Britanya krallığı Suudilerle İran’ın arasını buluyor…
13 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-21 11:51:15
İki geziden yola çıkarak bölgedeki yeni denge politikalarına dikkat çekmek istiyorum. 19 Şubat 2014’te Britanya tahtının veliaht prensi Suudi Arabistan’a gitti, çilli yüzü ve çipil gözleriyle asrın devlet adamı muamelesi gördü. Suudiler ünü kıtaları aşan bu magazin kahramanını ağırlamakta hiçbir özveriden kaçınmadılar, kendilerinden geçtiler. BBC ise “Galler Prensi Charles, Orta Doğu gezisinin Suudi Arabistan ayağında, düzenlenen kültür festivaline geleneksel giysilerle ve kuşandığı kılıçla katıldı. Prens Charles, başkent Riyad'da, Suudi Kraliyet ailesinin üyeleriyle birlikte geleneksel bir kılıç dansına da eşlik etti.” şeklinde haberi görüntülü servis etti. Aslında Kültür Festivali dedikleri prensi ağırlama karşılama merasiminden başka bir şey değildi, İngilizler bu abartılı ilgiden sıkıldıkları için kültür festivali demeyi tercih ettiler.
ABD Başkanı Barack Obama, 28.03.2014’te, Britanya Krallığı veliaht prensi Charles ’ten 40 gün sonra Suudi Arabistan’a gitti gitmesine ama Suudilerden beklediği ilgiyi göremedi. Suudiler ten renginden midir bilinmez Barack Hüseyin Obama’ya Habeşi muamelesi çektiler. Buna rağmen Obama Suudi Arabistan Kralı Abdullah’la iki ülke ilişkileri ve bu ilişkilerin geliştirilmesinin yanı sıra Suriye, Filistin, Körfez güvenliği, İran, Mısır gibi bölgesel konular ve uluslararası konularla birlikte, Ortadoğu politikaları konusunda görüş ayrılıklarını ele aldı.
Başkent Riyad’ın dışında gerçekleşen görüşmede ağırlıklı olarak Suriye’deki iç savaş ve İran’ın nükleer programıyla ilgili gerginlikler ele alındı. Suudi yetkililer ayrıca en büyük bölgesel rakipleri İran’la, Obama yönetiminin başlatmış olduğu diyalog süreci konusunda da Amerikalı muhataplarına kaygılarını iletti. Aylar sonra anlaşıldı ki Suudiler hem Obama’yı hem de Amerika devletini ayakta uyutmuş. Bu geziyle ilgili ayrıntıyı aylar sonra İran Dışişleri bakan yardımcısı Hüseyin Emir Abdüllahiyan’ın açıklamasından öğreniyoruz. Barak Obama’nın son Suudi Arabistan ziyareti sırasında hava limanında kendisini büyük sayıda yetkililer değil, sadece birkaç kişi karşılamış…
Evet, iki gezi iki karşılamanın diplomatik hikâyesi böyle. Şimdi ABD’nin istihbarat kuruluşlarını ve kor diplomatlarını şapa oturtan gelişmeden söz etmek gerekecek. Anlaşılan Suudiler Şerif Hüseyin’den bu güne İngilizlerden çok şey öğrenmişler. Herhalde bu konudaki kabiliyetlerini Lawrens gibi uzunbacaklıların bölgeden eksik olmadığına bağlamak lazım. Her neyse, ABD’ye göre Suudi rejimi; Amerika’nın müttefiki. “İki yakın müttefik, Washington’un son Mısır politikası ve Ortadoğu’da demokrasi inşa etme çabaları yüzünden bir süredir sıkıntı yaşıyor. Suudi Arabistan, Mısır’da 2011’deki ayaklanmada Beyaz Saray’ın devrik Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’i çabucak gözden çıkarmasını beklemiyordu.
Krallık ayrıca, Washington’un Mısır’daki yeni askeri yönetime soğuk davranmasını “cahilliğe” bağlıyor. İki taraf da Suriye’de ‘rejim değişikliği’ konusunda aynı görüşte. Sünnilerin idaresindeki Suudi Arabistan ve Şiilerin idaresindeki İran, siyaset felsefesi, petrol politikaları ve bölgesel nüfuz konularında büyük görüş ayrılıkları yaşıyor. Çok katı şeriat hukuku altında yönetilmesine rağmen Suudi monarşisi, laik Arap diktatörlere destek vermeyi tercih etti ve Hizbullah gibi İran’ı destekleyen Şii unsurlara karşı diplomatik kanalları kullandı.” ABD, Suudi Arabistan’la ilişkilerine bu parametrelerden üzerinden bakıyordu ve şapa oturdu. Neden mi? Çünkü ABD, Suudilerin İran’la masaya oturabileceğine hiç ihtimal vermiyordu. İran’la Suudileri birbirleriyle ilişkilerinde iflah olmaz düşmanlar kategorisinde değerlendiriyordu.
Oysa hiçte öyle değilmiş! Meğerse Birleşik Amerika stratejik petrol rezervlerini tüketime açarak gözle görülür bir gelecekte yakıt ihracatçısı olmak istediği için, Suudi Arabistan’ın Basra Körfezindeki başlıca müttefiki olmaktan çıkarak dünya piyasasındaki bir rakibi olma durumu söz konusuymuş. Suudilerin bu tahlili yapabilecek ne bir merkezleri, ne bir enstitüleri ne de bir altyapıları var? Bu konuda akıl hocalarının uzun bacaklılar olduğunu söylemeye gerek var mı?
Suudiler İran’la masaya oturmaya hazırlanıyor. Bu aynı zamanda Suriye’den çekilmeleri anlamına geliyor. Bu bilgileri doğrulayan malumatları Suriye medyasında görmek mümkün. El-Vatan gazetesine bilgi veren Suriye askeri kaynakları, Ak Parti yönetiminin Amerikan istihbaratının tavsiyeleri üzerine IŞİD terör örgütünü desteklemekten el çektiğini belirtmiş. Bu aynı zamanda ABD’nin Suudilere tavır aldığını gösteriyor. bir diğer haberde ise Suriye Ordusuyla Humus’un eski semtlerinde bulunan silahlı gruplar arasında varılan bir anlaşma üzerine Türk, Suudili ve Katarlı Subaylardan bir grubun bölgeyi terk ettiği bildiriliyor. Bence bu habere Türk ve Katar subaylar bilgisi, kasıtlı eklenmiş. Suudilerin Suriye’deki yeni politikalarını perdelemeye yönelik bir bilgi karatma operasyonu.
İran ve Suudilerin fingirdeşmesi biraz daha önceye dayanıyor. Aylar öncesinde İran'ın eski Cumhurbaşkanı ve Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Başkanı Ayetullah Ali Ekber Haşimi Rafsancani, Suudi Arabistan'ın yeni Tahran Büyükelçisi Abdurrahman bin Kerman el Şehri'yi kabul töreninde "Müslüman dünyasında işbirliği kriterlerinin tanımlanması lazım. İhtilaflar, bölgede güvensizliği artırıyor ve İslam ülkelerinin imkânlarını kısıtlıyor. Eğer bölgesel meselelerde iki ülke koordinasyon halinde olursa fitneciler Müslümanlar arasında ihtilaf çıkaramaz ve mezhepler arasına ihtilaf tohumu serpemez." diye konuşmuş, son Arabistan gezisinde Kral Abdullah ile görüştüğünü, Sünni ve Şii alimler arasında komisyon kurulmasını teklif ettiğini aktarmış "Eğer bu plan iki ülkede ciddiye alınsaydı ihtilaflar çözülmüş olacaktı. Radikalar yaptıkları cinayetleriyle İslam ülkeleri arasındaki bölünme ve çekişmelere sebep olamayacaklardı." demişti. Suudi Büyükelçi El Şehri ise Kral Abdullah ve veliahtının Rafsancani'ye özel selamlarını iletmiş ve kendisini bir kez daha Suudi Arabistan'a beklediklerini dile getirmişti.
İlişkiler bu iyi niyet görüşmeleri ile sınırlı kalmadı. “El Monitor” sitesi Suudili eski bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, Riyad’la Tahran arasında alt düzeyde ve gayri resmi olarak görüşmelerin başladığını iddia etti. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud El Faysal’ın İranlı mevkidaşı Muhammed Cevad Zarif’i resmen Riyad’a davet etmesi girişiminden birkaç gün sonra “El Monitor” sitesi, Suudili eski bir yetkiliye dayandırıp Riyad’la Tahran arasında Suriye kriziyle ilgili direkt müzakerelerin alt düzeyde ve gayri resmi olarak başlatıldığını iddia etti. İran İslami şura meclisi ulusal güvenlik ve dış siyaset komisyon sözcüsü İran ve Arabistan ilişkilerinin bölge krizlerinin çözümlenmesine yardımcı olacağını belirtti.
Hüseyin Nakavi Hüseyni İslami şura meclisi haber ajansına verdiği demeçte Arabistan tarafından İran dışişleri bakanının davet edilmesine işaretle, iki ülkenin bölge ve İslam dünyasının önemli ülkeleri olduğunu belirtti. İran yakında İran'ın Riyad büyükelçisi atamaya hazırlanıyor. Diplomatik çevrelerde bu gelişme, Suudi Arabistan’ın, İran konusundaki fikrini değiştirdiği şeklinde yorumlanıyor. Uzmanlara göre iki ülkenin son 30 yılın en kötü ilişki durumunda olduğu zaten net. Her iki ülke Lübnan’da, Bahreyn’de, Sudan’da, Yemende, Irak’ta ve Suriye’de dolaylı yoldan birbirleriyle çatışıyorlar.
Suriye konusunda Türkiye’nin yanında bölge ülkelerinden Katar’dan başkası yok. Amerika içinde Türkiye’nin Suriye konusundaki taleplerini karşılamaktan çıkar yol bulunmuyor. Bunu anladığı için Suriyeli muhaliflere tanksavar ve uçaksavar füze sistemlerini temin etmeye başladı. Göreceksiniz önümüzdeki günlerde sadece Suriye meselesinde değil Ortadoğu’daki birçok olayda Amerika Türkiye’nin teklifleri doğrultusunda, Türkiye’nin çıkarlarını gözeten politikalar geliştirecek.
Twitter:@oc320c39
[email protected] .
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap