Museviliği tanımlayan inanç bağıdır. Yahudiliği tanımlayan ise kan bağı. Dolayısıyla Musevi olmak için Musa'ya ve Yahudi olmak için de Yakup Aleyhisselam'dan neşet eden 12 boya veya kabileye mensup olmak gerekiyor. Halbuki zaman içinde hem Musevilik hem de Yahudilik sulanmış durumda. Bu bağlamda, İsrail'in kurucularının kimliği karışık ve karmaşıktır. Bilindiği gibi, İsrail'i kuranların ekserisi Doğu Avrupa kökenlidir. Bunların da soyunun 12 kabileden değil de 13'üncü kabileden yani Hazar Türklerinden geldiği söylenmektedir. Binaenaleyh İsrail'in kurucu efsanelerinin iki temelinden birisi Yahudiliklerinin ikincisi de dindarlıklarının sahte oluşudur. Zira Doğu Avrupa kökenli Eşkenazi Yahudilerinin 12'inci kabile ile kan bağları net değil. En azından bulanık. İkincisi, İsrail'i kuran kurucu kadro Sosyalist kökenlidir ve Kibbutzlar da bunun ürünüdür ve din bağları oldukça zayıftır. Zaten İsrail'in inşasında harcı olan din bağı da şüphelidir. Daha doğrusu, Fransız Devriminin ortaya çıkardığı ve beslediği dinde revizyonist çizgi ve anlayıştır. Bu bağlamda nesiller boyu Mesih bekleyen Yahudiler sonunda revizyonizm ile bu beklentiyi makus hale getirerek Mesih'i Kutsal Topraklarda bekleme kararı alırlar. Yani Mesih'le dönecekleri kutsal topraklara Mesih'siz dönerler ve onu orada beklemeye karar verirler. Yani durumdan vazife çıkartırlar. Yani arabayı atın önüne geçirirler. İsrail'deki dindarlık da çok dalgalı ve çeşitlidir. Garaudy gibilerinin de yazdığı gibi dindarların laikler karşısındaki oranı sadece yüzde 15 civarındadır. Kur'an-ı Kerim'in dediği gibi: 'Onları topluluk ve birlik sanırsın halbuki kalpleri muhteliftir' Onları ancak dış tehdit veya korku muvakkaten bir araya getirir. İsrail revizyonist tarihçiliğe karşıdır ama İsrail'in kuruluşu dini revizyonizme dayanır. Dolayısıyla İsrail çelişki yumağından ibarettir. 'Ele verir talkını' misali revizyonizme karşıdırlar ama kendileri revizyonisttir. Keza Nazilerle savaşırlar ama kendileri Nazi yöntemlerini kullanırlar. Bundan dolayı, Gazze saldırıları sırasında Vatikan temsilcilerinden birisi Gazze'yi temerküz kampı olarak adlandırmıştır. Libya'nın BM Temsilcisi İbrahim Dabbashi de (Libya's United Nation's Ambassador Compares Gaza to Cancentration Camps, Fox News, 4/3/2009) benzeri bir yargıda bulunmuştur.
Onların Yahudi olmadıklarına dair birden fazla tanık vardır. Bunlardan birisi 'Nazi doktor Müslüman olarak öldü' haberine konu olan Aribert Heim'in bu yöndeki tespit veya iddialarıdır. O da bugünkü İsrail'i kuran Yahudilerin gerçek Yahudi olmadığını çakma Yahudi olduklarını ileri sürüyor. 1992 yılında öldüğü ileri sürülen adamın izini sürerek ölüm haberini tam da Gazze olaylarına denk getirdiler. Bunu Gazze olayları sırasında servis yapmak acaba kimin aklına düştü? Doğrusu iyi bir manevra ve zamanlama. Bununla yine Holokost'u hatırlatmış oldular. Zalimken mazlum kisvesine büründüler. Sadece o da değil. Müslümanlığı seçmesi ve Tarık Hüseyin Ferid adını alması ve sürekli Ezher Camii'nde namaz kılmasıyla birlikte onunla Müslümanlar arasında bir gönül bağı da kurmuş oldular. Ama nispet doğru ise adamın söylediklerinin doğruluk payı çok yüksek. Bu gerçek, İsrail'i kuranların gerçek Yahudiler olmayıp çakma Yahudiler olan 13'üncü Kabilenin mensupları yani Hazar Türkleri olduğu gerçeğidir. Bu gerçeği Nazi subayı veya doktoru Heim de bulmuş değildir. İngiliz uyruklu Yahudi yazar Arthur Koestler, Hazar Türkleri ile alakalı olarak kaleme aldığı Onüçüncü Kabile ile bu alanda bir klasik olmuştur ve zımni olarak Heim'in tezini desteklemektedir. 1905'te Budapeşte'de doğan Arthur Koestler gazetecilik, yazarlık ve toplama kamplarında subaylık yaptı. Filistin'de çiftçilik yapan Koestler Sovyetler Birliği'nin davetlisi olarak Orta Asya'yı dolaştı ve Paris'te Hitler ve Stalin karşıtı Almanca bir dergi çıkarttı. Savaşta İngiliz Enformasyon Bakanlığı ile işbirliği yaptı. Başlıca eserleri: İspanya'da Ölüm Güncesi, Toprağın Tortusu, Gece Hırsızları, Onüçüncü Kabile. Uyanık Siyonistler bu tezi de Heim'in üzerine yıkarak, ona mal ederek tesirini kırmak ve efsaneyi yaşatmak istiyorlar.
Yahudilerde 12 kabile vardır. Yahudi olmak için 12 sülaleden birinden gelmek gerekmektedir. Oysa 8'inci Yüzyılda Batı Hun İmparatorluğu siyasi nedenlerle, Yahudiliği resmi din olarak seçmiştir. Bunda en önemli faktör, güçlü olmaları ve o yıllarda ve Roma, Bizans ve Araplardan bağımsız kalma arzularıdır. Din seçiminde bu devletlerin dinlerini istemiyorlar. Ortodoks olsalar Bizans hakimiyetine girecekler, Katolik olurlarsa Roma, Müslüman olurlarsa da Arapların tesir dairesine girmiş olacaklar. Bunların her birinden kaçınmak için Yahudiliği seçiyorlar. 12'ci yüzyılda yıkılan bu TÜRK KAVMİ, Karadeniz civarına ve Polonya, Çekoslovakya, Rusya ve Macaristan civarına dağılıyor. İşte çakma İsrail de bu çakma Yahudiler tarafından kuruluyor. Yoksa Musa'nın izini sürdüren gerçek Yahudiler de vardır. Kur'an bunlar için şöyle der: Min kavmi Musa ümmetun yahdune bilhakki ve bihi yadilun. Demek ki çakma değil gerçek Musevi olmak için hakka tabi olmak ve adaleti gözetmek gerekiyormuş. Yoksa ne gerçek Musevi ne de Yahudi olabilirsiniz. Gerçek Yakubi olanlar ve gerçek Musevi olanlar işte bunlardır.
milli gazete
Yorum Yap