Dolar

42,8462

Euro

50,6396

Altın

6.174,09

Bist

11.346,96

Ara söz: Hukukun boyutları

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-23 06:03:00

Ara söz: Hukukun boyutları

Bugünkü yazımda, 'Eğer bir kimse, aslında yazılı hukukta hiç yer almaması gereken bir 'suç'tan yargılanıyorsa, yargıcın yazılı hukuku değil, doğal hukuku temel alması gerektiğini düşünmesi, (elbette de uygulaması) gerekir' anlayışını ele alacaktım.

Ancak, kimi zaman doğru bir anlayış, yanlış algılamayla karşınıza çıkabilir ve konuyu başka yöne kaydırabilir.

Bu olguya ilgisiz kalınamaz.

İşte bu doğru anlayışa göre, katı 'devletçi-pozitivist bir dünya görüşüne sahipseniz laikliği devleti sınırlayan negatif bir ilke olarak değil de dini toplum hayatından kovmayı buyuran pozitif bir program olarak yorumlarsınız.'

Yine 'Anayasa hükmündeki 'hukuk' kelimesinin önüne parantez içinde (olan) ilavesini yapabilir ve böylece bütün bir 'hukuk'u pozitif hukuka indirgersiniz.'

Oysa, farklı dünya görüşlerine, felsefelerine sahip yargıçların 'hukuk normlarını farklı okumaları' doğaldır.

Evet, bu anlayış, bu yaklaşım doğrudur.

Peki ne zaman doğrudur? 'Normu okumak'tan, daha teknik terimle 'normu yorumlamak'tan söz edildiği zaman doğrudur.

Nitekim farklı okudukları, yorumladıkları için nice yargıç, yargı kararlarında nice karşı oy yazmıştır, bugüne dek.

Sıra dışı ve şaşılası bir olay değildir bu. Her gün yaşanır. Doğaldır. Tersi anlayış, bir olanaksızlığı, her hukuksal çözümde oybirliğini zorlar.

Ancak, dikkat ediniz, bu sütunda çıkan daha önceki yazılarda yorumdan hiç söz edilmedi ki. Yalnızca 'hukukun kaynağı'
ndan söz edildi. Bu bir.

Medeni hukuk, anayasa ya da ticaret hukuku normlarından değil,
sadece ve sadece suç (ceza) hukuku normlarından söz edildi. Bu iki.

Yanlış algılama şurada: Hukukun kaynağı ile yorumu, suç hukuku ile öbür hukuk dalları birbirine karıştırılmıştır. Yani zamir yanılgısı.

Bugünkü yazıda ileride yeniden konuya dönmek üzere ayraç açarak, ara söz olarak sadece hukukun boyutlarından söz etmek istiyorum.

Hukuk, toplumsal yaşamı etik ve insana özgü değerlere göre düzenlemeyi amaçlayan, yaptırımlarla donatılmış normlar bütünüdür.

Bu tanım, hukukun ve hukuk normunun çeşitli boyutlarına vurgu yapmaktadır.

Birincisi, 'etik boyut
'tur.

Bu boyuta soyut açıdan yaklaşırsanız, '
doğal hukuk kuramı'yla buluşursunuz.

Bu kuramı inceleyen dal,
'hukuk felsefesi'dir.

Eğer bu boyuta somut açıdan bakarsanız, '
siyasi/hukuki idealizm kuramı'na ulaşırsınız. Bunu inceleyen bilim dalının adı, 'olması gereken (de lege ferenda) hukuk bilimi'dir.

Öncelikli, üstün, bütün zamanlar için geçerli bir değerle ilgilenir:
'Adalet'.

Adaletin doğal olaylara koşut, nesnel, insan doğasına denk düşen akılcı hukuk düzeninde gerçekleşeceğine inanır.

Yazılı (olan, pozitif) hukuku bu ölçütlere göre değerlendirir.

'
Her şeyin ölçüsü, insandır' diyen sofist Protagoras'tan Sokrates, Platon, Aristoteles, Cicero'ya, Augustinus'tan, Farabi, Tomasius'a, Grotius'tan Hobbes, Locke, Rousseau, Kant'a dek.

Bu görüşün egemen olduğu Perikles dönemi ve özellikle 18. Yüzyıl, idealistti.

Hukukun ikinci boyutu, 'toplumsal gerçekliği'
dir.

Bu boyuta genellikle toplumbilimci, düzenekçi yaklaşanlar, aynı adla anılan kuramlara ulaşırlar. Hukukun kaynağı onlara göre, '
toplumsal ilişkiler'dir.

Sorunu, '
hukuk toplumbilimi ve olgubilimi' içinde irdelerler.

Jhering'den Heck'e, Pound'a kadar.

Bu gerçekliğe, '
toplum bilinci' açısından yaklaşanlar, 'tarihçi okul'a ulaşırlar ve konuyu 'hukuk tarihi' içinde incelerler. Savigny, Puchta gibi.

Hukukun üçüncü boyutu, sadece 'norm'
dur.

Bu boyuta somut eylem açısından yaklaşanlar, '
iradeci hukuki pozitivizm kuramı'na ulaşırlar. Bunu da 'olan hukuk (de lege lata) bilimi' ya da 'hukuk dogmatiği'nde incelerler.

Hukuk salt yazılı, dışsal, tanımlayan ve betimleyen normlardan ibarettir, onlara göre.

Hukuk dogmatiği de bağımsız bir bilimdir.

Yorumda yasa koyucunun iradesini saptamak gerekir. Kullanılacak araç,
yasanın sistematiğidir.

Karar veren yargıcın işi, yasa normlarını yargılamak değil, uygulamaktır.

Bu boyuta normun kendi varlığı açısından yaklaşanlar,
'normativizm' ya da 'normativist pozitivizm' kuramlarına ulaşırlar. Konuyu, 'genel hukuk kuramı', 'hukuk normolojisi' ya da 'hukuk normları bilimi'nde incelerler.

Duguit, Kelsen gibi.

Bu görüşlerin öne çıktığı 19. Yüzyıl, pozitivistti, maddeciydi.

20. Yüzyıl ise, sentez çağı oldu.

Hukukun dördüncü boyutu, 'yargının kararları'
dır. Soyut hukuk normlarını somut olaylara uygulayan yargıçlar, yaşanan hukuku yaratırlar. Bu da 'gerçekçi hukuk anlayışı'dır.

21. Yüzyıl, belli ki, sadece postmodernizm değil, aynı zamanda sentez ve gerçekçilik çağı olacak; bu boyutların bütününü gözetecektir.

Çağımızda yaşayan hukukçular, özellikle yargıçlar, nasıl bir çağda yaşadıklarının elbette ayrımındadırlar. Bütün bu boyutları gözeterek ve bunların gerektirdiği yorum araçlarından yararlanarak karar verecekleridir.

Türk yargıçları da öyle.

Başka yol var mı ki?

Peki, suç (ceza) hukuku normunun kaynağı nedir?

Bu anlayışlar, yaklaşımlar açısından suç hukukunun konumu nedir?

Yanıtlar gelecek yazıda.

 

Star

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara