Dolar

42,8493

Euro

50,6489

Altın

6.182,73

Bist

11.358,98

Şimdi susma zamanı-II

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-08-05 05:12:00

Şimdi susma zamanı-II

Geçen yazımda kaldığım yerden konuyu irdelemeyi sürdürüyorum. Kamuoyunun ilgilendiği bir davaya ilişkin iddianamenin içeriğiyle ilgili bilgi akışına, yorumsuz ve nesnel yansıtılırsa elbette kimsenin bir diyeceği olamaz.

Ancak, kim ki, iddianamedeki olayları değer yargılarıyla aktarır; önyargılar oluşturur.

Kim ki, 'eylemlerin/suçların doğruluğu saptandı/saptanmadı...' gibi sözlerle yargının yerine geçerek mahkûmiyet/aklanma hükmü kurar, hem hukukun küresel/temel ilkelerini, hem de yazılı hukuku çiğnemiş olur.

Böyle bir durumda birinci olarak, 'suçsuzluk karinesi' dediğimiz, 'suçluluğu kesinleşinceye dek herkes suçsuzdur' ilkesi çiğnenmiştir. 'Beraat-i zimmet asıldır' der, İslam hukuku da.

İkinci olarak, 'yargı bağımsızlığı ilkesi' çiğnenmiştir. Yargıçlar, sadece yasamaya, yürütmeye, bir başka yargıcın görüşüne, duruşma yapan yargıcın kendi inancı ve görüşüne karşı değil, kamuoyuna karşı da bağımsızdırlar.

Kamuoyu diye ne bir kanıt ne de kanıt kaynağı vardır, hukukta. Milyonlarca kişiden bir jüri oluşturarak, yargının yerine geçerek karar verme yetkisi kimseye tanınamaz hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerli olduğu bir toplumda. Dahası, yargıçların yerine geçerek kanıtları değerlendirenlerin ve hüküm kuranların bu denli çok olduğu bir ülkede, yargının verdiği hüküm, niteliği ne olursa olsun, kesinlikle inandırıcı da olamaz; önceden sakatlanmıştır, önyargılarla gölgelenmiş ve inandırıcılığını yitirmiştir.

Yargının yetkisini gasp edenlerin bunca çok olduğu bir ülkede, yargıçların rahat olduğunu kim ileri sürebilir ki?

Üçüncü olarak, 'erkler ayrılığı ilkesi' çiğnenmiştir. Bir dava yargı erkinin önüne geldiğinde, öbür erklerin susması ve yargıya saygı duyması gerekir. Ama siyasetçilerimiz de, üzülerek belirteyim ki, sürekli konuşuyorlar, değerlendirmelerde bulunuyorlar.

Dördüncü olarak, sav/tez ile savunma arasında dengeyi sağlayan 'silahların eşitliği ilkesi', dolayısıyla ádil yargılanma ilkesi' çiğnenmiştir. Yukarıda söylenenlerden kolayca çıkarılabilir, bu durum.

Beşinci olarak, yazılı hukuk çiğnenmiştir. Gelecek yazımda değineceğim gibi, yargı insanlarını, yargıyı etkilemek, gizli soruşturma belgelerini ve anlatımlarını yayımlamak suçtur (T. Ceza Yasası, m. 277, 285, 288, Basın yasası, m. 19).

Son olarak 'iddianamenin içeriğini yeni öğrendik' diyen ve bundan sonra 'olayları, kanıtları tartışacaklarını' cümle áleme duyuran dostlara da bir çift sözüm var.

Sakın yapmayın. Bunu hukukçuların bile yapmaya hakları, yetkileri yoktur. Olamaz da.

Hukuk bilincine erişmiş uygar bir toplumda iddianameler, sadece mahkemelerin duruşma salonlarında okunurlar, tartışılırlar. Kahvelerde, sokaklarda, stüdyolarda, gazete köşelerinde değil.

Yargılama öncesi iddianamelerdeki olayların/kanıtların tartışılması, kaçınılması gereken büyük bir tehlikenin ebesidir: 'Önyargı'. Doğacak ucubenin adı da bellidir: 'Önyargılı hüküm'. Bu ise, 'adli yanılgı'nın bir başka adıdır.

Evet. Bu tehlike öylesine önemlidir ki, kimi ülkelerde, önyargı oluşur kaygısıyla, yargıçlar sadece iddianameyi okuyarak duruşmaya çıkabilirler. O da kim(ler)i hangi eylem(ler)inden dolayı yargılayacaklarını bilsinler diye. Ama duruşma yargıcı, duruşma öncesi dosyadaki kanıtları, tutanakları okuyamaz, okursa suç işlemiş olur. Çünkü, yargıcın vicdani kanısı, dosyadaki tutanaklardan değil, sözlü, doğrudan ve yüz yüze yargılama ilkelerine göre yapılan ve diyalektiğe yaslanan duruşmadan edindiği izlenimlere, sadece duruşmaya taşınan kanıtlara göre oluşacaktır. Duruşma dışı ve sokaktaki kanıtlara göre hiç değil.

Kısacası herkes işine baksın. Üstüne vazife olmayan işlere karışmasın lütfen.

Yargının sağ esen, serinkanlı yargısını sabırla beklesin.

Şimdi, doğru, ádil yargılamaya yardımcı olmak, katkıda bulunmak için en çok duyarlı olmamız gereken zaman, yani susma zamanı.

Lütfen, her uygar toplumda uyulan bu tür ödevlerimizin bilincinde olalım.

Bu bilince erişmek için ille de, Ergenekon davasını, bir Dreyfus davasına, Rosenbergler davasına dönüştürmeye, bu gerilimleri yaşamaya mahkûm muyuz?

Unutmayalım. Adalet tarihi, insanlığın ortak kaygılarının tarihidir.

 

Star

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara