Dolar

42,7342

Euro

50,2886

Altın

5.951,05

Bist

11.338,41

Oslo, CHP'yi vurdu...

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-09-25 08:07:24

Oslo, CHP'yi vurdu...
Şu CHP'nin işine akıl sır erdirmek mümkün değil. Çünkü herkesin CHP'si farklı.

Karşınızda bir tek CHP olmayınca kimi muhatap alacağınızı da bilmiyorsunuz.

Kılıçdaroğlu'nun bile sözlerini gün içinde değiştirdiğini göz önüne alırsanız olayın siyaseten vehameti kendiliğinden anlaşılır.

Bu durum CHP'yi giderek ciddî ve saygın bir muhatap olmaktan da hızla çıkartıyor.

'Oslo' bahsinde bu durum kendini traji-komik bir biçimde açığa vurdu.

Parti sözcüsü Haluk Koç'un söyledikleri ile Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun söylediklerini yan yana koyunuz bakayım, ortaya nasıl bir tablo çıkar. Bir de bunun üstüne Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan'ın açıklamalarını koyun, CHP'nin hal-i pür melâlini görürsünüz.

Kılıçdaroğlu her ne kadar, 'Yok CHP'de fikir ayrılığı, hepimiz aynı düşünüyoruz!' dese de, gerçekler ayan beyan ortada.

Mızrak çuvala sığmıyor ve Kılıçdaroğlu'nun birlik söylemi kendisinin inandırıcılık katsayısını hızla aşağıya çekiyor.

Bir bakalım isterseniz...

Haluk Koç aynen şöyle diyor:

'Sorunun, terör bitirildikten sonra görüşülme yeri Avrupa'nın karanlık başkentleri, hakem devletinin huzuru, terör örgütünün muhatap alındığı siyasi masalar değil, TBMM'dir.'

Aynı gün Koç'un açıklamaları kendisine sorulduğunda Kılıçdaroğlu'nun verdiği yanıt şöyle:

'Silah bıraktırılacaksa terör örgütüyle müzakere yapılabilir.'

Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasından sonra Tarhan'ın basın toplantısında söyledikleri ise şöyle:

'Silah bırakıldıktan sonra ancak müzakere yapılabilir.'

Ne muhteşem bir söz değil mi?

Neymiş efendim, silah bırakıldıktan sonra ancak müzakere yapılabilirmiş!

Demek ki silah bıraktırmaya yönelik müzakereler Tarhan'ın gözünde PKK'ya taviz veya ülkeye ihanetle eşdeğerde olabilir ancak.

Şimdi bu sözlerde sizce bir tezat yok mu?

Koç müzakerenin kendisine karşı çıkıyor.

Kılıçdaroğlu müzakereyi bir yöntem olarak doğru buluyor. Şart olarak da, silah bıraktırmayı öne sürüyor.

Tarhan ise müzakerenin ancak silah bırakıldıktan sonra olabileceğini söylüyor.

Bu sözler tezat olmanın ötesinde aslında CHP'nin içinde birbiriyle çatışan farklı siyasi hatların varlığını ortaya koyuyor.

Bir başka deyişle, çok başlılığı...

Kılıçdaroğlu kendisini siyaseten ofsayta düşüren yardımcılarının sözleri üzerine kalkıp birlik görüntüsü vereyim derken ucuz ve basit polemikler yapıyor. Tartışmanın mecrasını değiştirmeye çalışıyor. Sözgelimi, 'Oslu müzakerelerinden sonra terör azdı' diyor. Ne ilgisi varsa artık!

Bir yanda müzakereye 'evet' diyeceksiniz, bir yanda 'müzakerenin tüm kötülüklerin anası' olduğu algısını yaratmaya çalışacaksınız, bravo bu siyasî zekaya yani!..

Eskiler amiyâne tabirle buna 'hem nalına hem mıhına vurmak' derler.

Tıpkı Sosyalist Enternasyonal'de altına attıkları bildiride olduğu gibi.

Koç'un tabiriyle 'Avrupa'nın karanlık başkentlerinde' Sosyalist Enternasyol'in PKK'yı Kürt halkının özgürlük savaşımcısı konumuna yerleştiren bildirisinin altına imza atacaksınız, sonra dönüp Türkiye'de PKK terörü üzerinden hükümete asılsız kağıt parçaları üzerinden muhalefet edeceksiniz, el insaf!

Çıkıp Oslo müzakereleri üzerinde konuşmadan önce Sosyalist Enternasyonal bildirisinin altına attığın imzanın hesabını vereceksin.

Öyle düşünüp düşünmediğini açıklayacaksın.

O metne katılmıyorsan niçin altına imza attığını söyleyeceksin.

Her kafadan bir ses çıkıyor, ama bir tek bu konuda hiçbir açıklama yapılmıyor.

İçine düştükleri durumdan kurtulmak için de bayatlamış asıl kağıt parçalarının üstüne atlıyorlar. İşte 'mutabakat belgesi' diye.

Bu mudur siyaset Allahaşkına?

Siyasetin bir ilkesi var, bir ahlakı var, bir düzeyi var...

Kendinizle çelişmeyeceksiniz evvela.

Doğru olmayan belgeler üzerinden asılsız ve düzeysiz suçlamalar getirmeyeceksiniz, bu konudaki ahlakîliğe riayet edeceksiniz bilahare...

Neymiş efendim, Oslo müzakerelerinden sonra terör artmışmış!...

Bunu söyleyen birinin Türkiye'nin dününden habersiz olduğuna hükmederler en başta.

Bir Genel Başkan geçmişi bilmiyorsa bugünü doğru okuyamaz ve yarını öngöremez.

Bir kere, PKK terörünün son zamanlarda artmasının arkasında Suriye'deki Baasçı rejimin kendisi var.

Hani Kılıçdaroğlu ve partisinin arkasında durduğu rejim var ya, işte o rejim var.

PKK, Suriye'deki Baasçı rejimin ve onun arkasındaki devletlerin Türkiye'ye karşı kullandığı bir savaş makinası.

Oslo'dan önce terörün arttığı yıllara bir baksın Kılıçdaroğlu. 1990'lı yıllarda kanın oluk oluk aktığı o yıllara baksın, faili meçhullerin dorukta olduğu o yıllara baksın, Şırnak'ın ve Lice'nin yakılıp yakıldığı o yıllara baksın...

O yıllarda AK Parti mi iktidardaydı?

33 erimizin kalleşçe şehit edildiği o yıllarda 'Oslo müzakereleri' mi vardı?

Kılıçdaroğlu o yıllara bakarsa, kendi partisinin de iktidarda olduğunu görür.

Kendi partisinin kontenjanından Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan kişinin o tarihte Lice'ye nasıl sokulmadığını da hatırlar belki.

Neymiş efendim, PKK ile Hükümet arasında Oslo'da bir 'mutabakat belgesi' imzalanmışmış!

Akıl var mantık var...

Kör muhalefet adına kendi aklınızı devre dışı bırakmayı önemsemez hale gelmişseniz, bari toplumun aklıyla alay etmeyiniz beyler.

Ortada sözünü ettiğiniz bir 'mutabakat' olmuş olsaydı PKK niçin terörü derinleştirme yoluna gitsin?

Tam tersine Hükümet PKK adına istenen talepleri elinin tersiyle ittiği için bu böyle olmaktadır.

Dahası ve en önemlisi, AK Parti Hükümeti, PKK'nın 'Kürt meselesi' bahsinde beslendiği zemini ortadan kaldıracak demokratik ve kültürel reformları hayata geçirdiği için PKK'nın hiddetine ve şiddetine maruz kalmaktadır.

AK Parti Hükümeti PKK'nın bir bölge üzerindeki hakimiyetini sağlayacak 'statü' talebini müzakere dahi edilemez bulduğu için PKK'nın ve uzantısı çevrelerin amansız hasmı olarak ilan edilmiştir.

AK Parti'nin müzakere anlayışı, sadece ve yalnızca silahların bıraktırılmasıyla alakalıdır... Silahlarını bırakıp siyaset yapmak isteyenler varsa günümüz Türkiye'sinde buna mani bir durum yoktur. Siyasal mücadelenin yolları açıktır.

PKK'nın despotik Kürt Baasçılığına yaslanan bölgesel hakimiyet talebi, başka bir deyişle 'statü' talebi asla müzakere edilemez. Kürt vatandaşlarımızın haklı demokratik ve kültürel talepleri de PKK ile müzakere masasına yatırılamaz.

PKK kendisine ve adına hareket ettiğini söylediği halka güveniyorsa buyursun silahlarını bırakıp düz ovaya insin ve sadece siyaset yapsın!..

AK Parti'nin ne PKK'nın silah zoruyla kendisine bir hakimiyet alanı yaratmasına izin vermeyi çözüm olarak gören müzakereci siyaset anlayışlarıyla, ne de silah bıraktırmaya yönelik müzakereleri ihanet olarak gören statükocu-ulusalcı siyaset anlayışlarıyla alakası vardır.

Başbakanın 'Terörle mücadele, siyasetle müzakere' anlayışının neyi içerdiği besbelli, ama CHP'nin durduğu yer meçhul.

CHP'nin kendisi bu haliyle sorunun tâ kendisi olarak duruyor.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Kontrolden çıkan otomobil kafeteryaya girdi

Haber Ara