Dolar

42,8012

Euro

50,1583

Altın

5.973,25

Bist

11.341,90

Almanya’da Din Devlet İlişkileri

17 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-14 12:02:00

Almanya’da Din Devlet İlişkileri

Geçen hafta “Almanya - Aygül Özkan – Haç – Başörtüsü” başlıklı yazıda,  Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti'nde Sosyal İşler, Kadın, Aile ve Sağlık Bakanlığı görevine getirilen Aygül Özkan’ın Haç ve Baştüsü’nü telaffuz ederek devlet okullarında dini sembollerin yasaklanması önerisinin hem Almanya’da hem de Türkiye’de din devlet ilişkisi bağlamında gündem oluşturduğunu yazmıştık.

 

Din ve Devlet kavramlarının felsefesine ve etimolojik tanımını da içerecek bir yazı gazete sınırlarını zorlar. Bu açıdan Almanya’daki din-devlet, kilise-siyaset ilişkilerine yürürlükte olan yasalar ve mevcut uygulamalardan örneklerle sınırlı tutarak temas edeceğiz.

 

Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nda devletin “laik“ olarak tanımlanmadığını belirtmekte yarar var. Anayasanın 20. Maddesi’nde devlet şu şekilde tanımlanmaktadır: “Almanya Federal Cumhuriyeti, demokratik ve sosyal bir Federal Devlettir”. Ayrıca, Anayasada, “Devletin kilisesi yoktur” denir ve Almanya tarafından resmen tanınmış dini cemaat ve topluluklar kamusal-tüzel örgüt olarak tanımlanır. Dolayısıyla kiliseler özerktir ve anayasal güvence altında bulunmaktadır.

 

Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nın giriş (başlangıç) cümlesi aynen şöyledir:

“Tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğunun bilincinde olan, birleşmiş bir Avrupa’da eşit haklara sahip bir üye olarak, dünya barışına hizmet etmek iradesiyle hareket eden Alman halkı, kendi Anayasa yapma yetkisine dayanarak, işbu Anayasayı kabul etmiştir.”

 

Anayasanın birinci maddesi:

“İnsanın onuru (şeref ve haysiyeti) dokunulmazdır. Tüm devlet erki ona saygı göstermek ve onu korumakla yükümlüdür.”

 

Farklı inançların, dinlerin yasa önünde eşitliğini teminat altına alan 3. Maddenin III. Fıkrası:

“Hiç kimse, cinsiyeti, soyu, ırkı, dili, yurdu ve kökeni, inancı, dini ya da siyasi görüşleri dolayısıyla mağdur edilemez ya da ayrıcalıklı kılınamaz“.

 

Din, vicdan ve inanç özgürlüğünü teminat altına alan 4. Maddenin birinci ve ikinci fıkraları da şöyledir:

I. “Din ve vicdan özgürlüğü ile din ve dünyevi inanç özgürlüğüne dokunulamaz.

II. “Dinin müdahalesiz uygulanması güvence altındadır.“

 

Türkiye’de üzerinde sıkça tartışmalara neden olan din derslerinin yasal statüsü Almanya Anayasası’nın 7. Maddesinde ele alınmıştır:

“Veliler çocuklarının din derslerine katılımını belirlemek hakkına sahiptirler. Din dersi, mezhepler üstü okullar hariç, kamu okullarında düzenli bir derstir. Devletin denetim hakkı saklı kalmak kaydı ile din dersi, dini cemaatlerin prensipleriyle mutabık bir biçimde verilir.“

 

Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nda din ve dini topluluklara ilişkin düzenlemeler, Weimar Anayasası diye bilinen, 11 Ağustos 1919 tarihli Alman İmparatorluğu Anayasası maddeleridir. Weimar Anayasası’nın 136, 137, 138, 139 ve 141. madde hükümleri 23 Mayıs 1949’da kabul edilen Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası’nda [Madde 140] değiştirilmeden kabul edilmiştir. Toplumsal yaşama yasal dayanak teşkil eden yukarıdaki maddelerden bazılarının açılımını aşağıda görelim:

 

Madde 137: Devlet kilisesi yoktur.

Dini topluluklar kurma hakkı güvence altına alınır. Dini toplulukların İmparatorluk toprakları içinde birleşmeleri, hiçbir sınırlandırmaya tabi değildir.

Her dini topluluk, kendi işlerini, herkes için geçerli olan yasaların sınırları çerçevesinde bağımsız olarak düzenler ve yönetir. Görevlilerini, devlet ya da belediyelerin katilimi olmaksızın belirler.

Dini topluluklar, medeni hukukun genel hükümlerine göre hukuki yeterlilik kazanırlar.

Halen kamu tüzel kişi niteliğinde olan dini topluluklar, bu niteliklerini korurlar. Kuruluş ve üye sayılarına göre devamlılık gösteren diğer dini topluluklara da istekleri üzerine aynı haklar tanınır. Kamu tüzel kişi niteliğindeki dini toplulukların bir birlik kurmaları halinde, bu birlik de kamu tüzel kişi sayılır.

Kamu tüzel kişi niteliğindeki dini topluluklar, bölgesel vergi listeleri üzerinden, eyalet hukukunun tespit ettiği koşullar çerçevesinde vergi toplama yetkisine sahiptirler.

 

Madde 141: Orduda, hastanelerde, cezaevlerinde ve diğer kamu kuruluşlarında ibadet ve manevi takviyesine gereksinme olduğu ölçüde, dini topluluklara, gerekli dini işlemlerin yapılması hususunda izin verilmelidir. Bu arada her türlü zorlamadan kaçınılmalıdır.

 

Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDU) Parti Tüzüğü

 

Hıristiyan Demokratlar Birliği [CDU] parti tüzüğünde, gerek partiyi tanımlayan ve gerekse dine [Kilise/Hıristiyanlık] dair görüşleri ile ilgili 1, 2 ve 63.cü maddeler aynen şöyledir: “Hıristiyan” tanımını “Müslüman” olarak değiştirip yeni baştan tekrar okumanızı öneririm. Diğer yandan 1. maddenin ikinci paragrafını okurken Türkiye’deki demokrasi tasavvuru/anlayışı ile kıyaslamalısınız.

 

1. Almanya Hıristiyan Demokratlar Birliği bir halk partisidir. Ülkemizde yaşayan tüm sınıf ve gruptaki insanlara yönelmektedir. Politikamız/siyasetimiz, Hıristiyanlığın insan anlayışına ve onun Tanrıya karşı olan sorumluluğuna dayanmaktadır.

Bize göre insan, Tanrının bir yaratığıdır, en son ölçü odağı değildir. İnsanın kusurluluğunun ve siyasi hareketin sınırının farkındayız. Mamafih, insanın, dünyayı ahlaki sorumlulukla düzenlemeye çağrıldığına ve buna muktedirliğinden eminiz.

 

Hıristiyani Sorumluluk Siyaseti

2. Biliyoruz ki, Hıristiyan inancından belirli bir politik/siyasi program çıkarılamaz. Ama, Hıristiyani anlayış bize, sorumlu siyaset yapmakta ahlaki temel teşkil etmektedir. Hıristiyan inancına dayanarak, siyaset/politika yalnızca Hıristiyan Demokrat Birliği’nin içerisinde, Hıristiyani sorumlulukla şekillendirilebilir iddiası çıkmaz. CDU, bütün insanların onurunu ve hürriyetini ve bundan alınan [kaynaklanan] politikamızın temel kanaatını benimseyen herkese açıktır. Bu, CDU’daki Hıristiyan ve gayri Hıristiyanların beraber hareketinin temelidir.

 

Hıristiyan Kiliselerinin Önemi

63. Almanya’daki insanların büyük bölümü Hıristiyan kiliselerinden birine mensuptur. Bunların Tanrıyı anlatması, varlığımızın sorumluluğunu göstermekte ve bir çok insanın hayatına anlam vermesine yardımcı olmaktadır. Kiliselere ve dini cemaatlere, toplumun değer kazanmasında çok büyük bir rol düşmektedir. Bunun yanı sıra sosyal yardım sahasında ve eğitim bölümünde örnek görev sergilemektedirler.

 

Şekillendirmedeki Sorumluluk

Kilise ve cemaatlerin kendi meselelerini özerk olarak düzenleme haklarının yanı sıra toplumda dini yayma görevleri hürriyeti de korunmalıdır. Bu bağımsızlığı ve görevlerini yerine getirme imkanını sağlamak için, Kilise Vergisi sisteminin devamından yanayız. Israrla, kiliselerin topluma karşı sorumluluğunun ve amme menfaatindeki katkısını destekliyoruz. Hür demokrasimizi, Hıristiyan temel değerlerini, bilhassa şahıs onurunun dokunulmazlığının korunmasını, CDU ve Hıristiyan kiliselerinin ortak meselesi olarak görüyoruz.

 

Din Hürriyeti

“(...) Aramızda birçok dine mensup insanlar yaşamaktadır. Biz onların dini inançlarına saygı gösteriyoruz. Özgürlükçü hukuk düzenimiz, din özgürlüğünü vazgeçilmez bir hak olarak garantiliyor...”

 

Almanya’da, özellikle Müslümanlara yönelik son derece yaygın bir ayrımcılık yaşanmaktadır. Üstte okuduğunuz son paragraf ile geçen haftaki yazıda yer verdiğimiz CDU Genel Sekreteri Hermann Gröhe’nin “Haçın Alman kültüründe Hıristiyanlık gücünün bir işareti olduğunu” hatırlatması ve Hıristiyan Demokratlar birliği bünyesinde örgütlenmiş Angajmanlı Katolikler Çalışma Grubu adına Martin Lohmann’ın yaptığı “Haçın herhangi bir aksesuar olmadığı” açıklaması hiç kuşkusuz örtüşmektedir. Lakin Bakan Özkan, hatırlanacağı gibi Haç ile Başörtüsünü birlikte kullanmıştı. Ne CDU’lular ne de diğerleri Haç ile ilgili tavır alırken Başörtüsünün de “herhangi bir aksesuar” olmadığını bilinçli olarak telaffuz etmeyerek ayrımcılığın varlığına dair kanıtlara bir kanıt daha eklemişlerdir.

 

Hıristiyanlığın dünyaya yönelik talepleri bulunmaktadır. Kilise, günümüzde, toplumsal her alanda son derece etkin rol oynamaktadır. İki Almanya’yı 40 yıl ortadan bölen duvarın yıkılmasına yönelik protesto eylemlerini organize etmeden tutun çevreci anlayıştan hareketle devletin Atom politikalarına karşı toplumsal muhalefeti örgütlemesi gibi.

 

Kiliseler, sosyo-kültürel, siyasi ve ekonomik konulardaki bireysel ve toplumsal sorunlara çözüm bulmak amacıyla oluşturdukları danışma merkezlerinde [Diakoniesches Werk] bir nevi kamu hizmeti görmektedirler.

 

Almanya’da, dini cemaatlerin açmış olduğu okullar, devlet okullarındaki din dersleri gibi eğitim çalışmaları incelendiğinde de görülecektir ki; bu alanda tam bir iç içe geçmiş (girift) bir durum mevcuttur. Almanya’da kiliselere ait anaokulu, ilkokul ve diğer okullar eğitim hizmeti vermektedir. Kiliseye ait ve özerk olmasına rağmen bu okullarda istihdam edilen personel ve okulun temel giderlerini karşılamak amacıyla, devlet tarafından ödenek ayrılmaktadır. Devlete ait okullarda din dersi müfredat programının hazırlanması, ders araç ve gereçlerin tespiti ve din dersini okutacak öğretmenlerin yeterlilik sınavı dini cemaatlere bırakılmıştır. Devlet yalnızca ekonomik boyutunu karşılamakla yükümlüdür [Madde 7]

 

Dini cemaatlerin, Diakoniesches Werk’lerden ayrı olarak, sağlık alanına yönelik muhtelif çalışmaları bulunmaktadır. Hemen tüm şehirlerde Katolik veya Protestanlara ait hastaneler vardır. Ve bu hastanelerin hangi kiliseye (dini cemaat) ait olduğu hastane girişindeki levhalar, içerideki düzenlemeler ve hastaneyi tanıtan tüm yazılı broşürlerde açıkça belirtilmektedir.

 

Almanya’da tüm resmi daireler ve büyük alış-veriş merkezleri Yahudilerin dinine uygun olarak Cumartesi, Hıristiyan inancı gereği olarak da Pazar günleri kapalıdır. Almanya’da bu durum yasal olarak düzenlenmiştir. 1999 sonlarına tekabül eden günlerde, kamuoyunda Pazar günleri alış-veriş merkezlerinin açılmasına dönük bir tartışma başlatılmıştır. Buradan hareketle, Baden-Württemberg Eyalet Başpiskoposu (Protestan) Ulrich Fischer, Pazar günleri alış-veriş merkezlerinin açılmasına karşı, Almanya genelinde bir karşı kampanya başlatmıştır. Fischer, tüm eyalet piskoposlarına yaptığı bir çağrıyla; Pazar gününün dokunulmazlığının korunması için, sinema spotları, bil-bordlar, gazete ilanları, otomobil etiketleri gibi yöntemlerle, Eylül-Ekim aylarını kapsayan günlerde protesto eylemi çağrısında bulunmuştur. Eylem sonuç vermiş, tartışma gündemden düşmüştür.

 

Örnekleri çoğaltmak ve konuyu farklı açılardan değerlendirmek mümkün. Ancak nokta koymadan önce Hıristiyan inancın kamu düzeni ve siyasete ilişkin doğrudan müdahalesinin bulunduğunun altını çizelim. Bu bağlamda Kilise veya ruhban sınıfın teorik düzlemdeki retoriği ve çağdaş uygulamalardan hareketle çıkarılacak sonuç şudur:

Hıristiyan dini; bir ülkenin yasalarının düzenlenmesi, iç ve dış politikaya ilişkin söylemi, toplumsal yaşama dair öngördüğü değerler manzumesi ve başkaca alanlara yönelik açıklama ve uygulamaları göz önünde bulundurulduğunda, iddia edildiği gibi, bireyin ve toplumun salt ahiretini ilgilendiren değerler manzumesinden öteye Dünya (devlet-siyaset) görüşünü de içeren bir dindir.

 


Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara