Takkeli adam uzun adama karşı
13 Yıl Önce Güncellendi
2014-02-19 09:52:56
Bazen sizinde benim gibi ülkemizdeki tezvirata baktıkça kafanız esip, yalakların ve yalancıların güruhuna taaaaaaa diyesiniz geliyor olabilir. Böyle zamanlarda Nasreddin Hoca’nın talebesi misali dilimizin altındaki baklayı çıkarıveriyoruz. Suç bizde değil kardeşler, sebep olanlar utansın. Nasrettin Hoca’nın malum fıkrasıdır; yerli yersiz çok küfreden talebesine çare olsun diye dilinin altına bakla koymasını teklif eder. Aslında bu bir eğitim metodudur. İkaz ve hatırlatma baklası... Talebe bir süre bu bakla sayesinde küfretmekten uzak kalmış.
Ta ki yağmur bir günde densiz bir kadının hocaya muamelesine kadar. Sağanak yağmur altında yürümekte olan hoca ile talebesine karşı pencereden bir hanım “-Huuu!..” çekmiş. “-Ne olur, biraz bekler misiniz?” Hoca ile talebe o sağanak yağmur altında, hanım arkasını getirip ne söyleyeceğini merak edip bir süre beklemişler. Sağanak yağmur hoca ile talebesini baştan aşağıya ıslatırken hanımın sözünün devamı gelmiş: “-Ördekleri kuluçkaya yatırdım da, dediler ki birilerini sağanak yağmur altında bekletirsen civcivler çabuk çıkar!..” Sağanak yağmurdan sırılsıklam ıslanmış Hoca talebesine dönerek: “Oğlum sırasıdır, çıkar şu baklayı ağzından...” demiş.
Daha düne kadar iktidarın koltuk değneği olmayı şeref görenlerin, bugün iktidarın en muarız muhalifi olmalarına akıl sır ermiyor. Kumpas ve haksız suçlamalarla binlerce ailenin ocağına ateş düşürüp incir ağacı dikenlerin, zulmeti körükleyenler sanki kendileri değilmiş gibi, kalkıp ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ polemiğine pupa yelken sığınmalarını hazmedemiyorum. İnsan da biraz yüz olur be ya… Bürokraside ne kadar ballı kaymaklı kadro varsa üstüne yatanlar bunlar değilmiş gibi, ‘kendimiz için bir şey istedikse namert olalım, her şey vatan içindi’ yalanına inanmamızı beklemelerine ne demeli? Bu kadar pişkinliğe pes doğrusu. Onlar bu milleti salak mı sanıyor?
Bazen alışkanlıklarımız değerlerimizin, inançlarımızın önüne geçebiliyor. Her ne kadar İslam ülkeleri arasında kılık kıyafet ve yaşam tarzı açısından Avrupai bir görüntümüz olsa da düşünce biçimimizle tipik bir Ortadoğulu olduğumuz kesin. En entelimiz dahi klasik müzik eşliğinde lahmacun yer, bilmem kimin keman konçertosunun eşliğinde zeybek oynamasını sever. Tüm bunlar gibi, dini bir akımın daha ziyade dini konularda dine uygun şekilde dindarane hareketleri yerine daha dünyevi daha bir seküler faaliyetlerini görünce insan doğal olarak şaşırabiliyor. Lakin bir yandan da ‘-olur böyle şeyler burası Türkiye’ diyebiliyorsunuz.
Adam sözcüğünü severiz. Sevdiğimiz ve takdir ettiğimiz birisi için ‘adam gibi adam’ nitelemesi yaygındır. Zonguldak yöresinde özellikle Devrek ilçesinde beğenilen, sözünün eri, sevilen insanlar için ‘adamın tekesi’ deyimi kullanılır. 28 Şubat sürecinde merhum Erbakan için Ahmet Taşgetiren’in yazdığı ‘Savunan adam’ makalesinin de esin kaynağı adam gibi adam deyimi olmalı. Rudyard Kipling’in ‘Adam olmak’ şiirini Bülent Ecevit’in çevirisiyle okuyanlar, adam olmanın ne anlama geldiğini iyi bilirler. Yeri gelmişken bizde bu şiiri ak camianın ak lideri müstakbel Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’a ithaf edelim.
Adam sözcüğü günümüzde insan sözcüğünün karşılığı olarak kullanılabiliyor. Örneğin bilim adamı denilmiyor da bilim insanı deniliyor. Adamdan adama gömlek farkı var, zihniyet farkı var, cinsiyet farkı var. Kimisi için adam bidon kafalı, kimisine göre pişmiş kelle, kimisine göre göbeğini kaşıyan, kimine göre köpeğini taşıyan, kimisine göre takkeli, kimisine göre uzun.
En popüler iki adam kıyasıya vuruşuyor. İki efsane isim. Birine takkeli diyorlar diğerine uzun. Aslında uzun adama bu sıfat boyu ile ilgili olarak itibarsızlaştırma amacıyla takkelinin holiganları tarafından yakıştırılmış. Muhtemelen çizgi roman Red Kit’teki Dalton kardeşler karakterinin en uzun boylusu ve sözüm meclisten dışarı en safları Averel’den esinlenmiş olmalılar. Ne de olsa Avrupa Amerika görmüş çocuklar! Toplumun kolektif bilinçaltında bu milletin başbakanına ‘Uzun’ diyerek akılları sıra Avarelleştiriyorlar. Alayınıza yuhhh, topunuza yuhhh!
Çizgi romanda (çizgi filmde de tabii ki) Averel en uzun boylu ve en genç olan Dalton’dur. Yeme takıntılıdır ve sürekli « Ne zaman yiyeceğiz ? » diye sorarak ağabeyi Joe’yu kızdırır. Averel, aptal köpek Rin Tin Tin’i sevmektedir çünkü ikisinin zekâ seviyeleri uyuşmaktadır. Averel iyi huyludur ve bazen aptallığı onun dürüst konuşmasına yol açar, bu da bazen Red Kit’in Dalton Kardeşler’i hapse göndermesini kolaylaştırır.
Ancak yaptığı yemekleri eleştiren olursa sinirlenip saldırganlaşabilir (« Dalton Şehri » adlı macerada Red Kit Averel’in pişirdiği yumurtayı eleştirince onu vurmakla tehdit etmiştir). Oburluğu nedeniyle çeşitli maceralarda garip şeyler yemiştir: Sabun kalıpları, tüm derisi ve kılları ile birlikte bir öküz, cenaze kaldırıcısının giysileri ve şapkası gibi. Görüldüğü gibi daha ilk etapta takkeli adam rakibine uzun diyerek ilk belden aşağı vuruşunu gerçekleştirmiştir. Hollywood esintileriyle bir milletin başbakanına hakaret etmek acaba hangi hizmet anlayışının tezahürü? Kendilerine sormak gerekiyor.
Geçmişte ‘savunan adam’ı sevdik. Çünkü savunan adam bu milletin bekası, bağımsızlığı için vardı, hayatını İslam ümmetinin parçası olan milletine adamıştı. Emperyalizme ve Siyonizm’e kafa tutuyordu. Milletinin saadeti ve refahı için çalıştı. Allah rahmet eylesin. Bu günde ‘uzun adam’ı seviyoruz. İslam dünyasının ayaklar altındaki onurunu kaldırdı, Türkiye’yi siyonizm ve küresel kraliyetçilerin yörüngesinden kurtardı, tarihi misyonuna uygun rotasına yerleştirdi. Firavun yardakçısı Karunların değil, Allah yolunun yolcusu garib gurebanın hakkını savundu. İşte bunun için seviyoruz, karşılıksız seviyoruz, kara sevda bizimkisi… Hem de dünyanın tüm egemenlerine inat seviyoruz, Allah rızası seviyoruz. İyi ki varsın uzun adam!
Twitter:@oc320c39
[email protected]
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap