Dolar

42,6945

Euro

50,1592

Altın

5.898,49

Bist

11.311,31

Bugün Doğu Türkistan, geçmişte Cezayir

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-07-23 16:00:00

Bugün Doğu Türkistan, geçmişte Cezayir

          BUGÜN DOĞU TÜRKİSTAN FİLİSTİN GEÇMİŞTE LİBYA CEZAYİR

 

Doğu Türkistan’da hafız olmak

 

Bir öğrencim vardı. Allah’ın selamı üzerine olsun. Boynu bükük, yüzünden hiç ayrılmayan nur, derin düşünce ve hüzün...

 

Dedim ki kendisine, neden bir defa olsun gülemiyorsun? Bana verdiği cevap çok manidardı: “Çektiğimiz acıların yoğunluğu bana gülmenin anlamsızlığını öğretti.”  Yaşı henüz yirminin altında olduğu halde el-Ezher’i bitirdiğini öğrendim. Arapçası mükemmeldi. Kendisi Doğu Türkistanlıydı. Ailece uzun bir çileli yolculuktan sonra ailesi başka bir ülkede kalmış, kendisi Mısır’a okumaya gönderilmişti. Hafızlığını Doğu Türkistan’da tamamladığını öğrendiğimde Allah’a şükrettim. Demek ki hala o mübarek beldede Hafızlık müessesesi varmış. Öyle düşünmüştüm. Kendisine Hafızlık yaptıran merkezlerden bahsetmesini istediğim zaman güldürmeyi başarmıştım. Acı bir gülüş sonunda gerçeği öğrenmeye başladım. Hocam dedi, bizim işgal edilmiş Doğu Türkistan’da değil Hafız olmak Kur’an öğrenmek bile yasak. Kur’an  öğretenlere yapılanları hiç öğrenmeyin daha iyi olur. Peki sen nasıl başardın diye sordum. Bana tarlalarda öğrendiğini söyledi. Yani tarlalarda ekilenlerin otlarını ayıklarken hocası okuyor öğrencisi tekrar ediyor. Bir hoca ancak iki üç öğrenci ile birlikte çalışabiliyor. Tabi tarlalarda da sürekli kontrole gelen gardiyanlar onları rahat bırakmadığını söylüyor. Biri gidiyor diğeri geliyor. Çocuklara nasıl bir gizlilikle dini eğitim verildiğini ayrı ayrı öğrencim ve tanıdıklarımdan öğrendiğimde inanamamıştım.Oradakilere büyük bir sıkıntı verir düşüncesiyle fazla ayrıntıya girmek istemiyorum.

 

Doğu Türkistanlıların her birinin hayatı roman

 

Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar’ın her birinin hikayesi birer roman olacak kadar yoğun ve acılarla dolu. Uzun zamandır Doğu Türkistan hakkında uzun bir yazma hazırlığındaydım. Başladığım halde bitiremedim bir türlü. O kadar büyük bir zulüm var ki, hangisini yazayım, hangilerini bırakayım diye bir türlü bitiremedim yazımı. Bu yazı da bir yazıya benzemeyecek Doğu Türkistanlılar’ın çektikleri karşısında.

 

Doğu Türkistanlıların talihsiz hayatlarını ilk defa bir Arap yazar vasıtasıyla öğrenmiştim. Çoğumuzun bildiği bilge yazar Necip el-Kıylani ( Allah ona rahmet eylesin ) Türkistan Geceleri adlı bir romanı var Doğu Türkistanla ilgili. Bir Arap yazar Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü yıllar önce görmüş, bunu etkili bir şekilde kalemine dökerek Mülsüman Doğu Türkistanlıların yıllarca sesi olmuş.  El-Kıylani de ümmet bilinci ve şuuruyla yetiştiğini yazılarında hissettiriyor. Demek ki bu yazar vasıtasıyla Arap alemi Doğu Türkistan’dan haberdar olmuş ki, onların da Doğu Türkistanlılara bir muhabbetleri var.

Şimdi yazıma başlıklar halinde Doğu Türkistan’da Çinlilerin yaptıkları hakkında çok kısa bilgiler vererek devam edeceğim.

 

Doğu Türkistan’ın yüzölçümü 1.823 418 km² dir. Halife Abdulmelik Mervan döneminde kendi istekleriyle Müslüman olan Doğu Türkistanlılar o günden günümüze kadar İslam aleminin bir parçasıdır. Özellikle Karahanlılar döneminde  bu bölgenin tamamı islamı seçmiştir.

 

1949 yılından önce bir İslam devleti olan Doğu Türkistan, bu tarihten sonra Çin’in istilası ve işgaline maruz kalmıştır. Bölgeyi daha rahat ve tepkilerden uzak ele geçirmek için sözde Özerk Bölge ilan etmiş, bu özerkliğin sağladığı asgari hakları bile uygulamaya izin vermemiştir. Çin bu bölgeyi istila ve işgal ederken hiç terk etmemek üzere Sincan yani feth edilen bölge olarak görmüş, uluslar arası alanda kendi toprağının bir parçası olarak görmüştür. Burada yaptığı asimilasyon, katil ve talan hakkında konuşanları ise iç işlerine müdahale olarak görerek şiddetli tepki vermiştir. Oysa Müslüman Doğu Türkistan Çin’in iç işleri değil, Müslüman dünyanın iç işleridir. Müslümanlar mutlaka daha gür ve yüksek sesle konuşmasını bilmeliler.

 

Gemilerle İtalya’ya zorla götürülen Müslüman kadınlar

Ortadoğu’da İngilizler ve Fransızlar tarafından istila edildiğinde onlara karşı verilen mücadeler onların iç işleri olarak görülmüş, bağımsızlık hareketlerine karşı gelenler şiddetle cezalandırılmıştr. Amerikalıların Afganistan ve Irak’ta yaptıkları halı bombardımanından çok önceleri ( 1920’lerde, 30’larda ) Suriye’nin değişik şehirlerine halkın ayaklanmalarını bastırmak için halı bombardımanı yapılmıştı. Ancak Müslümanlar asla Ortadoğu’nun bu ülkelerin iç işleri olduğunu kabul etmedikleri için zamanla onlar bu bölgelerden def olup gittiler. Aynı durum Tunus, Libya, Cezair… için de geçerlidir. İtalyanların Libya’da yaptıklarını unutursak, gün gelir bunlar ( Irak’ta olduğu gibi ) başımıza yeniden gelir. Hayatımda görüp de üzüldüğüm çok resim olmuştur. Ancak birkaç resim var ki, onları hiç aklımdan çıkaramıyorum. Aklıma geldikçe kahrolduğum resimlerden biri, İtalyanlar’ın Libya’yı işgal ettikleri zaman gemilere doldurup İtalya’ya götürdükleri Müslüman kadınlardır. Başka bir resimde neredeyse bir vadiyi dolduran Libyalı Müslüman erkeklerin darağaçlarında asılı kalan görüntüleri…  Bunlar İtalya’ya karşı hangi suçu işlemişlerdi acaba? Hangi günahları için öldürülmüşlerdi? Bir zafer işareti olarak  Müslüman kadınlarla doldurulmuş geminin  resmini çekmişler. Fransızların Cezayir’den Fransa’ya götürdükleri kadın sayısı ne kadardır acaba? Bazı Fransız romancıları annelerinin Müslüman asıllı olduğunu romanlarında işlemekten çekinmezler. Peki nedir Çinlilerin derdi? Doğu Türkistan’ı ebedi olarak kendi toprakları haline getirmek değil mi? Yoksa neden gencecik kızları Çin’in iç bölgelerine gönderiyorlar? Gönderilenlerin sayıları öyle yüz bin falan değil, bu sayının birkaç mislinden bahsediliyor. Nerede kaldı Müslümanların namusu şerefi? Çin ile asla baş edilemezmiş. Müslümanlar böyle kimliksiz bir yığın olmaya devam ederse, daha çok zilletle müstahak olur.   Şimdi biz Doğu Türkistan meselesinin Çin’in iç işleri olduğunu düşünmeye devam edersek, asla Doğu Türkistan bağımsız olamaz. Biz Doğu Türkistan’a özerklik hakkı değil, bağımsızlık hakkı verilmesini istememiz gerekir.   Burada yaşayan Müslüman Doğu Türkistan halkının işgale asla razı olmayacağını düşünerek öncelikle halkı dininden koparmanın zorunlu olduğunu kabul etmiş Çinliler.

 

Çinlilerin Sinsi oyunları

 

Çinliler Doğu Türkistan’ın tamamen Çin memleketi haline getirmek için  öncelikle Müslüman Uygur halkından kurtulmaları lazım geldiğini iyi biliyorlar. Bu nedenle Müslüman Uygur halkından kurtulmanın yollarını aramış ve bulmuşlar. Bu hususta sistemli çalıştıklarını görüyoruz.

Stratejilerini şöyle özetlemek mümkündür:

 

  1. Müslüman Uygur halkını Doğu Türkistan’dan sürmek
  2. Kalanları Müslüman Doğu Türkistan’da yaşanamaz  hale getirmek
  3. Nüfus planlaması adı altında nüfuslarının çoğalmasını önlemek.
  4. Yoğun oldukları şehirlerde azınlık haline getirmek
  5. Özellikle kızları iş ve eğitim adı altında ailelerinden kopararak Çin’in iç kesimlerine zorla götürmek ve oralarda  genelevlerde çalıştırmak.
  6. Dini eğitimi ve milli şuuru yok etmek. 18 yaşından küçüklere din eğitimi zaten yasak.
  7. Müslüman Uygur halkının vatan ve toprakları olan Müslüman Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur halkını azınlık haline getirmek için bu mübarek topraklara Uygur halkından çok daha fazla Çinli yerleştirmek.
  8. Doğu Türkistan’ın Müslüman Uygur halkına atalarından kaldığını belgeleyen kültürel mirası, tarihi, mirası, örf ve adetleri, gelenek ve göreneklerini yok etmek. 
  9. Tarihi binalara tamir izni vermemek, tarihi şehirleri eski ve köhne oldukları gerekçelerle yıkıp Uygur halkını şehirden çıkararak Çinliler’e tahsis etmek. Böylece bir zamanlar bu toprakların Müslüman Uygur halkına ait olduğunu kanıtlayacak bir şey bırakmamak.
  10. Ayrıca bu bölgeye polis ve askeri gücün yanısıra 20 milyondan fazla milis bir güç yerleştirerek ( ailelei ile birlikte )  Müslüman Uygur halkının üzerinde sürekli sallanan bir kılıcın varlığını hissettirmek.

Son olaylar Çinlilerin tertibi

 

Son olaylar bize Çinliler’in bir tertibi olduğunu gösterdi. Oradan aldığımız güvenilir kaynaklara göre on binden fazla sivil giydirilmiş Çinli asker başka askeri birlikler eşliğinde Müslüman Uygur halkının yaşadığı mahallelere girerek halkı çoluk çocuk, kadın erkek demeden öldüresiye dövmüşlerdi. Olayların patlak verdiği günden bu güne kadar ölenlerin sayısı ise 3500’ü geçtiği, 5000’den fazla yaralının olduğu ve 5000’den fazla tutuklunun bulunduğu haberleri aldık. Bu ölü sayısı çok zor şartlarda değişik bölgelerden bizzat yaşayanların hayatlarını tehlikeye atarak verdikleri toplam bilgilerdir. Şunu herkes kabul eder: Komünizm’in olduğu bir ülkede böyle pervasız saldırıların devletin izni olmadan yapılması mümkün değil. Bugün Çin kendini sevecen göstermeye çalışsa da hala Stalin Rusyası rejimi gibi altmış yıl öncesini yaşayan bir baskı rejimi var.

 

Son günlerde bu olayların arkasında Amerika’nın olduğu işleniyor. Amerika’nın bu olayların neresinde olduğunu anlamak için Çin’in içeriden nasıl yönetildiğini bilmek lazım. Bir defa Müslüman Uygur halkı dışarı ile hiçbir şekilde bağlantı kuramıyor. Herkes her gün takip altında. Bir şehirden başka bir şehre veya köye izinle gidiliyor. İnternet oldukça sınırlı ve bir çok siteye giriş engellenmiş durumda. Ayrıca buradaki baskı son olaylarda da görüldüğü gibi anlatılır gibi değil. Bu olay tamamen Çin’in çıkardığı ve Doğu Türkistan halkını Doğu Türkistan’dan sürmek için kullanılacak bir strateji. Zaten Çin’in Doğu Türkistan Valisinin emrindeki uşağı Doğu Türkistan (sözde) Yönetimi Başkanı Nur Bekri 7 Mart 2009’da Timeturk’te çıkan habere göre şöyle demişti: “Milletimizin özgürlük yıldönümünü kutlarken içerdeki ve dışarıdaki düşman güçlerin bizi rahat bırakacaklarını düşünmüyoruz. Korkarım bu yıl düzeni sağlama noktasında geçen seneden daha fazla problem yaşayacağız ve görevimiz daha ağır ve mücadelemiz daha zorlu olacak” “Bölgede bu yıl görev daha zor ve mücadele daha çetin olacak.” demişti. Doğu Türkistan’ın işgalinin 60.yıldönümü münasebetiyle böyle bir tertip içinde olacaklarını bekliyorduk.

 

 

Dediğim gibi, Amerika veya onun yönlendirdiği adamları bu sürece katkı sağlamış olabilirler. Ancak Doğu Türkistan’ı iyi tanıyanlar, uzun süre olayları takip edenler bilirler ki, Çin çok yönlü bir şekilde aynen İsrail’in yaptığı gibi bir çalışma içinde olduğu bir gerçek. Doğu Türkistan’da Çin’in yaptıklarının tamamına baktığımız zaman tabloyu görme imkanına sahip olabiliriz. Bu tabloda nüfusu azaltmak için tıbbi müdahale, Doğu Türkistan’dan sürgün, eğitim, sağlık gibi alanlarda kısıtlamalar görmekteyiz. Gerçekten Çin Doğu Türkistanlıları kendi vatandaşı olarak görüyor mu? Bütün müstebit idareler halka korku salmak için önce halkın bütün hürriyetini elinden alır, sistemli şiddete başvurur, sonra da bardağı taşıracak bazı tertipler yaparak halkın ayaklanmasını sağlarlar. Sonrası malum.

 

Çin İsrail’e, Doğu Türkistan da Filistin’e çok benzemektedir. Filistin Gazze Savaşı adlı yazımda Filistinlilere yapılan zulümden bahsetmiştim. Aynısı Doğu Türkistanlılar’a yapılmakta. Belki daha fazlası. Filistin’de Kudüs var. O nedenle aklımızdan hiç çıkamaz.  Bir zamanlar Kudüs gibi mübarek kentlerimiz vardı Doğu Türkistan’da. Onlar önce hafızalarımızda, sonra da Çinlilerin elinde birer birer yıkıldı. Çok şey bırakmadılar. Müslümanlar bu konuya sahip çıkmalı. Bu mesele Avrupa veya Amerika’nın meselesi değil. Onlar Doğu Timor’u Endonezya’dan kopardılar. Tibet’in bağımsız kalmasını sağlamak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Tibet için bağımsızlık kelimesinin dışında başka bir sözcük kullanmıyorlar. Biz Müslümanlar Doğu Türkistan’ın ismini bile kullanmıyoruz. Özerklik hakkından bile bahsetmekten çekiniyoruz. Birçok ülkede Müslümanlara özerklik verildiği halde Müslümanların ilgisizliği yüzünden bu özerklikler kalem üzerinde kalmış. Gürcistan’ın Acara bölgesinde hem özerklik hem de Türkiye tarafından garantörlüğü var. Gürcistan gibi küçük bir ülke bile baskı ile her yıl binlerce Gürcü Müslümanları ve özellikle çocuklarını Hıristiyanlaştırıyor. Neden? Müsümanların ses çıkaramamasından.

 

Çin ile ticaret yapmaktan başka çareleri kalmadı mı müslümanların

 

 Ey Türk tüccar, ey Arap tüccar ve diğer kavimlerden olan Müslüman tüccarlar! Hesap günü geldiğinde zehirli iğnelerle öldürülen bebekler sizden davacı olacak, kadınlar zorunlu kürtajdan, çocuk, eş ve akrabalarını kaybetmelerinden dolayı sizden davacı olacak. Genç kızlar Çinlilerin cariyesi haline getirilmesinin hesabını sizden soracak. Annesiz babasız yetim büyüyen çocuklar kıyamette boynu bükük ve acıyla dolu geçirdikleri yılların hesabını sizden soracak. Dinini öğrenemeden büyüyen ve günah işleyen Müslümanlar sizden hesap soracak. Hapislerde  acı, işkence ile yıllarını geçirenler sizden hesap soracak. Kirletilen camiler, yakılan Kurlan’lar sizden hesap soracak.

 

Filistin’de inşa edilen duvarın çimentosu bir Müslüman tüccardan

 

Yahudiler’in Filistin’de inşa ettiği duvarın çimentosunun Müslüman bir tüccardan temin ettiklerini öğrenince önce inanamadım. Sonra gerçek olduğunu öğrendim.  Bana bir arkadaşım bu adamın dini bütün, sünnetleri titizlikle uygulayan bir Müslüman olarak göründüğünden bahsetmişti. Kendisine neden böyle yaptığı sorulduğunda verdiği cevap daha bir şaşırtıcıydı. Ticaret yapıyormuş. Bu da onun hakkıymış. Böyle tüccarlarımız olursa, Yahudiler’in duvar yapma hakkı doğar.

 

Gececekte Batı Türkistan da istila edilecek

 

Çin güçlendikçe gelecekte Batı Türkistan’a da saldıracağı muhakkak. Bunu önlemenin en önemli yollarından biri ticari ambargo uygulamak. Ünlü Arap yazar Fehmi Huveydi’nin bize verdiği bilgilere göre 2008’e göre  Çin ile Arap ülkeleri arasında ticaret hacminin 133 milyar dolara ulaşmış durumda. Bu miktarın her yıl %40 artış gösterdiğinden bahsetmektedir. Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerinin ticaretini ilave edersek, 200 milyar doları geçecek bu yıl. Bu çapta bir darbe Çin ekonomisini çökertir. Bu da İslam Konferansı Teşkilatı gibi bazı teşkilatları harekete geçirmekle mümkün. Birçok uluslar arası teşkilatla güçlü bağları olan Türkiye’nin elinde büyük kozlar var. Körfez İşbirliği Teşkilatı da dahil birçok teşkilatı bu konuda hareketlendirebilir.

Çinliler’in şeklen insanlıktan çıkmış birer canavar olduklarını gösteren önemli kanıtlardan biri de yakın mesafede tüfekle gencecik kızların bile başına kurşun sıkması gösterilebilir. Bu olaylar karşısında Müslümanların susması düşünülemez. Geçen günlerde Çin Türkiye’ye bir utanmazı göndererek kendini haklı göstermeye çalışmıştı. Bu utanmaza inanan var mıydı acaba? Bir de Türkiye’de bu olaylardan sonra Komünistler Komünizmin hangi faziletlerini anlatacaklar merak ediyorum.

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara