan sunuşu kimse dinlemedi. Ne yalan söyleyeyim, ilkokuldan beri defalarca dinlediğim bu sözler beni de hiç etkilemedi. 1.5 saati aşkın bir süre ayakta durduk. Sabahın soğuğu ve uyku mahmurluğu da eklenince yapılan konuşmalar eziyet gibi geldi.
Artık büyüdüm ve törenleri statlarda, istediğim yerden izleyebiliyorum. Fakat özellikle 23 Nisanlarda hala üşüyorum. Stadın ortasına boncuk gibi dizilen ve titreyerek sıralarının gelmesini bekleyen minik çocukları gördükçe üşümem daha da artıyor. Törenlerdeki militarist anlayış ise cabası.
***
Türkiye yeni dünyaya böyle mi hazırlanacak? Bu işte bir terslik yok mu? Törenler kapalı salonlarda yapılamaz mı? Çocuklara böyle günlerde sıcak ortamlarda bir film, bir belgesel izlettirilemez mi? Çocuklardan soğuk havada büyüklerini eğlendirmelerini beklemek yerine, çocuklar ellerinden tutulup sirke, tiyatroya, bir konferansa, geziye veya profesyonellerce hazırlanmış bir gösteriye götürülemez mi?
Bu çerçevede Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 19 Mayıs törenlerini statlardan kurtarmasını sevinçle ve umutlu karşılıyorum. Umarım bu girişim daha insani ve daha sevimli törenler için ilk adım olur da, kendi elimizle çocuklarımızı Atatürk’ten ve milli değerlerimizden soğutmaya devam etmeyiz.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap