IŞİD İran istihbaratının örgütü!
13 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-21 10:01:03
Entrikanın bol olduğu yere Anadolu’da ‘Çıfıt Çarşısı’ denilir. Yahudi tüccarın sözünün geçtiği, her şeyin karman çorman olduğu ortamlar için kullanılır. Ortadoğu daha özelde Suriye tam da öyle. Çıfıt Çarşısı gibi. Kimin eli kimin cebinde belli değil, bütün işler, ilişkiler Arap Saçına dönmüş durumda. Büyük İskender mermer lahit mezarından kalkıp gelse, efsanevi Gordion düğümünü bir darbede kesip çözüverdiği kılıcıyla, Suriye düğümünü yemin ederim ki çözemez.
Bir bakıyorsunuz; Suriye, İran, Rusya, Lübnan Hizbullah’ı ve Çin bir blok. Karşısında ise Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Amerika Birleşik Devletlerinden oluşan bir başka blok. Avrupa Birliği ülkeleri ise çıkarlarına göre bu iki blok arasında mevzilenmiş durumda. Son tahlilde hangi blok ağır basarsa onun yanında olacakları bir çizgiyi belirginleştiriyorlar. Suriye savaşının asıl önemi savaşı kazanacak tarafın Irak petrollerinin dağıtımında aslan payını alacak olmasında gizli.
Bu kavgaya siyasi ve dini misyonlar yükleyenlerde yok değil. Örneğin Suudi Arabistan Krallığı Britanya’nın Osmanlıya başkaldıran Mekke Şerifi Hüseyin’e vaat ettiği Büyük Arap Krallığını yeniden inşa etmenin peşinde. Kendince masum bir gerekçenin peşine düşmüş. İran’ın başını çektiği Şii yayılmacılığına karşı Sünni bir kuşak oluşturmak… Gerekirse Türkiye ile çatışmaktan kaçınmayan ve Türkiye’nin milli çıkarlarını hiçe sayan strateji izleyebiliyor.
Rusya’nın sıcak denizlere inmek ve Akdeniz’de askeri üs kurmak amacına Suriye zaten uzun yıllardır hizmet ediyordu. Rusya’nın kendine bu stratejik hizmeti sunan Suriye’den vaz geçmesini beklemek akıl kârı değil. Çin’e gelince, Amerika’nın kendisi karadan Hindistan ve okyanustan Japonya ile kuşatma operasyonuna karşı Ortadoğu’dan bir yarma harekâtı yaptığını düşünüyor olmalı. İran, devrim sonrasında Irakla savaşmak zorunda bırakıldığını unutmuş değil. Yeni bir oldubitti ile karşılaşmak istemiyor. Suriye rejimi ile mezhep bağlarının yanı sıra askeri açıdan zorunlu gördüğü çıkarları var. Lübnan Hizbullah’ına kolay ulaşmanın yolu Suriye’den geçiyor. Başka türlü Lübnan Hizbullah’ına silah ve mühimmat sevkıyatında bulunması, lojistik destek yapması mümkün değil. Suriye rejimi kendi can derdine düşmüş, fazla söze hacet yok. Türkiye’nin amacının ne olduğu umarım kamuoyunun malumudur.
IŞİD İran istihbaratının örgütüdür. Hayli farklı ve şimdiye kadar bildiklerimizi alt üst edecek bu iddia bana ait değil! Gerçi gerek mail gönderen gerekse yayınladığım makalelerin altına yorumla şerh düşen bazı okuyucularda IŞİD’in El Kaide olmadığını belirtiyordu. Ancak onların bu çıkışları IŞİD’in El Kaideyle irtibatlandırılmasının Suriye’deki cihada zarar verebileceği endişesinden kaynaklanıyordu sanırım. IŞİD İran istihbaratının örgütüdür ifadesinin anlamakta hayli zorlandığım bir iddia olduğunu açıkça belirtmekte fayda görüyorum.
Bu iddianın sahibi PYD’ye bağlı YPG Genel Komutanı Sipan Hemo. “IŞİD için radikal İslami grup, El Qaide (El Kaide) vs. deniliyordu ama pratiklerini görünce bunların El Qaide'ye pek benzemediğini gördük. Tarzları farklıydı. Genelde yabancı ülkelerden gelenlerden oluşan bir örgüttü. Suriye topraklarına değişik nedenlerle girdiler. Aslında belli güçler, diğer güçlere karşı kullanmak üzere Suriye'ye soktu bunları” diyor. Kürtlere karşı savaşıyoruz' diye ÖSO'ya bağlı bütün grupları tasfiye edip onların olduğu bölgelere hükmettiler açıklamasında bulunuyor. Kobane saldırılarının temel gayesinin Kürt Kantonlarını etkisizleştirmek olduğunu ve bu amaçla IŞİD savaşçılarının İran, Suriye Türkiye tarafından Kürtler üzerine saldırtıldığını ifade ediyor.
PYD’ye bağlı YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, Ajansa Nûçeyan a Firatê yaptığı açıklamada; “Suriye devletinin bazı gizli belgeleri açıklandığını, bu belgelere göre 1200 İranlının, Suriye kimliğiyle IŞİD'e katıldığını, ve IŞİD'te önemli görevler üstlendiklerini” söylüyor. Onun ifadesine göre “şuandaki Rakka valisi Ebu Lokman adlı eski bir tutuklu, ayaklanmaların başlamasıyla birlikte IŞİD'teki örgütlenmeyi yapması için Suriye rejimi tarafından dışarı bırakılmıştır. Bu şahıs, kanunlara göre şuanda cezaevinde gözüküyor ama gerçekte şuanda Rakka valisidir ki Rakka şuanda IŞİD'in merkezidir. Bu bilgiler de gösteriyor ki IŞİD, İran ve Suriye rejiminin gizli örgütlenmesidir. Kobanê'ye yapılan saldırılar bu üç devletin IŞİD eliyle yaptığı saldırılardı. 'Rojavada Kürtlerin bu sistemi başarılı olursa Türkiye Kurdistanı'na da, İran Kurdistanı'na da yansıması olacak' düşüncesiyle bu saldırılar gerçekleştirildi.”
Bunu söyleyen şahsın kimliği göz önüne alındığında belki ithamları veya iddialarının kasıtlı ve kamuoyunu yanıltıcı olabileceği düşünülebilir. Ancak geçtiğimiz günlerde Suriyeli bir grup din adamı İstanbul'da düzenledikleri bir toplantı ile Suriye İslam Meclisi’ni kurduklarını açıkladı. Toplantı kararlarının en dikkat çekici olanı hiç şüphesiz ki; farklı muhalif grupların temsilcilerinin dâhil edildiği Suriye İslam Meclisine; IŞID ve El Nusra Cephesi’nden hiçbir temsilcinin kabul edilmemesi. Grup adına açıklama yapan Fedaa Majzoub, Meclis’in Suriye muhalifleri arasında herhangi bir grubun yerini almayı amaçlamadığını “İslami referans” sunmak üzere kurulduğunu söyledi.
Konsey üyeleri yaptıkları açıklamada bu meclisin “politik bir yapı” olmadığını da belirtti. Yapılan açıklamaya göre meclis dini âlimler, dini grupların bir araya gelmesiyle oluştu ve yapısı içerisinde 80 üye ve 12 kişilik bir konsey bulunuyor. Meclis’in kuruluşuna ilişkin okunan bildirgede ise “Suriye İslam Meclisi, zalim nizam düşene kadar Suriyelilere her türlü yardımı yapacağını ilan edip darda zorda sıkıntıda düşen bütün Suriyeli kardeşlerimizin yanında olacağını ilan etmektedir” denildi. Toplantı sonrasında BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan konsey üyesi Fedaa Majzoub, farklı muhalif gruplarla irtibat halinde olduklarını ancak IŞID ve El Nusra Cephesi’nin meclis içerisinde temsil edilmediğini söyledi.
İran bunu neden yapar nasıl yapar işin bu kısmı istihbaratçılara kalmış. Mit yasasının meclisten geçme sürecindeki performansa bakılırsa, İslamcı Camiada MİT endeksli hayli yazar çizer mevcut. Bir zahmet bu işe kalem oynatsalar bu işte çözülüverir. İran istihbaratının tek başına gücü bu işe yetmez. Demek ki başka istihbarat örgütlerinin desteğini aldığı kabak gibi ortada. Karşı tarafın hamlesini boşa çıkarmak, İŞİD savaşçılarını kullanarak İran, Irak merkezi hükümetini baskı altında tutuyor olabilir. IŞİD saldırdıkça doğal olarak Irak merkezi hükümeti her geçen gün biraz daha İran’a yaklaşıyor. Birinci Dünya Savaşında Alman Genelkurmayının Osmanlı Ordusunun nasıl savaşacağını nerelerde savaşacağını planladığı gibi, İranlı askeri uzmanlarda Irak merkezi hükümetine bağlı silahlı kuvvetleri yönlendiriyor.
İran istihbaratının sızdığı IŞİD’in gayri Müslimlere ve kendilerinden olmayan yerli halka reva gördüğü insanlık dışı eylemleri, kafa kesmeleri gibi kanlı görüntüleri kaydederek dünya kamuoyu ile paylaşmaları, Suriye cihadına karşı İslam Âlemindeki kamuoyu desteğini ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu beşikteki bebe dahi tahmin edebilir. Eğer IŞİD’e CIA sızabiliyorsa MOSSAD sızabiliyorsa, Rus gizli servisi KGB (Devlet Güvenlik Komitesi) sızabiliyorsa, Milli İstihbarat Teşkilatı sızabiliyorsa Suriye muhaberatının veya İran istihbaratı SAVAMA’nın sızması da o derece mümkündür.
PYD’ye bağlı YPG Genel Komutanı Sipan Hemo’nun sözlerini, ilk resmi toplantısının İstanbul’da gerçekleştiren Suriye İslam Meclisi de teyit ediyor. Suriye İslam Meclisi’nin IŞID ve El Nusra Cephesi’ni kabul etmemesi, bu iddiaları doğrular mahiyette. Ancak bazıları “-aman efendim, Amerika El Kaide bağlantılı diye bu iki örgütü istemiyor o nedenle Amerika’ya şirin görünmek için IŞID ve El Nusra Cephesi, Suriye İslam Meclisine alınmamış olabilir” diyebilir. Benim o kadarına aklım ermez. Bildiğim bir şey varsa o da Halep oradaysa arşının burada olduğudur.
Twitter:@oc320c39
[email protected]
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap