DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Alevilik; Ayrımcılıktan kamı yararına...

2014-12-08 13:43:46
“Önce siz gidin kendi aranızda anlaşın, sonra bana gelin.

(Dönemin Başbakanı M. Bülent Ecevit’in sorun çözücü(!) bir ifadesi!)



Çoğulculuğa Karşı Seküler Tekçilik

Kemalist sistemin, Osmanlı bakiyesinin içerisinde yer alan ve cumhuriyet dönemine devrolunan dinî, mezhebi, kültürel ve kavmi çoğulculuğa yönelik olarak kendi ontolojisi açısından tahammülsüzlüğünün sonucunda, -ki bunların bir kısmını çıkarı gereği kullanma isteğine rağmen- bu çoğulculuğa yönelik olarak başlattığı baskı ve kıyımlar, çoğu kez, işin öznesi olan ya da sol ve ulusalcılar örneğinde olduğu üzere,tarafların, gelecek kaygılarından dolayı, ötekisi olarak düşündüğü tarafların zararına bir seyir çizgisi takip etmişti.

İşte, meseleye bu çerçeveden baktığımızda; gerek Alevilerin kendileri olmak üzere, Alevilik dışında duran geniş Müslüman kitle, gerek Alevilere ‘özürcü’ bir mantıkla yaklaşan bazı Müslüman şahıslar ve oluşumlar ve gerekse de Aleviliğin İslam içi mi, ya da İslam dışı mı olduğu konusunda ciddi bir kararı bulunmayan ve aynı zamanda da ontolojisinin mahiyetine bakmadan, o kitle üzerinden kendi vesayetini kabul ettirip sürdürme telaşı içerisinde olan laik ulusalcı ve sol kesimler açısından baktığımızda; bu topraklarda modernleşme sonrası oluşan, fıtri ve aynı zamanda da ‘Müslümanlara ait’ birtakım hakların gaspına yol açan sorunlarla ilgili bir öz eleştiri ve empati vs. ciddi anlamda yapılmamıştı.


Birde bunlara bağlı olarak, birtakım lokal ve aynı zamanda da akim kalan bazı çabalara rağmen ne muhafazakâr, ne millici kesimden olmak üzere, Alevilik gibi konuların rantını yemekle meşgul sol/sosyalist kesim açısından da başta Kürt açılımı olmak üzere, Roman ve konumuz açısından söylersek Aleviliğin ve müntesiplerinin var olan kadim sorunlarını çözmede, bugüne kadar ne bir iktidar ve ne de sivil güçler tarafından bir çaba ortaya konmamıştı

Böyle bir çabanın, sistem dışı merkezlerden ziyade, belki de konjönktür gereği, Alevileri oy deposu olarak gören ve birkaç kez iktidar ortaklığı yapmış olan CHP’nin ‘Genel Başkanı’ sıfatıyla başta bulunan müteveffa M. Bülent Ecevit’in Alevi kitlenin kanaat önderlerine yönelik olarak sarfettiği; ”Önce siz gidin kendi aranızda anlaşın, sonra bana gelin.” İfadesi, mes’eleyi vuzuha kavuşturmaktadır.

Bizce, içeriğinden ziyade, bazı kasıtlı ve iktidar içre sıkıntılara rağmen, cesur bir adım olarak adı konmaya çalışılan açılımlar serisinden sayılan Alevi açılımı ile ilgili birçok ‘çalıştay" yapıldı. Konunu uzmanları, çeşitli STK’lar ve muhatap çevre olan Alevilerin katılımıyla yüzlerce ve onlarca yıldır adeta genetikleşen sorunlar yumağına el atılmaya çalışıldı. Ama gerek Alevi kesim içerisinde mevcut iktidarın, biraz da konjönktür gereği, kalıcı hale gelen her yaptığı işi ve atmaya çalıştığı her adımı, kendileri açısından bir teslim alma/alınma ve çözülme olarak okuyan taraflarla birlikte, geleneksel refleksleriyle sanki bugüne kadar Alevi kitleyi güya korumayı kendisine bir hak telakki eden sair sol/sosyalist kesimlerle birlikte, geçmişte iktidarın nimetlerini tepe tepe, kullandıktan sonra iktidarı elden giden siyasi çevreler, bunlara ve politikalarına yanaşıp Ak Parti düşmanlığını, ne adına olursa olsun savunan bazı toplumsuz ve temelsiz İslamcı kesimlere rağmen, ister T. C. ve geleceği adına, ister mevcut iktidarın, varlığının üçüncü şahıslara hissettirmeye çalışıldığı bir ‘İslami hassasiyet’ veya başka bir şey için olsa bile açılımlara adım atıldığı gözden kaçmamaktadır!

Bu toprakların öteden beri esaslı ve ‘tek’ sahici kimliği olan İslam’dan yola çıkarak, Aleviler dâhil tüm Müslüman toplumların ve diğer ‘dinÎ’ gruplarla birlikte, kültürel ve kavmi popülasyonunun geleceği açısından, ‘onlar adına sahici temellere irca edilmesi öngörülen Ak Parti iktidarının, iş başına gelmesi ile başladığı gözlemlenen çeşitli açılımlara, mahiyetlerine ve olası elde edilecek başarısına bakıldığında, diğer iktidarların bu işleri savsakladıkları, hatta öteledikleri çok rahatlıkla söylenebilir.

O Halde Kim Erteliyor Kim Görmezden Geliyor Kim Açılıma Destek Veriyordu?

Erteleyen, Görmeyen ve Yok Sayan; Aleviliği baştan beri İslam dışında görme eğilimini besleyen, kendileri de Alevi bir kökene sahip olup süreç içerisinde ise, aslında Aleviliğin de dayandığı metafizik bir çerçeveyi bilerek ‘es geçen’ ve Aleviliği de bu sayede(!) materyalizm ve sair ideolojik seküler, laik, sol/sosyalist bir çerçeveye dâhil etme uğraşısı veren ‘Alevici’ çevreler, kurumlar ve şahıslar. Ör. Pir Sultan Abdal Derneği, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF); Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu(AABK) Ki, bu çevreler Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tamamen kaldırılmasından yanalar…

Gören, ama; Alevi kesim açısından bir ‘iyi niyetle’ kendilerini İslam içinde görme istidadını sürdürmek isteyen ve Alevi kitle içerisinde birtakım dinsel ve sosyal makamları bulunan, bunları korumaya çalışan ve bu makamları vasıtasıyla da alanlarını genişletme, Alevilerin makul anlamda önderliğini üstlenme ve Diyanet İşleri başkanlığı (DİB) kurumu içerisinde reform yapılmasını isteyen çalışma ve çabalar içerisinde olanlar. Ör. Cem Vakfı vb.

Gördükleri halde Kemalizm’den vazgeçemeyenler de söz konusu. Bu da, türüne özgü bir garabet olsa gerek…

Hem Gören, Hem İsteyen ve Hem de Açılıma Destek Olanlar; Aleviliği İslam’ın özü olarak gören, Müslüman mezhepler arasında kucaklaşmayı savunan ve kendi açılarından İslam’ın özü olarak gördükleri Aleviliği hem Sünnilere ve hem de Alevilere öğretme çabası içerisinde olanlar. Ör. Dünya Ehl-i Beyt Vakfı ve vakfın açmış olduğu Alibeyköy/İstanbul merkezli faaliyet gösteren Ehl-i Beyt Akademisi, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği vb…

Çözüm Bekleyen Sorunlar ve Bazı Teklifler

Konu ile ilgili tüm toplumsal kesimlerin katılımıyla makul bir Alevilik tanımının yapılması ve bu tanımın, ontolojik temellerinin ileriye dönük olarak, olası çabaları ortaya koymaya çalışmak,

Var olan dağınıklığın giderilebilmesi için, kendini İslâm içerisinde gören kesimlerin geleceklerinin laik, sol/sosyalist kesimlerce ipotek altına alınamamasını sağlayabilmek,

İbadet yeri bağlamında Cemevler’nin onay ve rıza ile kültür merkezine dönüştürülmeleri, isterlerse Sünnilerden ayrı olarak ibadet etmeleri için camilerin inşa edilmeleri, ya da diğer Müslüman kesimlerle –bu daha mantıklı ve anlamlı olurdu- camileri paylaşmalarını sağlamak;

Tabi ki, bunlar bizim sistemden bağımsız çıkarımlarımız ve görüşlerimizdir, sonuçta ve herkesten önce bizleri bağlar. Muhatap Alevi çevre ve çevrelere gelince, sonuçta kararı bizzat onlar verebilecektir…

Zaman zaman, çeşitli iç, dış; sosyal ve siyasal gerekçelerle duraksadığı gözlemlenen açılımlara arız olan durumların Alevi açılımı konusunda da öne çıktığı görülmektedir. Gerçi, bu konuda birtakım gerekçeler vaki olsa da, Alevi açılımı, salt Kürt açılımı ve çözümü sürecinde, dönem dönem silahlı mücadeleyi devreye alan PKK ve bağlaşıklarının PKK’ya bağlı yürüyen politikalarına tıpa tıp benzemiyor olsa, geniş Alevi kitlenin ülkenin ve devletin zevalini istemeyen, arzulamayan olumlu bir çizgide bulunmalarının yanında, işin başında İslamcıları ve Ak Parti’yi gören ve onlun icraatlarına karşı ayak sürüyen ‘laik ve sol tandaslı’ Alevi azınlık grubun –gerçi bunlarda kendi aralarında farklılık gösteriyorlar- genelin menfaatini, kendi gelecekleri açısından hiçe saymaları dikkate alınmazsa, bu açılımın önünde ciddi bir engelin olmadığını söyleyebiliriz.

Kamu Yararına Dernek Statüsü

Bu işin sağlıklı bir şekilde sonuçlanmasını isteyen hemen herkes Alevi açılımından Aleviler adına iyi ve hayırlı sonuçlar çıkacağını bekliyordu. Beklentiler bu yönde idi. Böyle bir beklenti içerisinde olan çevrelere baktığımıza, Alevilerin dini ve mezhebi kimliğinin mahiyetine bakma gereği duymadan, onu başta İslam’ın öngördüğü bir farklılık ve ‘kültürel çeşitlilik’le birlikte, hemen herkesimi kapsaması düşünülen salt bir din, vicdan ve kanaat özgürlüğü bağlamında olaya yaklaşan ‘İslamcı duruş’la birlikte, yine salt demokrat kimliğin izharı kabilinden olaya yaklaştığı bilinen müspet laik çevrelerin yaklaşımları bu sorunun açılımlarla ve açılımlarla elde edilmesi gereken kazanımlarla sonuca ulaşmasını isteyen yaklaşımlar, bizleri umutlu kılmaktadır.

Bu umutlu durumun en öne çıkan tarafı, bu işin iz sürdürücüsü konumunda bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçtiğimiz günlerde Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’ni ‘kamu yararına çalışan dernek’ statüsünde değerlendirmesi ve bu işin yasalaştırma düşüncesidir diyebiliriz.

Kabineden Alevi Açılımı

Medyaya yansıyan haberlere göre spot başlıkta, “Kabineden Alevi Açılımı” “Hükümetin Alevi açılımıyla ilgili atmayı planladığı adımlar arasında yer alan Alevi derneklerinin durumu ile ilgili önemli bir karar alındı. Bakanlar Kurulu Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’ni kamu yararına çalışan dernek statüsüne aldı.” Haberleri yer almıştı. Bu karar 03 Kasım 2014 Pazartesi günü yapılan Bakanlar Kurulu kararı doğrultunda 08 Kasım 2014 Cumartesi günü Davutoğlu’nun Hacı Bektaş ziyareti öncesinde karara bağlandığı bildirilmektedir.

Bu kararla, yukarıda adı geçen mezkûr dernek; Emlak Vergisi’nden, Damga Vergisi’ne, yaptıkları işlerde KDV’ye kadar çeşitli vergilerden muaf tutulması, Yardım Toplama Kanunu’na göre izin almadan yardım toplayabilme imkânına kavuşması, Taşıt Kanunu’na göre de, resmi plaka taşınması ve cemevlerine inanç merkezi statüsü verilmesine kadar birçok konuda öncelenmiş oluyordu.

Bu yasalaştırma çabası anladığımız kadarıyla mevcut iktidarın salt politik ve oy hesabına dayanmayan, aksine, bu ülkenin ve toplumsal popülasyonunun tümünü kapsayacak oranda ve kurucu felsefesi temelinde Selçuklu ile birlikte, onun devamcısı sayılan Osmanlıdan arta kalan müktesebatının yitip gitmemesi düşüncesine dayanmaktadır. Ki, bu müktesebatın oluşumunda Alevi kitlenin de hatırı sayılır ‘tarihsel ve kültürel’ katkıları vardı!

Zaten yer yer ‘Anadolu Müslümanlığı’ ya da ‘Türk Müslümanlığı’ denen olgunun temeli de bu müktesebatın içerisinde aranmalı idi, sonuçta…

Olası Tartışmalar…

Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nin şahsında devletin Alevi açılımı kapsamında Alevi kitleye yönelik bu kararı, beraberinde bazı tartışmaları da getirecektir. Bunlardan birisi, kendilerini Aleviler üzerinde söz söyleme konumunda gören ve yetkin olarak değerlendiren diğer Alevi derneklerinin de bu yönde, imkânlardan yararlanma adına bir talepleri olacak mıydı?

Ki, bu grup ve derneklerin bir kısmı –ama bunlar genellikle batıdan destek almaktadırlar- kendi içerisinde bulundukları ideolojik angajmandan dolayı Aleviliği ne İslam içi ve ne de İslam dışı bir konumu olan dinsellikle bağdaştırmaktan ziyade, onu belirttiğimiz üzere sol/sosyalist anlayışlarının payandası olarak görme eğilimindedirler. Ör. Alisiz Alevilik…

Olaya bu açıdan bakıldığında, İslamcı ya da daha doğru bir tanımla söylersek, muhafazakâr bir iktidardan o tür bir talepten ziyade, mevcut iktidarın tüm kurum kuruluş ve oy potansiyeli ile birlikte, hatta toplumsal hayatta varolan ve İslam’ı simgeleyen her şeyin laik ve askeri darbe/ler sonucunda ortadan kalmasını arzuladıkları ön plana çıkmaktadır. Ki, kendi çapında etkin, ama onun öngördüğü inançlar manzumesi açısından bir ayrık otu olarak tanımlayabileceğimiz ve Alevi kitleyi kendi vesayeti altında bulundurma planları yapa duran bu sol/sosyalist ve ‘ulusalcı’ yapılar, olası kendi geleceklerinin bekası adına Alevi kitlenin de varolan ‘asırlık’ sorunlarının çözümünü pek düşünmemektedirler, sonuca baktığımızda…

*) Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği dışında kalan ve aynı zamanda onun gibi, Aleviliğin, varolan iktidarın rengine bakmadan, o iktidarın sunduğu ve de sunması gereken imkânlar açısından sorunların çözümünü isteyen ‘makul’ dernek ve yapıların da varlığı bu süreçte ön plana çıkacaktır diye düşünüyoruz. Eğer böyle bir öne çıkış söz konusu olmazsa, Alevi kitle üzerinde çok boyutlu oyun oynayan birçok iç ve dış baskı grubunun etkisi altında kalabilirler.Gerçi, bu hassas durumu onlarda çok net bir şekilde görmektedirler, sonuçta…

*) Makul olarak tanımlamaya çalıştığımız bu derneklerin büyük çoğunluğunun zaman içerisinde, devletin sunduğu imkânlardan dolayı, Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nin birer bileşeni ve partneri olabileceği de gözden ırak tutulmamalıdır. Gerçi, birçok derneğin içerisinde bulunduğu bir, iki federasyon bulunmakla birlikte, bunun her şeyden ziyade, kendi gelecekleri açısından daha mantıklı ve sağlıklı olabileceğini belirtmekte fayda mülahaza ediyoruz. Bir benzetmede bulunursak; AB’nin Türkiye’ye yönelik bir ‘imtiyazlı ortaklık’ düşüncesine benzerliğini düşündüğümüz ve Alevi kitlenin şahsında bir derneğin kendi inanç ve yaşayış kriterleri açısından bir iltifata tabi tutulması, sonuçta o kitlenin, azınlık psikolojisi dışında bir yerde bulunmasına mı yöneliktir, ya da bizzat, o kitlenin kendi yurdunda, sunulan imkânlardan yararlanarak azınlık olmasına mı yönelikti? Eğer, “sunulan imkânlardan yararlanarak azınlık olmak” söz konusu ise, kendini öteden beri laik olarak tanımlayan devletin şahsında, Sünni kitlenin de bu imkânlardan yararlanması gerekecektir ve ki, bu da onların en doğal hakları olacaktır!

Anladığımız kadarıyla Alevi kitleye cemevleri ve mezkûr dernek üzerinden, kendi anayasal haklarını kullanma hakkı tanınmaktadır. Onlar bu tabi haklarını, hiçbir toplumsal ve siyasal engele takılmadan kullansınlar, bu karar dini işleri açısından Diyanet üzerinden sisteme bağlı kılınan Sünni kesim içinde emsal karar olmalıdır. Ki, bu bağlamda, Diyanet kurumunun laiklik üzere kurulduğundan yola çıkarak, İslâmî anlamda herkesimin kendi resmi yapılarını oluşturmalarını, onların iç işleyişlerinin devletten bağımsız hareket etmelerini sağlamak, gerekirse, devletin bu yapılara, sürdürülebilirlik oranında sosyal ve kültürel temelde maddi oranda destek çıkmasının, çıkabilmesinin anayasal çerçevede teminat altına alınması –ki bu bir vatandaşlık hakkıdır, en başta anayasal vatandaşlık statüsü açısından gereklilik arzetmektedir

.Son söz olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Biz her Muharrem ayında Hazreti Hüseyin’i böyle anarken Hazreti Ali olmadan Alevilik konuşuluyorsa önce Alevi kardeşlerimizin dur demesi lazım.” İfadesine yer verelim…
Görüş Bildir Bizimle Paylaş