Dolar

42,7348

Euro

50,2120

Altın

5.943,14

Bist

11.318,89

Tahliyeler Euro Americanistlerin tasfiyesi Avrasyacıların zaferidir!

13 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-11 09:22:22

Tahliyeler Euro Americanistlerin tasfiyesi Avrasyacıların zaferidir!
STV Kanalında geçtiğimiz yıllarda yayımlanan bazı dizilerde ‘Erkenkondu’ olarak adlandırılan ve Türk Hukuk Tarihine ‘Ergenekon’ davası olarak geçen yargı sürecine, şimdilerde mutlu final anlamına gelen ‘Ergeneson’ deniliyor. Ergenekon Örgütü soruşturması kapsamında Ankara'da gözaltına alınan emekli Albay Arif Doğan ilgili soru üzerine, "Birisi sordu da Ergenekon nedir? diye 'Her tarladan bir tezek, her köyden bir pezevenk gelmiş oluşmuş Ergenekon.’ Ne biliyim ben?”' yanıtını vererek tezekli bir Ergenekon tarifi yapmıştı.

2000’li yıllarda Türkiye’de faaliyet gösterdiği ileri sürülen gizli-silahlı örgüte Ergenekon denildi ve bu örgüt Türk yargısı tarafından terörizmle suçlandı. Ergenekon’un devletin güvenlik güçleri içerisinde örgütlendiği, bünyesinde asker, polis, gazeteci, akademisyen üyeleri olduğu iddia edildi. Ergenekon’a atfedilen eylemler arasında 2003–2004 yıllarında AKP hükümetini devirmeye yönelik darbe planları, 2006’da bir yüksek yargıcın öldürüldüğü Danıştay saldırısı, 2007’de Malatya’da üç Hıristiyan’ın öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamı da yer aldı. Ergenekon Davası da 2007’de başlamıştı. TSK’nın en üst düzey komutanları, çok sayıda gazeteci, avukat bu dava kapsamında tutuklandı.

Malum odakların 17 Aralık darbe teşebbüsü üzerine iktidar çevrelerinden ‘orduya kumpas kuruldu’ açıklamaları yapılmış, yeniden yargılanmaları gündeme gelmiş ve ihtiyaç üzerine yeni yasal düzenlemelere gidilmişti. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Anayasa Mahkemesi'nin kişi hürriyeti ve haklarının ihlal edildiği yönündeki kararının ardından tahliye edilmesinden önce, Hrant Dink cinayetinin zanlısı Erhan Tuncel'in tahliye edilmesi tartışma yarattı. Ergenekon davasında tahliye taleplerini değerlendiren ağır ceza mahkemelerinden tutuklu sanıklar hakkında ard arda tahliye kararları geliyor.

Doğal olarak Ergenekon sanıkları için alınan tahliye kararları, Türk hukuk sisteminin sorgulanmasına yol açıyor. Yapılan düzenleme ile gerekçeli kararları yazılamadığı için yaşanılan hak mağduriyetlerinin sona erdiğini belirtilirken verilen tahliyelerin birer beraat ve aklanma olmadığı da vurgulanıyor. Yargılamaların tutuksuz olarak adli kontrol nezaretinde gerçekleşeceğine de dikkat çekiliyor.

Bu tahliyeler sadece bu dava sanıklarını değil, KCK sanıklarının kaderlerini de yakından ilgilendiriyor. Bu kapsamda Ergenekon Davası tahliyelerinin sonrasında, KCK ana davası sanıklarının avukatları 92 kişinin tahliye edilmesi talebiyle Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Sanık avukatlarının, başvurularında özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve tutukluluk süresine ilişkin düzenlemeyi gerekçe gösterdikleri belirtiliyor. Başvurunun kabul edilmesi durumunda, eski DEP milletvekili Hatip Dicle, Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay, Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, Derik Belediye Başkanı Çağlar Demirel ve İHD Diyarbakır eski Şube Başkanı Muharrem Erbey'in de aralarında bulunduğu 92 sanık tahliye edilecek.

Tahliyelerle birlikte Türkiye’nin meydanları Ukaz Panayırına dönüyor. Ağzı olan konuşuyor, kalemi olan yazıyor, telefonu olan twitt atıyor. Silivri sakinleri için şimdiye kadar, ‘-suçsuz yere mahpusta yatıyorlar, insan hakları hiçe sayılıyor, hukuk ihlalleri yaşanıyor’ yaygarasını basanlar, ne olduysa bir anda ağzı değiştirdiler, eleştiri oklarını Başbakana yönelterek “-daha düne kadar sen davanın savcısı idin şimdi ne çabuk avukatı oldun?” ithamına başladılar. Onlar için akın kara, karanın ak olması hiçte önemli değil.

Hasan Cemal’in T24 yoldaşlarından Aydın Engin; “AKP – Ergenekon nikâhı”ndan söz ettiği yazısında, “Tayyip Erdoğan’ın (yani AKP’nin) bugün Ergenekon davaları dediğimiz Kafes, Balyoz, Oda TV, 28 Şubat gibi davalarla ilgili yapıp ettikleri bir hukuk yanlışını düzeltme değil. Asla değil. Cemaat’ın saldırısına karşı cephe genişletmek amacıyla dünkü can düşmanlarıyla zoraki bir nikâh kıymasından ibarettir.” yorumunda bulunuyor. Bu cenahın genelinde bu havayı görmek mümkün. Hatta utanmamışlar, eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk’un, 'Paralel devleti ‘Bir savcının buyruğuna uyma’ diyenlerde aramak gerekir' sözlerini manşete taşımışlar. Hangi akla ve yapıya hizmet ettikleri ortada.

Üşenmedim sizler için tarama yaptım, tahliyelerle ilgili, Voice of America, Deutsche Welle ve BBC’de haberlere rastlamak mümkün. Ancak Rusya’nın Sesi ve İran İslam Cumhuriyetinin Sesi radyolarında konu ile ilgili herhangi bir malumat yer almıyor. Bu suskunluğun veya tahliyeleri haberleştirmenin ne gibi anlamı olabilir? Ergenekon sanıklarının dostları üzülüyor düşmanları kahroluyor mu? Yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu?

Tahliyelerle Türkiye rahat bir nefes almış, Ordu ile Hükümet arasındaki gerginlik bir nebze olsun yumuşama trendine girmiştir. Sonraki süreçte dava sanıklarının beraat edebileceklerine dair bir kamuda bir kanaat uyandıran tahliyeler; Türkiye’de Euro Americanism’in çöküşü ve devlette çöreklenmiş bu paralel yapının tasfiyesi şeklinde de yorumlanabilir. Oyun içinde oyun kuran Ak Parti önderliği, CIA'nın Türkiye'yi bir model ülke olarak kullanmak ve diğer ülkeleri de aynı şekilde hizaya getirmek planını başarılı bir şekilde tersine çevirmiştir.

Bu plan, Ilımlı İslam projesini Orta Doğu'da uygulamaya geçirmekti. Ecnebilerin şark kurnazlığı olarak niteledikleri ve akılları sıra aşağıladıkları erken uyarı sitemi sayesinde; CIA’nın Başbakan Erdoğan'ı kontrol altına alma teşebbüsleri hep geri püskürtülmüştür. Erbakan’ın kurmayı ve Milli Görüşçü Başbakan Erdoğan, CIA ile kendi iktidarı arasındaki var olan ve tarihi ve dini ve sosyal boyutları bulunan sorunu daha da büyütmek için rest çekti. Boyun eğmeyeceğini göstermek ve dünya kamuoyuna bir mesaj vermek için ‘milyarlarca dolarlık silah alımlarını ABD ile değil, Çin'le yapacağım’ dedi. Tüm dünya bu reste şaşırdı. Dananın kuyruğu koptu. İşte ne olduysa ondan sonra olmaya başladı.

Türkiye Mavi Akım projesi ile başlayan süreçte, hem Rusya hem de İran’la enerji nakil ve doğalgaz anlaşmaları imzalamıştı. Bir diğer anlaşmayı da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimiyle yaptı. Azerbaycan ile zaten kol kolaydı. ‘Tek Millet İki Devlet’, durum idare ediliyordu. Bu anlaşmalar ABD ve onun başını çektiği petrol tröstlerinin hiçte arzulamadıkları bir şeydi. Ortadoğu’da tekellerinin kırılması anlamına geliyordu, trilyon dolar zarar anlamına geliyordu. Bu nedenle kesenin ağzını açtılar, sağdan soldan dini cemaatlerden kimi buldularsa Ak Parti hükümetini yıkmak için sokaklara sürdüler. Gezi kanlı bir denemeydi, evdeki hesap çarşıya uymadı, 17 Aralık bir darbe teşebbüsüydü, maalesef hevesleri kursaklarında kaldı.

Yetinmediler, montaj kasetlerle belden aşağıya çalıştılar. Ama ne yaptılarsa nafile? İktidarın eli armut toplayacak değil ya! Euro Americanist paralel yapının içeri tıktığı, Avrasyacı kanadı özgürleştirerek, hareket alanlarını genişleterek Euro Americanist kanadın hamlelerini boşa çıkarıyor şimdi. Belki aylar sonra belki birkaç yıl sonra paralel yapı suçlamasına muhatap olan grup mensuplarının, Başbakanın aslında Fethullah Gülen Hoca efendiye değil, ABD’ye karşı bu kadar sert konuşma yaptığını idrak edebileceklerdir. Cemaat ile Ak Parti arasındaki sorunun temel kaynağı, cemaatin reddetse ddahi Amerikan politikalarının bir aracı olması.

Avrupa Parlamentosu son Türkiye raporunda hukuk sistemindeki eksiklere dikkat çekiyor. Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2009-2014 yasama döneminin son Türkiye rapor ve kararı bu hafta Strasbourg’da görüşülüp oylanacak. AP Türkiye raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan karar taslağında Türkiye’de 17 Aralık 2013 tarihinden bu yana yaşanan yolsuzluk olayları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bünyesindeki değişiklik, yeni internet yasası ve geçen yılki Gezi olayları ön plana çıkıyor.

AB'nin Ankara ile yürüttüğü katılım müzakereleriyle ilgili olarak üyelik teriminin itinayla kullanılmadığı metinde, Yargı ve Temel Haklarla ilgili 23 ve Adalet, Özgürlük ve Güvenlikle ilgili 23’üncü başlıkların açılması için AB ülkelerine çağrı yapılıyor. Türkiye'nin Avrupa’nın enerji politikalarına dâhil edilmesi isteniyor. Son cümleye dikkat efendiler! Avrupa Parlamentosu ne istiyormuş “Türkiye'nin Avrupa’nın enerji politikalarına dâhil edilmesini” istiyormuş. Yok yavv, paşa keyiflerinin başka ne arzuları var acaba? Buna şöyle derler “laf söylediği bal kabağı, koy tabağa ye sabaha…”

Twitter:@oc320c39

[email protected]

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Gain Medya operasyonunda yeni gelişme

Haber Ara