Sünni kuşak çözüldü Suudi istihbaratçı istifa etti

İran ve Türkiye’nin arasını açmaya yönelik “Sünni Kuşak” projesi, soğuk savaş dönemindeki sözde Sovyet Rus yayılmacılığının önüne geçmek için kurgulanan ABD patentli ‘Yeşil Kuşak’ projesinden çokta farklı değil. Her iki projenin de sahibi ABD. Suudi Arabistan ise projenin sözde ideolojik teorisyeni ve finansörü. Projede Türkiye için de önemli görevler düşünülmüştü. Suudilerin paşa keyfi için İran’ın Şii yayılmacılığına karşı, Türkiye ve Mısır askeri destek verecek, gerekirse askeri operasyonlarda bulunmaktan kaçınılmayacaktı.

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkiye’nin Osmanlı’dan tevarüs eden ve Milli Görüş mektebinden yetişen siyasilerin fikirlerinde neşvünema bulan İslam ülkelerinin birliği mefkûresi, ister Şiir ister Sünni olsun bütün İslam ülkelerini kapsayan bir muhteviyata sahip olduğundan, Amerika’da pişirilen Ortadoğu’da servis edilen Müslüman kanlarından soslu yemeğe kaşık sallamayacağı öngörülmemişti. Sünni Kuşak projesinin görünürdeki patronu Suudi Krallığı’nın Suriye ve Mısır politikaları, Türkiye’nin Uluslararası yol haritası ile örtüşmediğinden Sünni kuşak projesi derin yara aldı.

Sünni kuşak projesini yöneten Suudi istihbaratın başındaki isim Prens Bender’in Türkiye’ye pek sıcak baktığı söylenemez. Amerikan tarzı yaşantısı ve bakış açısı ön planda olan bir isim. Aile bağları ve kökeni itibarıyla da egosu şişkin denilebilir. Babası halen Suudi Kralı Prens Bender, 1975'te öldürülen Kral Faysal'ın kızı Heyfa'yla evli. Prenses Heyfa, 1975'ten beri dışişleri bakanlığı koltuğunda oturan Suud el Faysal'ın ve Suudi Arabistan istihbaratının uzun yıllar başında bulunan Türkî el Faysal'ın kız kardeşi.

Washington'da yirmi yılı aşkın süre üstlendiği Suudi Arabistan büyükelçiliği görevinde kurduğu üst düzey bağlantıların yelpazesi ise hayli geniş, adeta efsaneleşmiş. Bu göreve 1980'li yılların başlarında gelen Prens Bender, o tarihten bu yana hizmet veren tüm Amerikan başkanlarına yakın oldu. Baba ve oğul Bush ile ilişkileri öyle yakındı ki, adeta ailenin parçası olarak görülüyor - hatta bu çevrede açık açık "Bender Bush" diye biliniyordu.

Hem ülkesinde hem de Avrupa’da, Amerikan politikaları üzerinde lüzumsuz yere nüfuzunu kullanmaya çalışmakla suçlandı. İran İslam Devrimimin hemen sonrasında, Irak despotu Saddam Hüseyin’in İran üzerine çullanmasında hayli emeği olduğu söylendi. İranla yapılan savaşta Saddam rejimine yapılan silah ve mühimmat organizasyonunda ismi geçti. Kendisi ile ilgili önemli iddialardan biri de; dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından, Irak'ın işgali öncesindeki Amerikan planlarının kendisine gösterildiği yolundaydı. Prens Bender'in Washington'da üstlendiği Büyükelçilik görevi, çoğu Suudi hava korsanlarınca düzenlenen 11 Eylül saldırıları ardından daha da zorlaştı.

Haziran, 2004’te Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Suudi Büyükelçisi görevinde bulunduğu günlerde, sıra dışı bir şekilde bir gazete makalesi kaleme alan Prens Bender Bin Sultan, ülkesini, El Kaide türü gruplara karşı topyekûn savaşa davet etti. Kaderin tecellisine bakın ki yıllar önce imhası için Amerikalılarla el sıkıştığı El Kaideli savaşçılardan yıllar sonra Suriye’de kiralık asker olarak medet umar hale geldi. Prens, 2005 yılında Amerika’daki büyükelçilik görevinden istifa etti. Bu kararda, kısmen Prensin basının saldırılarından bıkmış olmasının, ama aynı zamanda da Kral Abdullah ülkenin yeni lideri olurken, Suudi Arabistan'da kilit önemde bir göreve gelme arzusunun etkili olduğu söylentileri yayıldı. Acaba böyle miydi?

Prens Suudi Arabistan'ın ülke topraklarında yetişen İslamcı militanlarla mücadelesinde hayati önem taşıyan, Krallığın ulusal güvenlik bakanlığı görevine getirilmişti. Dünyayı tanıyan birisi olduğu nedeniyle kimse bu göreve getirilmesine karşı çıkmadı. Ancak sarımsağı gelin etmişler kokusu kırk gün sonra çıkmışlar darbımeselinde olduğu gibi, Prens’in ismi birkaç yıl sonra İngiltere basınında patlak veren yolsuzlukla yan yana görüldü.

İngiltere'nin en büyük silah şirketi BAE Systems ile ülkesi arasındaki 80 milyar dolarlık silah ihalesine aracılık eden Suudi Arabistan'ın eski Washington Büyükelçisi'ne gizli para aktarıldığı ortaya çıktı. El-Yamamah ihalesini alan İngiliz silah üreticisi BAE Systems şirketinin, İngiliz Savunma Bakanlığı'nın da onayıyla, Suudi Arabistan'ın eski Washington büyükelçisi Prens Bender bin Sultan'a gizlice para aktardığı belirtilmişti. Suudi Arabistan'a 80 milyar dolarlık silah ihalesine aracılık ettiği için hesabına iki milyar dolar yatırıldığı belirtilen Suudi Prensi Bender bin Sultan suçlamaları reddetti.

Prens Bender Bin Sultan Bin Abdülaziz’in yıllardır parlayan yıldızı birkaç gün önce sönüverdi. Kemal Sunal parodilerinin unutulmayan repliklerindendir; “sen beni işten atmadın ben istifa ettim.” Prensinki de biraz ona benziyor. Hazretleri kendisi istifa ediyor. Suudi Arabistan İstihbarat Servisi Başkanı Prens Bender Bin Sultan Bin Abdülaziz, kendi isteği üzerine salı günü Kralın emriyle görevinden alındı. Haberi Suudi Arabistan’ın resmi SPA haber ajansı duyurdu. Boşalan göreve General Youssef El İdrisi getirildi. Bender Bin Sultan, birkaç aydır ABD’de tedavi görüyordu.

Suudi Arabistan’ın istihbarat servisi, Orta Doğu’nun en güçlü istihbaratlarından biri sayılıyor. 2012 yılının ortalarında Suudi Arabistan istihbaratının başına geçen Bender Bin Sultan’ın Suriye konusunu koordine ettiği düşünülüyor. Eski istihbarat başkanı, bundan önce 22 yıl boyunca Suudi Arabistan’ın ABD Büyükelçisi görevinde bulundu. Suriye’nin silahlı militanlarını aktif bir şekilde destekleyen Suudi Arabistan, Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın güçle devrilmesinden yana olduğu gibi süreci desteklemeye devam ediyor.

Prens Bender Bin Sultan Bin Abdülaziz, Sünni Kuşak projesinde neden başarısız oldu? Türkiye’nin gücünü ve nüfuzunu küçümsemesi başarısızlığında etkili oldu denilebilir. Onu Türkiye karşıtı ve Türkiye’ye rağmen politikaları götürdü. 11 Eylül sonrası El Kaide’nin imhası için yaptığı girişimler El Kaide tavan ve tabanında bilindiğinden örgüt üzerinde otoritesini kuramadı ve tam kontrol sağlayamadı. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan El Kaide savaşçıları, Suudilerin örgüte müdahalesine sıcak bakmadılar. Dolayısıyla Suriye’de Suudi yönetimin arzuladığı ve öngördüğü bir eylem planı üzerinden değil de kendi gündemleri üzerinden savaştılar. Eğer doğruysa bugün Suriye’de savaşan 11 bin civarındaki yabancı savaşçının 2 bin 800 kadarı Avrupa veya diğer batı ülkelerinden, 400 kadarı da İngiltere’den.



İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi Suriye’deki yabancı savaşçıların sosyal medya üzerinden haberleştiğini ve hatta bu şekilde savaşa katıldığını yazıyor. Sosyal medya sitelerinde yapılan çalışmaya göre ABD’den Ahmed Musa Cibril ve Avustralya’dan Musa Cerantonio birçok yabancı savaşçı için yeni dini liderler olarak ortaya çıkıyor. Savaşçıların büyük kısmı El Nusra ya da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi El Kaide bağlantılı örgütlere katılıyor. Gazete haberinde Suriye’deki yabancı savaşçıların Türkiye üzerinden Suriye’ye girdiği belirtiliyor. Buna göre savaşçılar muhalif gruplardan birine katılarak ya da yardım konvoyları aracılığıyla Suriye’ye geçiyor. Suriye’de savaşan İngilizlerin yaşları 22 ile 40 aralığında. İngiltere’den Suriye’ye giden 400 savaşçıdan yarısının ise döndüğüne inanılıyor.

Uzun sözün kısası Prens Bender Bin Sultan Bin Abdülaziz, mağrurluğunun bedelini başarısızlıkla taçlandırdı. Sünni Kuşak projesi çözüldü. Proje kapsamında Türkiye’de faaliyet gösteren paralel yapı, Ak Parti iktidarı tarafından tasfiye edildi/ediliyor. Suudiler Suriye’de Şii destekli Baas rejimini deviremedi. Türkiye’yi de kendi emelleri doğrultusunda kullanamadı. Suriye’de farklı cephelerde karşı karşıya gelen Türkiye ve İran, uluslararası birçok olayda birlikte hareket ederek, Müslümanlara rağmen proje kurgulayanların hesabını boşa çıkardı, bozdu. Prens Bender Bin Sultan Bin Abdülaziz’e tavsiyem olacak, onca kariyerin üstüne bir bardak soğuk su içsin, çöl sıcaklarında iyi gelir.

Twitter:@oc320c39

[email protected]