K.T. Bakanı E.G., işleriyle değil ama sözleriyle gündemde... Ondan önceki bakanımız ise başarılı bir bakandı ve iyi bir idareci olarak bakanlıkta iyi işler yapıyordu ama bilgiye olan merakından sabahlara kadar okuyor; gündüzleri de fırsatını buldukça uyukluyordu. İşler unutuldu uyuklaması hafızalarda kaldı. Ama bugün anlaşılmış olmalı ki, eski bakanın uyuklaması, yeni bakanın uyanıklığından daha hayırlıymış...
Sayın E.G.'ye karşı hiçbir kızgınlığım ve kırgınlığım yok. Hatta hapishane arkadaşlığından kaynaklanan bir yakınlık duygum bile var. Ben ülkücülerin eğitim işlerini yürütmekle suçlanıp tutukluyken, o da dev yolcu savıyla ve Fatsa olaylarıyla ilişkilendirilerek tutuklanmıştı. Ben aklandım, sanırım o da aklandı... Ama haksız yere ben 33 ay o bir yıl tutsak kaldık... Çünkü tutuklu olmaktan çok tutsaktık...
Bizi tutuklayanlar 12 Eylül'ün kimi savcı ve yargıçlarıydı. İşin başında K.E. vardı... Ona kızmak veya kızmamak bakış açısına bağlı, eleştirmek ve hatta yargılanmasını istemek de mümkün. Ama bir Kültür Bakanı'na, 90'nını geçmiş bir insana hakaret yakışır mı? 'Turizm olsa neyse' demiyorum elbette... Ama, şu iki bakanlığın anlamsızca birleştirildiğine artık son verilmeli, diyorum.
K.T. Bakanımız 12 Eylül dönemini eleştirirken hızını alamamış ve gitmiş anlamsız bir konuşma yapmış: ?Nice yapılanlar gördük? demiş... Ne görmüş acaba bakanımız? 12 Eylül'ün haksız tutuklamalarından, işkencelerden, beslememek için astıklarından, Mamak ve Diyarbakır cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalardan mı söz edecek derken... Bakan ne demiş: ?Ben 1 yıl hatırlıyorum. Zeki Müren Türkiye'nin en büyük erkek sanatçısı, Bülent Ersoy ise kadın sanatçısı seçilmişti. Böyle absürt böyle dramatik...?
Ne anladınız şimdi bu sözlerden?
B. Ersoy 12 Eylül döneminin yasaklısı değil miydi? Yedi yıl bu yasağı sürmemiş miydi?
Sonra, kimin erkek olduğuna kimin kadın olduğuna kim karar verecek?
Peki absürtlük ile, dramatiklikle bu işin ilgisi ne?
Tepkileri görünce maksadını aşan sözler söylediğini söyleyerek üzüntülerini belirtiyor K.T. Bakanımız. Sık sık da böyle yapıyor.
12 Eylül döneminde yapılan büyük yanlışlardan biri, yurttaşlarımızın Türkçe dışında konuşmalarını yasaklayan yasaydı. O yasa yanlıştı ve kaldırılması için ben de uğraştım ve kaldırıldı.
Ama sayın E.G.'nin şu sözleri de yanlıştır:
?Bu ülkede ölen çocuklara ağlayan annelere, Türkçe ağla diye dipçiklerle vurulduğu yılları hafızalarımızdan çıkarıp...?
Hayır sayın E.G. bu dediğiniz olmadı...
Hatta o saçma yasa uygulanmadı ama bölücüler işte böyle uydurmalarla o yasayı propaganda aracı yaptılar. Şimdi T.C.'nin K.T.'si de bu
propagandaya alet oluyor.
Sayın K.T. Bakanı konuşmasına şöyle başlıyor: ?Bu ülkede insanlar ne kadar akılsız olmalı ki...?
Bu nasıl söz sayın E.G.? Kimi insanların yaptıklarını ve söylediklerini onaylamayabilirsiniz... Ama görüş söylemeye böyle mi başlanır? 'Tartışma kültürü' diye bir kavram yok mudur?
Sayın E.G. ?Bu ülkeye Atatürk'ten sonra devlet adamı gelmemiş? derken; kimlerin alınabileceğini hiç düşündünüz mü?
Peki, halkımızın göz yaşlarıyla izlediği ölümüyle, bütün siyasi partileri birleştiren Muhsin Başkan'ın çok sevdiği Tacettin Dergahı bahçesindeki mezarlığa konulmasının kararnamesini imzalamama gerekçeniz neydi öyle: ?M. Akif'e duyduğum saygıdan ötürü? diye başlamıştınız. Ve imzalayan yüksek memurlar ile bakanları nasıl suçlamış oldunuz?
Ve sizin yurtdışına gidişiniz beklendi. Vekiliniz kararnameyi imzaladı ve siz bu Bakanlar Kurulu'nda hiçbir şey olmamış gibi oturuyorsunuz? Bu nasıl iş sayın E.G.?
K.T. Bakanı ve Z.M. ve B.E. ve başkaları
18 Yıl Önce Güncellendi
2009-05-13 02:24:00
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap