Hanımefendiler!.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-25 17:15:57
Çoğu kez üst makama talebini kabul ettirmenin yolunun o eşlerden geçtiği bile olur ki, umuma ait genel kanaat ve gelenekte bu yöndedir.
Büyük şehir belediyelerden bir tanesinde bir müdür bilirim ki neredeyse her konuşma ve cümlesi “hanımefendiye” yönelik abartılı ve itici methiyelerle doludur. Neredeyse 15 yıldan fazladır söz konusu müdürün makamının değişmemesinde “hanımefendi” etken midir bilemem. Fakat mütedeyyin olduğu halde söz konusu şahsın mahremi olan bir hanıma bunca abartılı methiyeleri karşısında hanımefendinin “eşi olan” üst şahıs bu durumda ne hisseder hep merak etmişimdir.
Diyebilirim ki hemen her alanda bu tür örneklere rastlamışımdır. Hele de son zamanlarda“elitleşen” muhafazakârların bulunduğu ortamlarda evlere şenlik manzaralar hakim..
Oysa resmi yetki sahibine aittir ve eş sadece bir “eştir” saygı gösterilir, hürmet edilir ama yetki makamının üstünde bir yetkiye sahip olamaz. Eşe düşen resmi yetkiyi paylaşmak ve onun üzerinde hak sahibi olmak değil, yetki sahibi eşin yaşamını kolaylaştırmak ve meşru hale getirmektir.
Bir müdür, kurumun başkanı, parlamenter, başbakan bir cumhurbaşkanı da buna dâhildir. Fakat umum bu hassasiyeti gözetmekten ziyade üste ulaşma ve taleplerini kabul ettirme hususunda “hanımefendileri” daima markaja almaktadır.
Eşlerinin yetki alanlarının teknik altyapısı ile alakalı hiçbir öngörüye sahip olmayan bu “hanımefendilerin” bihaber oldukları alanlardaki hüküm ve kararlarını hiçbir zaman etik bulmadığımı ifade etmek isterim.
Bu durum sadece siyasette varmış gibi sanılsa da bilakis sivil temsilde pek çok kez müşahede ettiğim bir husustur. Örneğin adam bir STK’da başkandır ama bakarsınızki eşi daha çok başkandır. Alakası olmadığı kurumla ilgili kanaat belirtir, orada işlev görenlerden sürekli bir ihtiram beklentisi içerisindendir, hoşlanamadığı kişiler hakkında eşine yaptırım uygulatır. Özellikle hanımefendi biraz “kompleksli ve sonradan görmüş” biriyse yandığınızın resmidir.
Siyasette geçmiş yıllardan hafızamda kalan örnekler de mevcuttur bileneler bilir, Demirelli, Özallı yıllardan.
En iyi tanıdığım siyasi lider eşi Rahmetli Nermin Hanımdı ki onun duruş ve asaletinden söz etmeye uzun satırlar gerek. Emine Erdoğan Hanımı da iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Kendileri ile uzun zamanlar siyasette teşviki mesaimiz olmuştur. Siyasi alanda hatırı sayılır bir geçmişe sahiptir ve eşinin “siyasi” yaşamındaki alt yapıya kesinlikle yabancı değildir. - Başbakanın her programında yer alması hariç - karar ve hükümlerinde etkili midir değil midir onu bilmediğimden bir şey söylemem mümkün olmayacaktır…
Hayrunnisa hanımı hiç tanımam zira siyasi arenada geçen uzun zamanlarda hiç yolumuz kesişmedi. Genelde sessiz ve sakin oluşu dışında, eşi üzerindeki etkisi üzerinde bir kanaate sahip değildim. Fakat veda resepsiyonunda Abdulkadir Selvi’nin elini sıkmaması (mütedeyyin hanımlar nasıl meşru imiş gibi karşı cinsin elini rahatlıkla sıkabilir onu da anlayabilmiş değilim ya)ve bunu sesli olarak açıktan “size kızgınım“ şeklinde dillendirmesi esasında çok ilgisiz olmadığına dair bir gösterge gibiydi ki bu eski kanaatlerimi ters yüz etti..
Her ne ise gıyaben yanlış ve eksik ifadelerde bulunmak istemem doğrusu, geleyim esas hususa. Hanımefendilerin yetki sahibi eşlerinin yetki alanlarına girmesinin asla “etik olmadığına” dair düşüncem etrafında topladığım satırlarım, onların tavır davranış ve duruşuna değil, umumun bu konudaki kanaatine yöneliktir..
Umum bu konudaki alışkanlığını devam ettirirse, yani hedefe ulaşabilmenin, göze girmenin, itibar görmenin, makam bulmanın yolunun “hanımefendilerden“ geçtiğine dair yakışıksız tavırları ile hareket etmeye devam ederlerse “hanımefendiler” de yetki sahibi gibi hissetmek ve davranmak durumunda kalırlar elbet.
Lütfen Allah rızası için..
Hiç değilse mütedeyyin “hanımefendilere” yönelik olarak abartılı taltif, yetki alanına çekme çabası, menfaat beklentisi içerisinde olunmasın!..
Bunu yapanlar kendi beklentilerini önemserken, şimdi ve istikbaldeki örnek” hanımefendilere dair” tasvip edilemeyecek hususlara da sebebiyet verdiklerini unutmamalıdırlar ve bunun vebalinden korkmalıdırlar.
Demem o ki, hanımefendilerin tavır ve duruşları kadar, kendilerinin beklentilerine cevap bulmak için mütemadiyen “taltif ve tasvir” eden insanların da tutum ve davranışları etik ve ahlaki değildir.
Gelelim son günlerde pek çoğumuzun canını sıkan benzer bir hususa.
Geçenlerde Gül çiftinin verdiği resepsiyona dair bir sevgili arkadaşımızın kaleme aldığı satırlarında “hanımefendiyi” taltif etmek üzere “ümmete mal olmuş” önemli bir ismi aracı kılması ve o şahsın haberi olmadan kendisini tasvir ederek “hanımefendiyi taltif etmesi” hiç etik olmamıştır.
Elbet arkadaşımız veda halindeki bu hanımefendiye “resepsiyonun özel davetlisi” olarak hürmet ve muhabbet ifadelerinde bulunabilir, ancak yakınlığına dair minnetini ve abartılı taltifini başka isimler üzerinden ifade etmesi doğrusu hoş olmamıştır.
Bahusus bir “hanımefendiyi” memnun etmek için –Ümmetin önünde yürüyen ve korunması gereken bir ismi araç etmek, üstelik bunu muhatabından bihaber yapmak hoş olmamıştır, olmasa gerektir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap