‘Yol haritası’nda neler olmamalı?
18 Yıl Önce Güncellendi
2009-07-20 10:05:00
Çözüm yolunun önündeki bariyerler kaldırılmadan söylenecek her söz karşılıksız kalmaya mahkumdur.
Bu bariyerlerden biri de, geri çekilme ve silah susturma çağrısının ‘Kürt sorununun çözümü’ başlığı altında ileri sürülecek koşullara bağlanmasıdır. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, kimlik ve kültürel talepler demokrasi içinde siyaset yoluyla kazanılabilecek haklardır ve zaten Türkiye bu taleplerin bir bir gerçekleştirileceği bir demokratikleşme zeminine anlayış düzeyinde oturmuş bulunmaktadır. ‘Öcalan söyledi, Hükümet yapıyor!’ görüntüsü oluşturmak, sadece çözüm sürecine zarar verir.
Bu süreçte gerçekçi ve uygulanabilir önerilerle kamuoyunu hazırlamak için ‘kademeli çözüm!’ anlayışını ortaklaştırmak gerekiyor.
Bu cümleden olarak dikkat çekmek istediğim bir husus var. Örgütün ilk aşamada silahlarını teslim etmesini şart olarak öne sürmek hem gerçekçi, hem de uygulanabilir değildir. Silahların tesliminden önce belirttiğim çerçevede bir geri çekilme vasatın oluşması için en gerçekçi yoldur. Gerisi süreç içinde atılacak güven arttırıcı adımlarla mümkün olabilecek işler cümlesindendir.
Etnik kimlik-kurucu unsur
Etnik kimliğin ‘kurucu unsur’ olarak Anayasaya giydirilmesi gerektiğine dair bir öneri, kesinlikle ‘yol haritası’nda bulunmamalıdır. Bu tür etnikçi yaklaşımlar, demokratik cumhuriyet söyleminin taktiksel olduğu sonucunu doğurur ki buradan sadece maraza çıkar. Bu marazanın çözümsüzlüğü ve güvensizliği nasıl çoğalttığı biliniyor.
Bunun yerine demokratik cumhuriyetin hür ve eşit vatandaşlık anlayışına vurgu yapan, herkesi temel hak ve özgürlüklerde eşitleyen bir ‘Anayasal vatandaşlık’ anlayışını ‘olmazsa olmaz’ önemde gören ve bu bağlamda demokratik devletin anayasasının etnikçi, dinci, mezhepçi tanımlamalardan kesinlikle uzak olması gerektiğini savunan bir yeni bir anlayışa ihtiyaç var.
Özerklik-muhtariyet
‘Demokratik Cumhuriyet’, Öcalan’ın İmralı’da geliştirdiği bir öneridir. Bu öneri Kandil’dekiler tarafından ‘Kürdistan Demokratik Özerkliği’ diye telaffuz edilir. DTP, ‘Demokratik Özerklik’ projesinin savunuculuğunu yapar.
Etnik-siyasal bölücülüğü ‘Demokratik Cumhuriyet’ teziyle savuşturan Öcalan’ın ‘Demokratik Özerklik’ projesine yüklediği anlam, her ne kadar üniter devlet içinde yerel yönetimleri güçlendirmeyi amaçlayan bir anlayış üzerine oturuyor olsa bile, PKK/DTP patentli olduğu için kuşkuyla ve güvensizlikle karşılanmaktadır.
‘Türkiye çözümü’, karşılıklı güven ortamında ancak boy atabilir.
Kavramları fetişleştirenler, çözüm sürecine katkıda bulunamazlar.
‘Özerklik’, bence telaffuz edilmemesi gereken bir kavram.
Genel af
‘Yol haritası’nda ‘genel af’ talebi kesinlikle yer almamalıdır.
Genel affın telaffuzu, ‘Kürt sorunu’nu bir ‘Türk sorunu’na dönüştürmek için pusuda bekleyenlerin elini güçlendirmekten öte bir işe yaramıyor. Öcalan’ın ve örgüt üst yöneticilerinin de salıverilmesini öngören bir yaklaşımı ‘olmazsa olmaz!’ bir koşul olarak ileri sürmek, en başında çözümsüzlükte ısrar olur.
‘Genel af’ tabiri, sadece ön kesmeye hizmet ediyor. Daha doğrusu ‘af’ tabirinin kendisi hiç de işlevsel değil.
Burada da önemli güven temelinde çözüm vasatının oluşturulmasıdır. O vasat oluştuğunda çözüm diyalog ve müzakere sürecinde elbette bulunur.
Son söz
Öcalan’ın demokratikleşmeye dair önerileri ‘PKK’nın silahsızlandırılması’ şartına bağlanırsa, bu durumda ‘yol haritası’nın kendisi soruna dönüşür.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER
Haber Ara
Yorum Yap