Daha önce yayınlanan yazılarımın birinde küstah kelimesini: 'Küstah, sırayı, saygıyı, düzeni bozan biri olarak tanımlanır./Sırayı bozmak yalnızca hiyerarşiyi (mertebeler silsilesi) bozmakla özdeş değildir. Sıra, zamanlamanın sırası bozulmakla da ihlâl edilebilir. Birinin elinde kullanabileceği bir müeyyide bulunuyorsa, o kişi, o müeyyideyi kullanacağını hatırlatmak suretiyle de küstahlık yapmış olabilir. Böylece zaman ve hiyerarşi itibariyle sırayı bozmuş olan biri, bir de haddini bilmezlikle malul bulunuyorsa, yani aynı zamanda saygısızlık da gösteriyorsa, bu durumda, karşımıza eksiksiz bir küstahlık resmi çıkartmış olur.' biçiminde açıklamışım (Yeni Şafak, 20 Ocak 2008). Burada 'çizmeyi aşmak' veya 'çizmeden yukarı çıkmak' deyimi de kullanılabilirdi. Öyleyse 'çizmeyi aşmak' ne demeye geliyor? Bu deyimin ilginç bir hikâyesi var: MÖ. 3. yüzyılda Efes'te yaşayan Apel adında bir ressam yaptığı resimleri halka göstererek onların eleştirisini alır, bu eleştirilerden hareketle resimleri üzerine yeni fikirler geliştirirmiş. Eleştirenlerin fikirlerini serdetmekte rahat olmalarını sağlamak için kendisi de bir perdenin arkasına saklanarak onları dinlermiş. Günün birinde bir kunduracı Apel'in bir resmini eleştirmeye başlamış. Resmi aşağıdan yukarıya süzmüş ve çizmeler üzerindeki görüşlerini bildirmiş. Arkasından da resmin üst kısımlarının eleştirisine başlamış, bununla da yetinmeyerek resim sanatıyla ilgili görüşlerini, örneğin renklerin kontrasını, gölgelerin nasıl olması gerektiğini anlatmaya başlamış. Bu kadarına tahammül edemeyen ressam, perdenin arkasından bağırmış: 'Haddini bil! Çizmeden yukarıya çıkma!' İşte, bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışında kalan işlere karışan, onlar üzerine fikirler, mütalaalar serdeden kimselere, bu olaydan kinaye 'çizmeyi aşma' veya 'çizmeden yukarıya çıkma' derler. İmdi, düşünün ki, bir bürokrat devam etmekte olan bir dava üzerine fikir dermeyan ediyor. Üstelik böyle bir davranışın hukuka aykırı olduğunu beyan ederek bunu yapıyor. Davanın tarafları üzerine, taraflardan birinin yanında durduğunu ihsas etmeye çalışıyor. Aynı davada delil olarak kullanılması beklenen unsurlar üzerine kişisel mütalaalarını bildiriyor. Bir şahsın arazisinde bulunan silah ve mühimmat üzerinde kişisel tahminler yürütüyor. Aynı bürokrat hukuk üzerine, siyaset üzerine, demokrasi üzerine, dış politika üzerine, ülkenin asayişi üzerine fikirler üretiyor, kendince sonuçlar çıkartıyor. Tutalım ki, bu bürokrat Devlet Planlama Teşkilatı'nın müsteşarıdır veya Merkez Bankası Başkanı'dır veya Türkiye İstatistik Kurumu'nun başkanıdır veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürüdür... Apel'in kunduracıya yaptığı uyarıyı biz de aynen tekrarlamaz mıyız: 'Hemşerim, bi dakka, sen kendi sınırının içinde kal, çizmeyi aşma!' Kunduracı gene de çizmeyi aşıyorsa ne yapılır? Dinlemeye devam edilir mi? Yoksa kendi fikirleriyle baş başa mı bırakılır? Bu soruyu kendimize yöneltelim.
Çizmeden yukarıya çıkmak
18 Yıl Önce Güncellendi
2009-05-03 04:07:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap