Hitler’in alo Yunus’undan alo Fatih’e
13 Yıl Önce Güncellendi
2014-02-13 10:53:08
Zina ederken yakalanmış bir kadını Hz. İsa’ya getirirler. Suçlu kadını orta yere çıkararak Hz. İsa’ya, “Muallim, bu kadın tam zina ederken yakalandı” der ve cezalandırılması için bir de gerekçe öne sürerler: “Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?” Hz. İsa’nın verdiği cevap, zani kadını taşlamak için toplanan kalabalığı dağıtmaya yeter, “aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!”
İkinci Dünya Savaşının sürdüğü günlerde Ankara’da güçlü bir Alman lobisi mevcut. Franz Joseph Hermann Michael Maria von Papen, Adolf Hitler'in 1933 yılında iktidara gelmesinde önemli rol oynayan Alman devlet adamı ve diplomat. 1939–1944 yılları boyunca Türkiye'deki Alman büyükelçisi. Türkiye’nin tarafsızlığının önemini Hitler’e anlatabildiğinden, Almanya ile Türkiye arasında saldırmazlık antlaşması imzalanmıştı.
Türkiye’deki Alman hayranlığının resmi kurum ve gayri resmi alanlarda kökleşmesi için hiçbir özveriden kaçınmıyor, emekli askerden ve diplomatlardan oluşan Türk heyetlerine savaş meydanlarında turlar düzenliyor, Alman ordusunun efsanevi harp kazanma kudretinden Türkiye kamuoyunun emin olmasını istiyordu. Onun bu faaliyetleri diğer ülke gizli servislerinin gözüne batınca, Von Papen’e bombalı suikast dahi düzenlenmiş, ihale Rusya’nın üzerinde kalmıştı.
Türkiye’nin dengeleri bozabilecek bir gücü olduğundan, kamuoyunu Almanya’nın yanında yer almasına ikna etmek için paralar havada uçuşuyor, Ankara ve İstanbul matbuat âleminde ‘Hitler medyası’ teşkil ediliyordu. Bu bağlamda Yunus Nadi’nin sahibi olduğu Cumhuriyet gazetesinin matbaası da Almanya’dan getirtilmiş ve Nazi Almanya’sını destekleyen yayınından dolayı Yunus Nadi’ye Von Papen tarafından hediye edilmişti. Hitler alo dediğinde Cumhuriyet gazetesi için ‘yaşasın Führer’ manşetleri atmak sorun değildi.
Çok partili sisteme geçildiğinde Demokrat Parti, kendi yandaşlarını teşkil ediyor. Örtülü ödenekten tahsisat bağlanan muharrirler, daha düne kadar Milli Şef dedikleri İsmet İnönü’yü iğnenin deliğinden geçirip devenin hörgücünden çıkardıkça, başvekilin önünde sıraya girip tahsisatlarını cebellezi ediyorlar. Şair-i Şuara Necip Fazıl merhum da tahsisatı mestureden nemalananlar arasında. Menderes aloooooooo dediğinde ‘emret başvekilim kalemim köpeğin olsun’ diyebilecek kadar alçalanların sayısı belli değil.
Yıl 1969... Dönemin medya patronu, Günaydın gazetesi sahibi Haldun Simavi, başbakan ise Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel. Ama ikisi arasında tersine bir alo seyrüseferi var. Haldun Simavi ‘alo Demirel’ diyebilecek kadar patavatsız ve şımarık. Altın kaplamalı klozetlerinin gümrükten geçirilmesi için ‘alooo Demirel’ dese de, istediği cevabı duymayınca, emrinde çalışan ne kadar besleme basın mensubu varsa hepsini Demirel’in üstüne salıyor. Türkiye'nin yakın tarihine "klozet davası" olarak geçen ve yurt dışından getirtilen iki klozetle başlayan anlaşmazlık, Demirel adının karıştığı yolsuzluklar, bir cinayet, gazetecilerin evlerinin basılması, tutuklanmaları, genelkurmay başkanlığı tartışmaları ve nihayet hükümetin düşürülmesi ile sonuçlanıyor.
Seksen ihtilalinde darbeci generallerin elini sıkmak için kuyruk olanların haddi hesabı yok. Bugünlerde gazetecilerin meslek duayenlerinden kabul edilen Mehmet Barlas’a o günleri anlattırmak gerek. Darbeciler alo demeden durumdan vazife çıkarıp yalakalıklarını sekiz sütuna çektikleri manşetlerle belgelendiren emret paşamcılar, bugünkülere rahmet okuturdu. Gerçi bugünkülerde onların yetiştirmesi.
Turgut Özal, alo dediğinde yüzünde güller açan gazetecilerin sayısına bereket. Cengiz Çandar’dan tutun Hasan Cemal’e, Ertuğrul Özkök’ten bilmem kime kadar geniş bir yelpazede kendine yer bulanlar, o günleri halâ, ‘hey gidi günler hey’ teranesiyle anıyor. Rahmetli Erbakan ve Bülent Ecevit’in hatta Alpaslan Türkeş’in aloo diyebilecekleri kadar kullanılmaya elverişli gazetecileri hempaları var mıydı inanın hatırlayamadım.
Bunca yalakaya rağmen ecnebi basında; ‘Türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ başlıkları atılabildiğine göre, bizim bilgimizin dışında veya bizim idrak edemediğimiz ya da görmezlikten geldiğimiz bir fiili durum var demek ki. Paris’te bulunan Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2014 yılı basın özgürlüğü raporunda Türkiye, 2013’e oranla hiçbir ilerleme kaydetmedi ve aynı konumunu korudu. Basın özgürlüğünü savunan uluslararası ecnebi örgüt raporlarına göre, Türkiye basın özgürlüğünde, 180 ülke arasında 154. sırada yer alıyor. Basın özgürlüğünü savunan uluslararası örgüt, bugün yayınladığı yıllık listede Türkiye’yi, 2013 sonunda 60 civarında medya çalışanını cezaevinde tutan, Gezi eylemleriyle 153 habercinin polis şiddetine uğradığı ve editoryal bağımsızlığın ağır saldırı altında olduğu bir ülke olarak tanıttı.
Basın özgürlüğü bakımından en iyiden en kötüye ülke sıralamasında ilk üç sırası Finlandiya, Hollanda ve Norveç alırken, Suriye, Türkmenistan, Kuzey Kore ve Eritre de son sıraları paylaştı. RSF raporuna göre, çoğu basın özgürlüğü bakımından gerileme gösteren AB ülkelerinden Fransa iki sıra, Romanya üç sıra, Bulgaristan 13 sıra, Yunanistan ise 15 sıra arkaya düştü. Türkiye'nin komşuları arasında Irak üç sıra, Azerbaycan ve Ermenistan dörder sıra gerilerken, İran 1, Gürcistan 16 sıra ilerleme gösterdi.
Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında Irak ile Gambiya arasında yer alıyor. RSF, bir önceki sıralamada Türkiye’nin yerini “TMK ve yargı paranoyası” ile açıklarken bu yıl “tutuklu gazeteciler, Gezi’de habercilere saldırı ve dış editoryal müdahalelere” vurgu yaptı. Türkiye, geçen yıl 179 ülke içerisinde 154'üncü sıradaydı; bu yıl bir fazla ülkeyle aynı sırada kaldı. Ama Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından hazırlanan basın özgürlüğü listesinde 2005 yılında 98. sırada yer alan Türkiye, o günden bugüne tam 56 sıra geriledi.
Neden böyle oluyor derseniz, hangi kesimde grupta, cenahta, camiada olursa olsun sözde kendilerini insandan önce gazeteci kabul eden meslek simsarlarının ilkesiz duruşlarından kaynaklanıyor derim. Onlar için İnönü, Menderes, Demirel, Evren, Özal, Erdoğan fark etmez. Gelen ağam giden paşamdır. Dün üç kuruşluk matbaa makinesi için Hitlere selam duranlar bugün de aynı gerekçeyle bugün iktidara kuyruk olurlar. Sayın Başbakanım lütfen bunlara kanmayınız..!
Twitter:@oc320c39
[email protected]
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap