Dolar

42,7342

Euro

50,2886

Altın

5.951,05

Bist

11.338,41

?TSK adına? ne demek?

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-05 06:17:00

?TSK adına? ne demek?

Ergenekon davasında tutuklu bulunan emekli iki orgeneralin TSK adına ziyaret edildiği açıklandı.

Niçin TSK adına? Bazılarının söylediği gibi bu bir 'ahde vefa' mıdır, tamamen insani amaçlı bir ziyaret midir? Sanmıyorum. Eğer öyle olmuş olsaydı, kişisel ziyaretle sınırlı tutulurdu. Bunun kurumsal bir ziyaret olduğunun altı önemle çizilip kamuoyuyla paylaşma yoluna gidilmezdi.

Hiç kuşkusuz bu ziyaret siyasi bir ziyarettir. İçerdiği mesajlar da siyasidir. Ziyaretin iddia edildiğinin aksine yargıyı ne ölçüde etkileyip etkilemeyeceğini de hep birlikte zamanla göreceğiz.

Ergenekon, Türk yargısı tarafından ciddiye alınan bir dava... Ama görünen o ki yeni kuvvet komutanlarımızdan bazıları Ergenekon davasını tıpkı Baykal gibi 'fasa fiso' olarak görüyor. 'Ergenekon'un ne olduğu belli değil!' tarzındaki açıklamanın arkasından gelen cezaevi ziyaretinin Genelkurmay düzeyinde benimsenen yeni bir tutum olduğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz!

Şemdinli olayında, 'Tanırım iyi çocuklardır!' ifadesinin nasıl bir 'müdahale' yi beraberinde getirdiğini hepimiz gördük. Şemdinli davasını soruşturan savcı meslekten ihraç edildi, o davayı kabul eden mahkeme üyeleri sürüldü ve o bomba attığı iddia edilen 'iyi çocuklar' serbest bırakıldılar!

Devir-teslim törenlerinde adı verilmeyen ama hangisi olduğu bilinen 'dini bir cemaat'in asıl laik cumhuriyet için tehdit oluşturduğuna yapılan vurgunun yanına 'Ergenekon'un ne olduğu belli değil!' açıklamasını yerleştirin, o zaman bu 'kurumsal ziyaret'in ne anlama geldiğini çıkarmakta zorlanmazsınız!..

Burada açıklığa kavuşturulması gereken soru şu: Ergenekon'un o suçlanan 'cemaat'in ve 'cemaat'in emniyetteki uzantılarının bir uydurması olduğu iddiası, Genelkurmay'ın da sahiplendiği bir iddia mıdır?

TSK'yı zan altında bırakmak doğru değil ama TSK'nın da Türk yargısına müdahale anlamına gelebilecek söz ve davranışlardan özenle kaçınması gerekiyor. 'Ergenekon'un ne olduğu belli değil!' sözü, sırtında üniforma taşıyan biri tarafından söylenebilecek bir söz olmamalı. Ergenekon davası dolayısıyla tutuklanan emekli ordu mensupları ve Jİ- TEM'in kimi faaliyetleri dolayısıyla nasıl ki orduyu yıpratmak doğru değilse, Ergenekon davasını ciddiye alıp derinlemesine soruşturan Türk yargısını yıpratmak da doğru değildir.

Şimdi ne olacak? Henüz iddianamesi bile hazırlanmamış iki emekli orgeneralimiz şayet serbest bırakılırsa, yani sahiden suçsuz oldukları kanıtlanıp bırakılacak olurlarsa, kamuoyunun aklına Şemdinli olayı gelmeyecek mi? Böyle bir illiyet bağı üzerinden yapılacak tartışma hem TSK'nın hem Türk yargısının itibarına gölge düşürmüş olmayacak mı?

Bu durumda sahiden suçsuz oldukları için bırakılan her iki generalin TSK'nın müdahalesi sonucunda bırakıldıklarına dair yorumlar içeride ve dışarıda Türkiye'yi sıkıntıya sokacak yeni bir gerilime kapı aralamayacak mıdır?

TSK'nın sadece siyasete değil gerektiğinde yargıya da müdahale edip istediği sonucu devşiren belirleyici/ tayin edici bir güce sahip olduğu iddiası üzerinden yapılacak tartışmalar, zaten yeterince güçlü olmayan Türk demokrasisini daha da zayıflatacaktır. TSK adına bu ziyaret yapılmamalıydı. Çünkü her bakımdan yanlış olmuştur. Şık olmamıştır. İçinde gerilim, kaygı ve kuşku taşıyan spekülasyonları beraberinde getirmiştir. TSK da bunu hak etmiyor, Türk yargısı da...

Ahde vefaya sözümüz yok. İnsani amaçlı ziyaretlere de... Ama bunun TSK adına yapıldığının duyurulması akla haliyle Şemdinli'de olduğu gibi yeni bir döneme doğru mu evriliyoruz sorusunu getiriyor.

SİYASET KURUMU ÇOK MU DEMOKRATİK?

Pazartesi günkü 'Sivil otorite-askeri otorite' başlıklı yazıma haklı olarak şerh düşen bir okurum soruyor: Siyaset kurumu çok mu demokratik? Benim AB standartlarındaki bir demokraside olmasını istediğim sivil-asker ilişkisine dair sözlerimi, 'orduyu yıpratmayalım' biçiminde yorumlamasına katılmam mümkün değil.

Böyle bir temenni orduyu yıpratmak anlamına gelmiyor, tam tersine orduya evrensel ölçeklerde itibar kazandırmak anlamına geliyor. Ama öteki eleştirisine aynen katılıyorum. Türk siyaseti de AB normlarına uygun demokratik bir mekanizma içinde yürümüyor!

Siyasal partilerimiz kışla gibi. Lider, sanki Genelkurmay Başkanı, partililer de asker... Bu bağlamda sıradan bir üye ile milletvekili arasında özde hiçbir fark yok...

Belediye başkanı veya milletvekili olmak mı istiyorsunuz, belediye başkanlığı veya milletvekilliği sıfatınızı korumak mı istiyorsunuz, partide etkili ve yetkili bir konuma gelmek mi istiyorsunuz? Bunun için tek yol, genel başkana veya lidere koşulsuz itaatten geçiyor ne yazık ki! Emir-komuta zinciri, itaat-disiplin anlayışı, kışladakinden çok da farklı değil yani anlayacağınız...

Mevcut siyasal partiler kanunu tümden anti-demokratik, kabul! Ama bunu değiştirmek siyasetçilerin elinde... Bunu yapmayan bir siyaset kurumunun, demokratlık iddiası inandırıcı olamaz... İnanmayın siz padişahlık sistemine son verdiğimiz iddialarına...

Padişahlık bizde Cumhuriyetle birlikte kılık değiştirdi sadece. Çünkü padişahlık veya lider kültü, siyasal kültürümüzün belirleyicisiydi. Bence siyasetin kendisi demokratikleştirilmediği sürece, devleti demokratikleştirme çabaları sonuçsuz kalacaktır.

AB standartlarında bir demokrasi olsun isteyenler işe siyaset kurumuyla başlamalıdırlar. Meclis, sözde seçilmiş ama özde atanmış milletvekillerinin parmak kaldırıp indirdiği bir yer olmaktan çıkartılmalıdır ilkin. İşte o zaman hiçbir güç Meclis'e, yani millet iradesine yan gözle bakmaya cesaret edemez.

 

Bugün

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Kontrolden çıkan otomobil kafeteryaya girdi

Haber Ara