Dolar

42,7348

Euro

50,2120

Altın

5.943,14

Bist

11.318,89

Türkiye’ye Amerikan elçisi dayanmıyor!

13 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-29 10:06:55

Türkiye’ye Amerikan elçisi dayanmıyor!
Resmi ziyaret için Türkiye'de bulunan Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Daniela Schadt, krallar gibi ağırlandı. Kauçuk pardon Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, her platformda fırsatını buldukça yeriydi değildi düşünmeden, diplomatik nezaketi bir kenara bırakarak Alman kabalığıyla, Türkiye’yi eleştirdi, laf soktu. Demek adamı Türkiye’ye gelmeden çok doldurmuşlar. O da ağzına geleni konuştu. Herhalde rahatlamıştır. Benim en çok zoruma giden, Birinci Dünya Savaşında Ermeni tehcir kararını alan ve programlayan bunlar olmasına rağmen, II. Dünya Savaşında başta Yahudi oldukları gerekçesiyle Hazar Türklerini ve binlerce insanı katleden ve insanlık tarihine kara leke bırakan bunlar değilmiş gibi kalkıp insan haklarından söz etmesiydi.

Diplomatik nezaketsizlik sadece Almanlara özgü değil. Amerikalılarında onlardan geri kalan bir yeri yok. Bir grup AB büyükelçisiyle 17 Aralık’ta büyükelçilikte yemekte buluşan ABD elçisi Ricciardone’un “Halkbank için uyarımız sonuçsuz kaldı imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” dediği iddia edilmişti. İmparatorluk çökmedi ama ABD elçisi Ricciardone’un geri dönüş bileti kesildi. Hatırlayanımız çoktur; 50–60 yıl öncesinde bir “amerikan kaputu” furyası vardı. Kaput dediğim bez yani. Türkçedeki çaputtan batı dillerine kaput şeklinde terfi etmiş olmalı. “Amerikan kaputu” deyim olarak Türkçemizde yer etmişti. Daha çok sağlam, kalın kumaşlar için kullanılırdı. Özellikle Demokrat Parti’nin Türkiye’yi Küçük Amerika yapmayı hedeflediği yıllarda, Türkiye’de kullanımı yaygın ve tercih edilen bir bez türüydü. Amerika kaputuyla Türkiye halkının bilinçaltına yerleştikten sonra, Fullbright ve Eisenhower Vakfının burslarıyla Amerika’da teknik eğitimini tamamlayan ve Türkiye’ye dönüşünde Morrison firmasının Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği için Morrison Süleyman olarak tanınan Süleyman Demirelle daha çok anılır olmuştur. Morrison Süleyman’ın Adalet Partisi Genel başkanlığına aday olduğunda masonluğu gündeme gelmişti.

Ancak kamuoyunun malumu olmayan bir husus vardı ki ne Amerika Demirel’i, ne de Demirel Amerika’yı seviyordu. Demirel başbakanlık yaptığı yıllarda Türkiye’nin başta gelen sanayi tesislerini Sovyet Rusya teknolojisi kullanılarak Rus mühendislere yaptırtmıştı. Amerika ise tersinden sol kroşeyle Demireli nakavt etmek için yasadışı sol örgütlere sızmış, Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yıkılması için terör faaliyetlerine hız vermişti. Bu yönüyle ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Süleyman Demirel’e çok benzetiyorum. Ak Parti kurulduğu tarihten bugüne Amerikancı damgasını yemekten kurtulamadı. Ancak Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde hiç bu kadar kötü bir süreç yaşanmamıştı demek bizleri yanıltmaz. Türkiye bir taraftan kendi milli bütünlüğünü korumakla uğraştı diğer taraftan Irak sınırında kendisine komşu bulduğu Amerika’nın kaprisleriyle boğuştu. Çuval hadisesi iki ülke arasındaki ilişkileri çok net bir şekilde gösteren sembol bir sorun.

Türkiye Amerikan derin devletinin tüm kışkırtmalarına rağmen, soğukkanlılığını muhafaza etti, Ya sabır çekti ama bir gün çuvalın hesabını sormayı da kolektif bilinçaltına ve kurumsal hafızasına kaydetti. Bakın işte sel gitti kum kaldı. Amerikanın yüz binlerce Iraklının canı pahasına işgal ettiği topraklarda esamesi dahi okunmuyor. Kürtlerin yardımıyla girdiği Irakta, petrollerin hatırı için İran’la zoraki izdivaç peşinde. 2002-2014 arasındaki ABD Büyükelçilerine bir bakın, halkın hafızası bunları kaput bezi kadar kayda değer bulmadığından, hiç birinin ismi hatırlanmıyor. Bütün donanımlarına rağmen Türkiye’deki görevleri sırasında kafayı yiyip giden ABD elçilerinden diplomasi muhabirleri söz ediyor

Yarım yamalak Türkçeleriyle kamuoyuna şirin görünmek için kameralara önünde yaptıkları konuşmalara Türkiye halkı prim vermediği gibi, Amerikan aleyhtarlığını körüklemekten başka bir işe yaramadıkları ortada. Yine bir hazan mevsimi yine bir yaprak dökümü. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, 2011’in başından beri sürdürdüğü görevinden ayrılıyor. Francis Ricciardone 36 seneyi aşkın dışişleri kariyerinde Ankara'daki büyükelçiliği öncesinde, Mısır, Filipinler ve Palau büyükelçilikleri görevlerinde bulundu. Arapça, Türkçe, Fransızca ve İtalyanca bilen Ricciardone, Washington’ın en önemli Arabistlerinden biri olarak biliniyor. İran ve Afganistan'da geçirdiği yıllardan gelen tecrübesi ise Ricciardone’yi bölgeyi en yakından bilen uzmanlardan biri yapıyor. Arabist olduğu kadar Türkist olmadığı için başarısız bir misyon şefi olarak ayrılıyor.

Türkiye’yi sarsan 17 Aralık operasyonu sonrası hükümete yakın çevrelerce eleştirilen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası emekli. Eylül sonunda NATO’ya en yakın düşünce kuruluşu olarak bilinen, Washington’ın köklü kurumlarından Atlantik Konseyi'nin başkan yardımcılığını üstlenecekmiş. Ricciardone’nin Türkiye’deki tecrübesine rağmen Türkiye araştırmalarını değil "Refik Hariri Ortadoğu Merkezi Direktörü" unvanıyla Ortadoğu bölümünü idare etmesi bekleniyor. Amerikan pragmatizmi mi yoksa Ortadoğu realizmi mi üstün olacak hep birlikte tecrübe edeceğiz.

Diplomatik kaynaklar ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone'nin yerine atanacak muhtemel ismin ABD'nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney'nin bir dönem müşavirliğini yapan ve halen Dışişleri Bakanı John Kerry'nin özel kalem müdürlüğünü yürüten, ABD'nin eski Tiflis Büyükelçisi John R. Bass olduğunu aktarıyor. Üst düzey bir Amerikan Dışişleri yetkilisinin, Bass'ın Ricciardone'nin ardından Ankara'daki Amerikan misyonunun başına geçip geçmeyeceği yönündeki soruya, “Bass'ın Türkiye büyükelçiliği için bir sonraki aday olacağını teyit edebilirim” dediği belirtiliyor.

John Bass İtalyan kökenli bir ailenin çocuğu. Soyadı olan Bass, İtalyanca “basso” sözcüğünden geliyor ve anlamı alçak demek. Kısa, küçük manası olduğu gibi Türkçedeki gibi pejorative bir anlamı da bulunuyor bu bassonun. Belçikalı bir firma tarafından satın alınan İngiliz Birası Bass Ale, onun için bir anlam ifade ediyor mu bilmiyorum. New York'ta doğup büyüyen John R. Bass, Syracuse Üniversite'sinden mezun oldu. Bass, İtalyanca ve Fransızca olmak üzere iki yabancı dili biliyor. Kendisi gibi diplomat, Hollanda kökenli ve soğukkanlı tavrından dolayı diplomasi çevrelerinden “bayan tahta” lakabıyla tanınan Holly Holzer Bass'la evli.

Holly Holzer Bass sıradan bir diplomat eşi değil. İyi bir fotoğraf sanatçısı, fotoğraf çekmeye bayılıyor. Instagram’da paylaşabileceği görüntüleri elde etmek için Türkiye’de dağ bayır dolaşmanın mahzurları hakkında Bayan Bass’a, birileri kalkarda Pippa Bacca ve Sarai Sierra örneklerini usturuplu bir şekilde hatırlatırsa iyi olur. Zaten elçilik görevlileri kendilerini bilgilendirecektir. Umarım cinsel taciz konusunda Türkiye erkeklerinde farkındalık oluşturmak için Türkiye hükümetinin destekleri ile bir sosyal sorumluluk projesi geliştirebilirler.

Holly Holzer Bass’ın Chicago ve Katmandu’da ve Tiflis’te fotoğraf sergileri açtığı biliniyor. Trekking meraklısı. Doğa yürüyüşlerinin vazgeçilmez ismi. Türkiye’de Kaçkarlara mı tırmanır, Ağrı Dağında Nuh’un Gemisi’ni mi arar hep birlikte göreceğiz. Hürriyet’in şarapsever yazarı Ertuğrul Özkök’ü çileden çıkarabilecek bir şarap koleksiyoneri. İkisi bir arada geldiğinde şarap üzerine ne güzellemeler yapabilirler şahsen merak ediyorum. Gürcistan misyonunda Gürcü kadınlarda meme kanserine karşı farkındalık uyandırmak için sosyal sorumluluk projesi yürütmüş. Bayan Bass’ın en sevdiği opera “La Traviata.” Rus edebiyatını iyi biliyor. Dostoyevski okuyucusu. Muhtemelen Türkiye’ye ayak bastığında Nazım Hikmetten, Yaşar Kemalden ve Orhan Pamuktan söz edecektir.

John R. Bass 2000-2001 yılları arasında, stratejik silah azaltımı, Rusya Federasyonu ile tartışmalar için politika ve operasyonel planlamasını koordine merkezi, Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott'un personel şefi oldu. 1998-2000 yılları arasında, Kosova'da bulunan barış gücü komuta merkezinde görev yaptı. Bass ayrıca, Rusya'nın ABD'nin Avrupa'ya yerleştirmeyi planladığı füze savunma sistemini kabul etmesi için müzakereler yürüttü. Bass 2004-2005 yılları arasında, ABD Başkan Yardımcısı Cheney'e özel danışmanı oldu. Bu görevi sırasında Başkan Yardımcısının, Avrupa ve Avrasya konularındaki özel danışmanlığını yürütüyordu.

Sular seller gibi İtalyanca konuşup yazabilen Bass, Roma'da 2002–2004 yılları arasında, insan hakları, göç, insan ticareti, birey ve işgücü piyasası reformu konularında İtalyan hükümeti ve sivil toplum ile nişan koordine Büyükelçiliği noktalarında görev yaptı. Gürcistan ve Rusya arasındaki savaştan sonra John R. Bass 1 Ekim 2009 tarihinde Gürcistan Büyükelçiğinde bulundu. Bass, Kıdemli Dışişleri yetkilisi olarak görev yaptı. 2008-2009 yılları arasında Irak'ın yeniden inşasından sorumlu ekipte görev aldı. Bağdat İl İmar Ekibini açtı. Bass, 2005–2008 yılları arasında, Dışişleri Bakanlığı Operasyon Merkezi Direktörü olarak görev yaptı. Bass Operasyon Merkezi'nde görev yaptığı dönemde, Katrina Kasırgası karşısında uluslararası yardım koordinasyonunu yönetti.

Dışişleri Bakanlığı bünyesinde önceki görevleri sırasında, Türkiye, Kıbrıs, Benelüks ülkeleri ve NATO-Rusya görüşmeleri üzerinde çalışmalar yaptı. Bass gazete editörlüğü ve bir siyasi kampanya danışmanlığı yaptı. 2012 Ekim ayında Dışişleri Bakanlığına yönetici sekreter olarak atandı. Üç yıl boyunca Dışişleri Bakanlığı Operasyon Merkezi direktörü olarak görev yaptı. Bu görevi sırasında, Amerikan derin devleti, Beyaz Saray, ulusal güvenlik kurumu ve başkana bağlı bakanlık kurumları arasındaki ilişkileri yönettiği bilinen John R. Bass, önümüzdeki aylarda Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyor.

John R. Bass seleflerinin aksine bugüne kadar Türkiye'de görev yapmamış bir diplomat. Türkiye’de yaşayarak tecrübe ettiği ön yargılar kendinde oluşmadığından daha nesnel görev yapabileceği beklenebilir. Sıkı diplomat derin akıl John R. Bass’ın Türkiye’de göreve başladıktan sonra özellikle enerji nakil hatlarının takibi konusunda mesai yapması bekleniyor. Daha gelmeden Türkiye’nin enerji anlaşmalarını mercek altına aldığı söyleniyor. Türkiye ile Rusya arasında karaçalı olmak isteyeceğinden kimsenin şüphesi yok. Suriye’de iç savaşın hızlanması ve sonuç alınması için Türkiye ile ABD arasında mekik dokuması öngörülüyor. Bakalım Türkiye’nin gönlünü çelebilecek mi?

John R. Bass’a benden bir tavsiye. Başbakan Karadenizli. Bol bol Temel-Dursun fıkrası öğrenmeli. Belki işine yarar ve kıssadan hisse çıkarır diye ben birini aktarayım. Temel'le Dursun kahvenin önünde oturuyorlarmış. Bir turist gelerek Temel'e İngilizce yol sormuş. Temel'de ses yok. Turist bu defa Almanca sormuş, Temel'de yine ses yok. Turist bu defa Fransızca konuşmuş. Yine ses yok. İspanyolca, yine ses yok. Turist kızmış bağırıp çağırdıktan sonra çekip gitmiş. Bunun üzerine Dursun Temel'e: - "Bana bak demiş bizim bir lisan öğrenmemizin zamanı geldi galiba?", demiş. Temel Dursun'a dönerek: - "Boşver", demiş "adam 7 lisan biliyor. Bir derdini anlatabildi mi?" eğer kendileri Türkiye’ye bir şey anlatacaklarsa, önceki bildiklerini unutsunlar.

Twitter:@oc320c39 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Gain Medya operasyonunda yeni gelişme

Haber Ara