Geçen yazımızda Liechtenstein'a Almanya'dan yüklü miktarda vergi kaçırıldığını ele almıştık. Alman Posta İşleri Genel Müdürü Klaus Zumwinkel'in evine 14.02.2008'de yapılan baskında bulunan belgelerle vergi kaçırdığı kanıtlanmıştı. Zumwinkel 26.01.2009'da yargılama sonucunda hapis almadan bir milyon euro ile kurtulmuştu. Zumwinkel 19 yıldır yönetim kurulu başkanlığı yaptığı Posta Anonim Ortaklığından istifa etmek zorunda kaldı. Yönettiği kurumu dünyanın en büyük lojistik hizmetler şirketine dönüştürmüştü.
?Liechtenstein Prensi Max ülkesinin vergi kaçırma olayından dolayı kaçan müşteriler nedeniyle milyarlarca İsviçre Frangını kaybettiklerini açıkladı. Bu olay Almanya ile Liechtenstein arasında kısa bir diplomatik gerginliğe de neden oldu. LGT bankasının aynı zamanda Başkanı olan Prens'in Almanya vergi makamları ile antlaşmak istiyor. Daha önce ABD ile bir vergi antlaşması yapıldığını, buna benzer bir antlaşma da Almanya ile yapılabilir diyor.? (Spiegel, 07.02.2009)
Banka bilgilerini ABD'ye satan Alman istihbaratçısı
Ekonomiden Sorumlu Bakan Michael Glos ile Maliye Bakanı Peer Steinbrück bu olayı piyasa ekonomisi için büyük bir tehlike olarak görmüşlerdi. Bu olay vergiden kaçırılan paralarla ilgili bir olay mı, yoksa kirli para olayı mı? İkisi de demek gerekir. Neu Zürcher Zeitung (21.02.2008 )'un verdiği bilgiye göre: ?Gizli Servislerin medyaya bildirdiğine göre 42 yaşındaki Heinrich Kieber 2001'den 2002'ye kadar LGT Treuhand AG için çalışmış. Aslında Alman Gizli İstihbarat Teşkilatı (BND) vergi kaçıran Almanları tesbit için kendi adamı olan bu şahsı bankaya sokmayı başarıyor. Kieber elde ettiği bilgileri BND'ye vereceğine Amerikalılara satıyor. CIA de ileriki tarihlerde farklı kaynaklardan banka müşterileriyle ilgili başka bilgiler elde ediyor. BND ancak 2005'te başka bir banka çalışanından bu bilgilere sahip oluyor.?
Liechtenstein'da bu olaya benzer başka bir önemli olay daha gerçekleşiyor. Genelde bu ikisi bir arada zikredilir.16.02.2008 tarihli Spiegel dergisinin bildirdiğine göre Üç kişi 2005'te ellerinde bulundurdukları müşterilere ait bilgiler içeren CD'yi kullanarak Liechtenstein Merkez Bankasını tehdit ederek aralıklarla dokuz milyon euro alır. Alman Polisine göre Banka, bilgileri satın alma yoluna giderek işi örtbas etmeye çalışır. Alman Başsavcı Peter Lückemann'nın ifadesine göre polis 41, 43, ve 50 yaşında üç kişiyi konuyla alakalı olarak tutukladı. Bu üç kişi Almanya'nın Kiel ve Lübech şehirlerinde yaşıyor. Bunlar bir yıl önce yakalanan ve CD'nin kendisinde olduğu bilinen baş suçlunun yardımcıları.
Banka yaptığı ödemelere rağmen tehditler devam edince, eski bir çalışanının bankadan çaldığı Alman müşteri bilgileri ile tehdit edildiği bilgisini verdi. Alman Başsavcılığı bu haberin 2003'te Liechtenstein Bankası LLB'den çalınan 2325 Alman müşterisinin bilgisiyle ilgili olduğunu söyledi.
Bankalar arası gizli istihbarat savaşları
Spiegel'in kaynaklarına göre bu müşteri bilgileri şu anda ortalıkta dolaşıyor. Başsavcılık şu ana kadar 1600 bilgi dosyasını geri alındığını söyledi. 2005'te bankaya 7.5 milyon İsviçre Frangı karşılığı 700 bilgi, 2007'de ise dört milyon euro için 900 dosya bilgisini geri verdi. 2009'da geri kalanlar teslim edilecekti. Ancak 2009'dan önce diğer suçlular tutuklandı. Neden diğer bilgiler satın alınmadı? bu da ayrı bir önemli nokta.
Alman Başsavcısının bu olayın önceki Liechtenstein LGT bankasıyla ilgili olmadığını bildirmesi dikkat çekmişti. Süddeutsche Zeitung gazetesinden (29.02.2008) Hans Leyendecker'in verdiği bilgilere göre hırsızlar önce müşterileri tehdit ederek akladıkları kara paranın %10'unun istemişler. Bunda istedikleri gibi sonuç alamayınca bankayı tehdit etmişler. Aynı gazete, bankanın hala 1100 bilgiye ulaşamadığını bildirmişti.
Aslında bu olayların bir gizli servisler savaşı olduğunu en iyi şu satırlar anlatır: Liechtenstein Veliahtı Alman yetkilileri kanunsuz bir şekilde banka bilgilerini elde etmekle suçlayarak, bunun Liechtenstein'a yapılan bir saldırı olarak gördüklerini söylemişti.
Rüşveti Müslümanlara yüklüyorlar
Demek ki bu banka bilgileri kimi ülkeler için çok önemli olacak ki bu yollara başvuruyorlar. Aklanan paraların içinde provizyon denilen rüşvet paraları da olabilir. Alman şirketler yurt dışında gireceği bir ihaleyi kapmak ve rekabet yapmak için şirket yöneticilerine rüşvet veriyor. Verdikleri rüşveti Almanya'da vergiden düşürebiliyorlar. Almanlar kendi ülkelerinde ve bütün Avrupa ülkelerinde bunu yasaklıyor. Diğer ülkelerde (Müslüman ülkeler gibi) bu rüşvet verme uygulaması devam ediyor. Bazen Avrupa ülkelerinde de provizyon alınıyor. Bu paralar da büyük yekûn tutuyor. İşin garibi özellikle Müslüman ülkeleri rüşvete alıştıran kendileri iken, bu ülkelerdeki rüşvetin nedenini Müslümanlara ve İslam'a mal eden yayınlar yapıyorlar.
ABD Almanların bilgilerini niçin aldı?
Amerikalılar neden bu Alman müşterilerinin bilgilerini almak istedi? Burası meçhul değil. Bu bilgiler bir istihbarat teşkilatının ileride kullanmak üzere arayıp ta bulamayacağı önemli bilgiler içeriyor. Amerikalıların elde ettiği bilgiler sadece Alman müşterilerinin bilgileri değil. Başka ülke vatandaşlarına ait kayıtlara da ulaşıyorlar. BND'nin adamı Almanları nasıl sattı, o da ayrı bir mesele.
Irak savaşında rol alan Alman Kripto Yahudiler
Bilindiği gibi Almanya'da geçmişleri 14. yüzyıla kadar uzanan Kripto (gizli) Yahudiler hâlâ Almanya'da önemli karar mekanizmalarının başında bulunuyorlar. Alman ordusunda ve istihbaratında çok sayıda üst düzey Yahudi asıllı Alman bulunuyor. Bunlar Amerikan istihbaratındaki Yahudilerle iç içeler. Irak savaşında Alman Evangelistlerle Alman Kripto Yahudileri büyük rol oynadılar. Şimdiki Alman Başbakanı Merkel o zamanlar Irak savaşını savunanlardandı. Kendisi koyu evangelist oldu biliniyor. İsrail'e aşırı sahiplenmesinin altında gerçekte dini nedenler yatıyor. Almanya'da Yahudi Konseyi'nden habersiz ve izinsiz yaprak kımıldamıyor. Uygun görmedikleri her politikayı Antisemitizm olarak gösterip bunu durduruyorlar.
Irak ve Afganistan'dan akan kirli paralar
Irak'tan kaçırılan silahlar, tarihi eserlerden elde edilen kirli paralar nerelere gitti? Hâlihazırda Afganistan'da üretilen uyuşturucu maddelerin paraları nerelerde aklanıyor? Liechtenstein bankalarında şu ana kadar kirli paranın sadece Almanya ayağındaki deşifre edilen miktarı on milyar euro. Alman müşterilerinin aklamaya çalıştığı paranın tamamının yüz milyar euro olduğu söyleniyor. Bu kadar büyük bir paranın çoğu kirli para olmasa, Alman maliyesinin gözünden kaçması mümkün değil. Bu büyük meblağ sadece Almanya'da aklanan kara paranın miktarı.
ABD, Medya ve Gladyo= Kirli Para
Amerikalılar özellikle müttefik ülkelerdeki siyaseti ve medyayı çok rahat manipüle ettiği, baskı altına aldığı biliniyor. CIA'nın kurucularının ve ilk başkanlarının İtalya'daki mafya yapılanması ile doğrudan bağlantılı olduğu biliniyor. İtalyan mafya babalarının büyükleri ya Yahudiydi veya masondu. Bunlar İtalya'da devletin gölge bir hükümetini bile kurmuşlardı (Mason babalarına bağlı ?Gizli Danışma Kurulu?). Gladyo da bunlara bağlıydı. Dünyanın değişik ülkelerindeki yöneticiler, medya patronları ve üst düzey yetkililerinin kirli paraları da buralarda. Yerine göre bu bilgiler şantaj amaçlı olarak kullanılıyor.
Yeni dünya düzenini kuran Mason Mafya babaları
Bunları daha iyi anlamak için şu bilgilere bakalım: CIA'i kuran, Amerikan gizli örgütlerini yeniden teşkilatlandıran Allen Dulles. 1953-1961 arası CIA Başkanı, mason; H.Hughes, CIA ve mafyaya maddi destek veren milyarder, mason; Thomas Dewen, ABD'li Mason senatör ve mafya avukatı; Maximilian Kohnstamm Hollanda Prensi Bernhard'ın mason ortağı; Bedel Smith, CIA Eski Başkanı; Meyer Lansky, Mafyayı CIA'in dümenine sokan Yahudi. Aynı zamanda mafya babalarının babası. Bunların İsrail bağlayan kişi; Joseph Retinger, CİA Uluslar arası İşler Müdürü, Avrupa İşlerini idare eden mason.
Bunlar yeni dünya düzenini CIA-mafya-masonluk üçgeniyle gerçekleştirmek için çalışmalarını başlatan kişilerdir. Bunlar, gizli servisler üzerinden Avrupa'yı yönetmek, kamuoyunu rahatsız edeceği düşüncesiyle yeni kurulacak lobi örgütleriyle yapmaya karar verdiler.
'1952'de Avrupa Hareketi'nin Genel Sekreteri, mason Joseph Retinger Avrupa'ya dönüşünde uluslararası bir örgüt oluşturmanın elzem olduğunu açıklar. İlk kuruluş toplantısında CIA Başkanı William Donovan, CIA'den Bedell Smith, Hollanda Prensi Bernhard ve NATO Genel Sekreteri Joseph Luns önderliğinde toplanan kişiler gelecekteki Bilderberg kulübünün ilk temellerini atarlar. Bu toplantıya katılan diğer kişilerin çoğunluğu da masondur.' (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.19)
Bilderberg'i kimler kurdu?
1954'te Joseph Retinger'in (mason) yönetiminde Bilderberg kulübü kuruldu. Bu kulübün üyeleri arasında masonlar, politikacılar, gizli servis üyeleri, CIA başkanları, diplomatlar, mafya üyeleri bulunmaktaydı. Bunlar bir nevi uluslararası danışma kulübü adı altında dünya siyasetini yönlendiren, istediklere yöne çevirmeye çalışan aktörlerdir. Bilderberg'in kurucularının ve yeni üyelerinin bazıları şu isimlerdi: Petrol tröstü David Rockefeller, NATO Genel Sekreteri mason Brosio, CIA Avrupa Bölüm Şefi mason Gigliotti, İtalyan mason üstad-ı azamı Cartini, CIA kurucularından mason Allen Dulles, CIA Uluslararası İşler Müdürü, Bilderberg Genel Sekreteri, aynı zamanda mason Joseph Retinger,CIA Başkanı mason William Donnovan, CIA'den mason Braden, ABD'li senatör mason Martin, Belçika Dış İşleri Bakanı mason Van Zeeland.
'Bu kişiler Avrupa organizasyonunda önemli rol oynadılar. Avrupa Ekonomik Birleşme Derneği, Avrupa Kültür Merkezi, Avrupa Hareketi, Avrupa Konseyi gibi organizasyonların tümünde bu isimleri görmek mümkün.' (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.19-22) 'Bilderberg'i ilk başta CIA kurdu. Ama daha sonra kendisi Bilderberg politikasının bir enstrümanı haline dönüştü. CIA başkanını Bilderberg seçer... David Rockefeller korumasında, CIA'den Walters ve Rocca, Trilateral komisyonun temellerini attılar. CIA'den Merriman ve D. Abshire Bilderberg toplantılarına katılanlardan bazıları.' (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.89)
'David Rockefeller, banker Rothschild, Henry Kissinger, Brezinski 70'li yıllarda bu lobileri örgütleme işini ele alırlar. Kissinger politik hayata Rockefeller ve CIA sayesinde gelmiştir. Brezinski de Rockefeller tarafından korunmuştur. David Rockefeller, Trilateral ve Nelson Rockefeller, Bilderberg Başkanı olarak bu örgütlerde alınan kararlarda önemli rol oynamışlardır.' (Les Vrais Maitres du Monde, Gonzales Mata, sf.90)
Kara paranın merkezi: Vatikan
Bir zamanlar Vatikan'ı kara paranın merkezi haline getiren bu örgütler değişik ülkelerden aldıkları diplomatik pasaportlarla istedikleri gibi hareket edebiliyorlardı. Bugünkü Bilderbergciler de yukarıda saydıklarımızın yetiştirdikleri çömezleri. Artık hemen her ülkede ortaya çıkan gladyo türü yapılanmaların başında ve karar merkezinde de bunlar olduğu biliniyor. Her ülkede temsili danışma kurulları olduğu da bilinen bir gerçek. Ayrıca bütün bu örgütlerin yollarının İsrail'de kesiştiği de kesin. Bugün Liechtenstein'da ortaya çıkan bu kara para aklama olayı basit bir bilgi hırsızlığı olayında ortaya çıkan bir olay mı, yoksa belli yerlere mesaj vermek için örgütlü yapılan bir hareket mi? Benim kanaatim, bu Liechtenstein olayı gibi olaylar zaman zaman bazı yerlere mesaj verme amaçlı olarak ortaya çıkıyor. Bugün artık çok gizlenmeye gerek duymuyorlar. Çünkü ülkelerin çoğunda karar mekanizmalarının başındakiler zaten bunlar. Her aldıkları önemli kararları uluslar arası terörle mücadeleye bağlayarak meşruiyet sağlayabiliyorlar.
28 Şubat, Deniz Feneri ve batıya akan kara para
Türkiye'den 28 Şubat sonrasında kaçırılan on milyarlarca dolar kara paranın ne kadarı bu bankalarda tutuluyor. Bazı kesimler suçlanırken Türkiye'den çıkan kara para unutturulmaya mı çalışılıyor? Türkiye'nin bu ülkeyle kara para konusunda bir antlaşması var mı? Türk müşterilerinin bilgileri gizli servislerin eline düşmüşse, bunu iç siyaseti yönlendirmek için kullanmışlar mıdır? Bu mesele ulusal çıkarlarımızı tehdit etmez mi? Zannederim bir antlaşma yapılsa kimlerin hangi amaçla bu bankalarda kara para tuttukları anlaşılacaktır. Şu anda başta ABD olmak üzere birçok ülke bu bankalardan hukuki veya gayrı kanuni yollardan kendi vatandaşlarının paralarının peşinde. Deniz Feneri olayıyla görülen o ki, konu artık farklı bir tarafa çekilip unutturulmaya çalışılıyor. Liechtenstein'da dönen dolaplara iyi bakmak lazım.
Türkiye'deki bankalara artan güven
Artık Avrupa'da güvenilir banka kalmadı. Türkiye'de Maliye Bakanlığının başlattığı ve varlık barışı olarak adlandırılan Türk vatandaşlarının yurt dışındaki paralarını Türkiye'ye çekme girişimi sonucunda 13,5 milyar dolar Türkiye'ye geri döndüğü açıklaması yapılmıştı. Bu hadiseler nedeniyle Avrupa'da bankalar eskisi gibi güvenle para tutamayacak. Kirli ve temiz sıcak para güvenilir bir liman arayışı içinde. Bu nedenle Liechtenstein'a teşekkür borcumuz var?
Yorum Yap