Tahran'dan selam
Tahran’a beşinci gelişim. Hemen söylemeliyim ki İran halkı Türkiye’yi ve halkımızı seviyor. ‘Türkiye’den?’ derken yüzleri ışıldıyor. Ve ülkemizi biliyorlar.
Bilmeyen, tanımayan ve sevip sevmediğimizi de bilmeyen biziz. İran’dan her yıl 2 milyona yakın insan Türkiye’ye geliyor. Türkiye’den İran’a 50 bin, 40 bini de TIR şoförleri...
Tahran’ın en itibarlı yerlerinden birinde Safeviye Pazajı’nı geziyoruz. Bütün dükkânların vitrinlerinde ‘TÜRK MALI’ diye belirtiliyor. Türk malları pahalı ama keyfiyetli, yani kaliteli. Niye sevinmiyorsunuz? Ortalık Asya’nın diğer ülkelerinde de aynı durumu defalarca gördüm ve kıvandım.
Tahran’da gördüğünüz ilk kişiyle Türkçe konuşabilirsiniz. Büyük ihtimalle dilimizi biliyordur. Bilmiyorsa hemen çevresinde bilen birini bulur ve getirir. Vaktiyle ‘8. Türk Cumhuriyeti İran’ diye bir yazı yazmıştım. Yarısı şaka olsa da yarısı ciddiydi.
Ülkemizin girişim gücü buraları da keşfetmiş. Otelin girişinde iş adamlarımıza rastlıyorum. Kimisi çoktan yerleşmiş, kimisi arayış içinde... Bir masada dört kişi oturmuşlar; ateşli bir biçimde konuşuyorlar. İkisi Türkiye’den, ikisi İranlı, ortak iş yapacaklar besbelli... İranlı olanlardan birisi “Ben Türk’ün özüyüm” diyor.
Diğeri ben “Kirmancım ama Türkçeyi de, Farsçayı da, Türkiye Türkçesini de iyi bilirim” diyor. “Sen de bizimkisin” diyorum, gülümsüyoruz. Evet hepsi bizimki. Bizdekiler ‘Kırmanç’ der İran’lı ‘Kirmanç’ diyor.
Ama o da bizimki bu da bizimki...
İran’ın birleştirici ortak dili ‘Dari Farsçası’ resmi dil ve eğitim dili bu dil.
Ama diğer dillere de kendilerini ifade hakları var. Bölgelerindeki TV ve radyolar bölge dillerinden... Devlet imkânlarıyla yayın sağlanıyor.
İran, ‘İslam Cumhuriyeti’ değil mi?
Evet öyle... Yahudilerin, Hıristiyanların ve Zerdüştilerin sayıları yetmese bile en az bir milletvekilleri olduğunu söylersem durumları açıkça ortaya çıkmaz mı?
İran da antisiyonizm var ama asla Yahudi düşmanlığı yok...
Kadınların durumu mu? Gelin de görün... İran kadını kendinden emin ve hayatın içinde... Kimisi yüzü ve elleri hariç örtülü olsa da çoğunluğunun örtüsü başında süs gibi duran bir başörtüsü... Önden ve arkadan saçlar ortada... Kimsenin karıştığı yok. Dahası el ele dolaşan çiftleri de görmeniz mümkün...
Çok kadınla evlilik mi? Adı var kendi yok. Birinci hanımın rızasını almak kolay mı? Kadın haklarına gelince... Galiba burada erkek hakları tehlikede... Evlilikte peşin tazminat anlamına gelen ‘mehir’ çok ciddi olarak uygulanıyor. Başlangıçta miktarı yüksek tutan erkekler, boşanma durumunda zorlanıyorlar. Boşanmaların çok az olduğunu ve iyi görülmediğini de belirtmeliyim,
Tahran’ın iyi mevsimindeyiz. Hayır buralar çöl falan değil... Elburz dağlarının eteklerinde yeşil bir şehir Tahran...
Şehrin altı suyla dolu. Üste çıkarılıyor ve caddelerin yanlarında akan pırıl pırıl dereler ağaçları suluyor. Her taraf orman ve park... Belediye gücü ve hizmetleriyle...
Binlerce yıllık bir geçmişin getirdiği ağırbaşlı insanlar ülkesi İran... Dost ve kardeş insanların ülkesi... Türkiye ve İran birbirini daha yakından tanımalı, daha yakından dayanışmalı. Birlikte bölge ve dünya barışına katkılar da bulunulmalı.
ECO demişler ben SAHİ-İŞBİR diyorum.
Bu anlamlı kurum diriltilmeli. Komşularla birlikte bir barış ve alışveriş alanı oluşturulmalı. İç içe geçmiş iki kültür alanı, tarihte olduğu gibi birbirini beslemeli ve çevre ile dayanışmalı.
Buralarda ne mi arıyorum?
Bunları istiyorum ve bunlar için uğraşıyorum.
Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve... İran Tacikistan, Afganistan, Pakistan bu birliğin üyeleri...
Neden çevredeki diğer komşular da alınmasın... İleride Gürcistan’a, Ermenistan’a, Suriye’ye ve Irak’a ne dersiniz? Ve başkalarına...
İşte bize gerekli ‘Ortak Yaşama Alanı’. AB’den başka seçeneğimiz yok mu?
Ama zaten AB ye giriş yok ki!