DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Gündem ayarlı şiddet

2012-06-20 13:03:38


Türkiye, ne zaman konuşulur bir hava yakalasa bir şiddet sarmalı hemen bu havayı dağıtmakta tereddüt etmiyor.
En vahşi yöntemlerle yapılan saldırılar sonrasında hem içeriye hem de dışarıya mesaj veriliyor. PKK aslında hepimize sıkıyor

Türkiye kamuoyu geçmişten farklı olarak ne kadar sağ duyulu davranmaya çalışsa da hala şiddetten beslenen, hala bunun üzerinden siyaseti dizayn edeceğini sanan bazı kalemler de boş durmuyor toplumu kamplaştırıyor.

Bu saldırıları lanetlemek, karşı durmak hepimizin ne kadar görevi ise de aynı şekilde şiddet üzerinden yaratılan havanın bizi esir almasına izin vermemekte temel görevimiz olmalıdır.

Türkiye’de askeri vesayet üzerinden istediklerini gerçekleştiremeyenlerin, PKK üzerinden şiddeti devam ettirmeleri ve hala bu noktadan hareket ederek başarıya ulaşacaklarını düşünüyor olmaları büyük bir yanılgıdır. Türkiye buna izin vermeyecek kadar sağduyuludur, halk eski halk değildir, Kürtler eski Kürtler değildir.Mesele burada bürokrasiyi elinde tutan çevrelerin oynanan bu oyuna, kurulan bu tuzağa düşmemeleridir.

Aslında bu söylediklerimin en özetini Leyla Zana’nın yakın zamanda yaptığı açıklamalarda görmek mümkündür. Zana, “Ben bu işi Erdoğan’ın çözeceğine inanıyorum” derken doğru söylüyordu. Bu işin çözümü eğer Meclis’in % 95’lik temsil kabiliyetine rağmen sağlanamazsa Türkiye’nin geri dönelemez bir noktaya doğru gidiyor demektir. Başka bir ifadeye siyasetin yapamadığını derin çevrelerin farklı tezgahlarla yapmasıdır

Dağda bulunan PKK’lılar artık dağda neden kaldıklarını sorgulamaktadırlar. Örgüte yeni katılım eskisi gibi çok fazla olmamaktadır. Kandil’e yakın köylerde PKK’lıların nasıl bir dönüş özleminde olduklarını bilmeyen yok.

Amerikan’ın geçen yayımladığı rapora göre PKK'nın yüzde 38'inin 18 yaş altındaki çocuklardan oluşuyor olması bile, PKK’nın Kürtlerde nasıl bir bıkkınlık oluşturduğunun da kanıtıdır. PKK üst yönetimin yaş ortalaması bile bu şiddetin devam ettirilemeyeceğinin göstergesidir.

Sorun aslında bütün bu olup bitenler karşısında, birilerinin hala eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi istemediklerinden kaynaklanıyor…30 yıl öncesinin okumalarında ısrar etmekten, gerçekleri görememekten kaynaklanıyor.

Saldırıların zamanlaması ilginç; Başbakan Erdoğan en zaman yurt dışına çıksa önemli bir görüşme yapsa hemen bu saldırılar ateşleniyor. 2012 Dağlıca, 2011 Ankara, 2009 yine Dağlıca ve 2009 Reşadiye saldırıları gibi.

Bu saldırıların gerçekleştiği zaman dilimine baktığımızda aslında konuşabilen bir Türkiye’nin konuşması istenmiyor, Türkiye’nin güvenlik konseptinden çıkması, meselesini çözmesi istenmiyor. Kandil’in kafa karışıklığı o kadar net biçimde ortaya çıkıyor ki, Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın da bugün yazdığı gibi, “Silvan saldırısını ‘yerel unsurların merkezin kararı dışında gerçekleştirdiği bir eylem’ olarak nitelendiren Karayılan, örgütü tam olarak kontrol edemediğini itiraf etmiş oluyor. Tarihi bir süreci sabote eden böyle bir eylemi önemsiz görmek veya aydınlatamamış olmak mümkün müdür? Karayılan da çok iyi biliyor ki, örgüt içinde derin odaklarla ve uluslararası şebekelerle ilişki içinde olan gruplar bulunmaktadır. Örgütün farklı stratejileri ve hedefleri savunan kanatları kendi yöntemlerini dayatmaktadır. ‘Savaş için savaş’ konsepti, Kürtlerin her türlü kazanımını heba etme, her türlü gelişimi sabote etme pahasına devrede tutulmak istenmektedir.”

PKK’nın üst yönetiminden Karayılan ile yakın bir zamanda röportaj gerçekleştiren ve Türkiye Fikir Ajansı’ndan beri Öcalan’ı tanıyan mesleki duayenimiz Avni Özgörel, çözüme çok yakın olduğumuzu ifade ediyordu. Öcalan’a ev hapsi dahil bir çok mesele kamuoyunda konuşuluyorken, bu şiddetle her şeyin üstü kapatılmaya çalışılıyor.

Mesele PKK içerisindeki kişilerin bu çözüme ne kadar yakın olduklarıdır. Bir taraftan Murat Karayılan’ın temsil ettiği liberal kesim, diğer taraftan Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustaf Karasu gibi Ankara grubunun temsil ettiği derin grup ve son olarak da Nurettin Sofi ve Bahoz Erdal şahsında öne çıkan Suriye’lilerden hangisinin çözüme uzak durduğunu iyi hesaplamak gerekiyor. Sorun, İsrail ve Suriye’nin PKK içerisinde bu üç gruptan hangisinin iktidarı için çalıştığı ve bunun bize şiddet olarak dönme meselesidir.

PKK’nın militan sayısının 6100 civarında olduğu istihbarat raporlarına yansımış durumda ve bunların 4200 tanesinin ise hiç suça bulaşmadığı tespit edilmiş. Kazan Vadisi’ndeki bombalama sonrası bir PKK’lının üstünden örgütün 5200 militanın bütün fotoğrafları ve kimlik bilgileri çıktı. Bu bakımdan aslında kapalı kapılar arkasında nasıl adımların atıldığı biliniyor, PKK içerisindeki derin yapılar bu adımların hayata geçirilmemesi için uğraşıyor.

Bu 4100 kişinin nasıl geri getirileceği, nerede istihdam edilecekleri, Barzani’nin üzerine düşen görevler, bunlar konuşulmuyor, hiçbir şey yapılmıyor zannetmeyin. Türkiye içerisinde bazı kesimler de PKK’nın derinleri gibi bu süreci eğer baltalamazlarsa şiddetin en aza indirileceğinden şüphem yok, yeter ki, PKK’nın derinleriyle bürokrasideki derinler iş birliği yapmasın. Bu iş birliğine bir örnek vermek gerekirse, PKK’ya yeni katılmış bir militanın teslim olma sürecinde ona çatışmalarda kullanılmış silahı vermek o silahla teslim olan PKK’lının yıllarca cezaevinde kalıyor oluşu bile bir propaganda aracı olarak kullanılıyor. Çocuğun yaşı 21, PKK’ya üç sene önce katılıyor, silah 12 yıl önceki bir olayda kullanıldığı balistikle ortaya çıkıyor.

Saldırıların PKK’nın kolektif aklı olduğunu düşünmüyorum. Saldırıların hemen akabinde HPG Komuta Konseyi Üyesi Bahoz Erdal’ın “AK Parti hükümetinin Kürtlere karşı yok etme saldırıları karşısında hiç kimsenin ateşkes ya da silah bırakmaktan söz edemeyeceğini” söylemesi en az saldırıların zamanlaması kadar önemlidir. Akşam Gazetesi’nde dün yer alan haberde iddia edildiği gibi gerçekten PKK üst düzey yöneticileri mağaralarını ayırmışlarsa bunun Türkiye’ye yansımasını çok iyi hesap etmek lazım…

Bu saldırının Murat Karayılan’a Suriye istihbaratı tarafından Bahoz Erdal ve Nurettin Sofi eliyle verilmiş bir cevap olduğunu düşünenler de var, PKK içerisinde siyasi müzakereyle silah bırakmayı düşünen Murat Karayılan’a bir darbe girişimi olduğunu iddia edenler de var…

Bu gibi havalarda toplumun tamamı terörün uzmanı olmuş, hangi adımdan sonra ne tür saldırı geleceğini öngörenler sorunun çözümü için reçetelerini de ortaya koymakla yükümlüdürler.

Bu saldırı ile PKK işinin ve görevinin terör olduğunu bir kez daha gösterdi. Leyla Zana gibilerinin seslerinin daha da çok gür çıkması gereken bir zaman dilimine doğru evriliyoruz. Tam da silahların susmasının konuşulmaya başlandığı bir zamanda saldırının hedefi o gençler değil, bize siyasi çözüm falan olmaz dedirtmektir. O sekiz gencin inadına bu işin çözülmesini istemek için şimdi daha çok bağırma zamandır. Çünkü, “PKK'ya rağmen Kürt sorununa siyasi çözümü savunmak. Kürtlerin doğal haklarını PKK'nın silahına endekslememek demektir.” PKK varlığını ispat etmek için, PKK ile "Kürt Sorununun" ayrı olmadığını, Hükümetin güvenlik stratejisinin sadece PKK'yı değil tüm Kürtleri hedef aldığını iddia ediyor, ama bu iddiası eskisi kadar destek bulmuyor.

Bu saldırılar gündem ayarlı olan saldırılardır. Bu saldırılarla çözme yolunda atılan her adımın engelleneceği ifade ediliyor. Şehit cenazelerinin üzerinden Mücadele diye halkı galeyana getirmek yanlıştır. “Bu işi senin ölün benim şehidim tartışmasına kilitlemeyin. Ülkede insanlarımız ölüyor. Bu kanı durduramıyoruz.” Gerçeğimiz budur.

Nereden başlayalım derseniz, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ında dediği gibi, "PKK her türlü silahlı eyleme son versin"le başlamalı ve daha sonra Başbakan Erdoğan’ın “PKK silah bırakırsa operasyonlar durur” sözünün takipçisi olmaktır

Bu saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine de sabr-ı Cemil niyaz ediyorum.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş