Akla gelen soruyu biliyorum. Peki, denecek, duruşma yargıcının tekelindeki vicdani kanı yargısı hiç mi denetlen(e)meyecek?
Denetlenecek elbette.
Ama bu denetimin koşulları ve sınırları var: Duruşmayı yönlendiren ilkeleri çiğnememek ve duruşmayı gereksiz bir evreye dönüştürmemek.
İstinaf ve temyiz yollarının ortak kuralıdır, bu.
'Sıradan/olağan/tipik istinaf' yönteminde a'dan z'ye duruşma yapılır. Doğal olarak sorun çıkmaz. Çünkü, bu duruşma ile ilk mahkemedeki duruşma ve ilkeleri özdeştir. İstinaf yargıçları da kanıtlarla yüz yüze gelirler, herkesi sözlü olarak dinlerler, yargılamayı kamuya açık yaparlar, duruşma sırasında asla değişmezler.
Kısaca, sıradan istinaf yolunda istinaf yargıçlarının olanakları/konumları ile ilk mahkemedeki duruşma yargıçlarının olanakları/konumları eşdeğerdir, özdeştir. Bu yüzden duruşma yapan istinaf yargıçları, bütünüyle başka bir vicdani kanı yargısına ulaşabilirler.
Buna karşılık, 'sıra dışı/olağan dışı/atipik istinaf' yönteminde, duruşma yapılmaz. Sadece taraflar dinlenir. O kadar. Yargıçlar kanıtlarla yüz yüze gelmezler. Bu yüzden sıra dışı istinafta istinaf yargıçları asla vicdani kanı yargısı oluşturamazlar.
'Temyiz' yolunda ise inceleme ve görüşme, sadece dava dosyası ve tutanaklar üzerinden gizli olarak yapılır.
Yargıtayların, yüksek mahkemeler gibi istinaf yetkileri yoktur. Sıra dışı istinaf yönteminde olduğu gibi, sadece tarafları dinleme yetkileri vardır. Bu da ayrıktır ve asla bir duruşma değildir.
Yargıtay yargıçları, kanıtlarla hiçbir zaman yüz yüze gelemezler.
Bu nedenlerle, kimilerinin sandığı gibi, temyiz yolu, (sıradan) istinaf yolu açığını asla dolduramaz, kapatamaz. Doğası, yapısı, işleyişi buna elverişsizdir.
Bu yüzden, 'sıra dışı istinaf'ta istinaf yargıçları, 'temyiz yol'unda da yargıtay yargıçları, olaya ilişkin sorunlar konusunda asla son sözü söyleyemezler. Yargılama hukukunda buna, 'sıra dışı istinaf yolunda istinaf yargıcının ya da temyiz yolunda yargıtay yargıcının olay/olgu saptamalarıyla bağımlılığı ilkesi' denir.
Yerleşik yargıtay sözcüğü, öz Türkçedir, güzeldir. Ama güzel olan şey, her zaman doğru olmayabilir. Yargıtay sözcüğü de öyle. Özü yansıtamıyor. Kavramla örtüşmüyor. Yanlış bir adlandırma. Yargıtay sözcüğünün, kavram olarak, doğru karşılığı 'bozma mahkemesi'dir (la cour de cassation, la corte di cassazione, Kassationsgerichtshof. Yeri gelmişken belirteyim ki, bozma mahkemesi, yüksek mahkeme dizgesini benimseyen Anglo-Sakson ülkelerinde kurum olarak yoktur. Ancak kavram olarak vardır: court of cassation. Bu nedenle söz konusu kavramın, var olan kurumlara bakılarak court of appeal, hatta ya da supreme court of appeal diye çevrilmesi doğru değildir).
Açıklanan nedenlerle bütün dünyada yargıtaylar, yargılamanın ve duruşmanın nasıl yapıldığını ve kurulan hükmü inceler, denetlerler. Sonuçta, ya temyiz davasını yerinde bulmaz esastan reddederler -ki, bizde buna yanlışlıkla 'onama' denmektedir- ya da hükmü bozarlar. Hüküm mahkemesi olmadıkları için, kural olarak ilk mahkemenin yerine geçerek karar veremezler. Bozulan hükümle birlikte dava dosyası, yeniden duruşma yapılmak ve hüküm kurulmak üzere olay/hüküm mahkemesine geri yollanır.
Bu konudaki temel ilke şudur: 'Yargıtay yargıcı, bütünüyle davanın değil, sadece kurulan hükmün yargıcıdır.'
Özetle, yargıtay (bozma mahkemesi) her ülkede sıradan istinafın tersine, kanıtları değerlendirmek ve vicdani kanı (yargısı) oluşturmak için değil, yapılan yargılamanın ve verilen kararın sadece hukuka uygunluğunu denetlemek için icat edilmiştir; varlık nedeni (la raison d'?tre) budur.
Hukuka aykırılık varsa, dava yine ilk mahkemeye gidecek, duruşma yeniden başlayacak, son kararı yine olay/duruşma yargıcı verecektir.
Yargıtayın vicdani kanı yargısını denetiminin sınırı nedir sorununa gelince; yargıtay yargıcı, duruşma ve hüküm yargıcının kanıtlandığını (sübut) belirttiği ve kendisini bağlayıcı kabul ettiği olayları, eylemleri ve olguları, iki aşamada denetleyecektir.
Yargıtay, birinci aşamada, duruşmanın yargılama yasalarına uygunluğunu ele alacaktır.
Yargılama kusursuz ise, yargıtay ikinci aşamaya geçecek, hükmün gerekçesini inceleyecektir.
Gerekçe, yargılamanın yürüyüşünü, olaya ilişkin saptamaları, hukuksal tanıyı içeren ve bunlar arasındaki bağlantıyı kuran, her olay ve her hukuk sorununu tek tek çözen, mantıki ve hukuki bütünlük sergileyen, yargısal etkinliğin demokratik denetimini sağlayan, keyfiliği önleyen, tam, kusursuz, açık bir yapıt olmak zorundadır.
İşte yargıtay, olaylarla ilgili kanıt değerlendirmelerine ilişkin sorunların, doğa, mantık, gözlemlerle edinilen deneyim ve hukuk kurallarına, bilimsel verilere uygun biçimde ele alınıp alınmadığını, boşluk, çelişki, belirsizlik, kapalılık olup olmadığını gerekçe denetimini yaparak irdeleyecek, bunlara uyulmamışsa hükmü bozacaktır. Yargıtay, hukuksal denetim ve gerekçelerde disiplin sağlama görevini işte bu yolla ve bu sınırlar içinde yerine getirecektir.
Bunlarda eksiklik, çelişki, savsama varsa, giderilmesi, yeniden tartışılıp çözülmesi ve tutarlı gerekçeyle hüküm kurulması için kararı bozacak ve dava dosyasını ilk mahkemeye geri yollayacaktır.
Bu, çok kapsamlı bir yetkidir, denetimdir.
Nitekim, dizgelerini benimsediğimiz Kara Avrupa'sı, yani Latin hukuk dizgesi, bunlardan esinlenen Güney Amerika, Afrika, Asya ülkelerinin hepsinde yargıtay denetimi böyledir.
Özetle bütün bu ülkelerin hiçbirinde duruşma yargıcının yerine geçerek tutanaklar üzerinden vicdani kanı oluşturan yargıtay yoktur. Olmamıştır. Olamaz da.
Örnekler gelecek hafta salı yazısında.
Star
Yorum Yap