Dolar

42,7342

Euro

50,2886

Altın

5.951,05

Bist

11.338,41

Ne biat ne cihat

19 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-22 02:02:00

Ne biat ne cihat
Bir konu ancak bu kadar saptırılabilir. Konu şudur: R. Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla partisinin Ankara İl Teşkilatı'nın toplantısında Doğan Medya Grubu'na karşı 'boykot' çağrısında bulundu.
 
Gerekçesi de şu: 'Siz bize karşı yalan yanlış bu tür kampanyalar yapıyorsunuz, biz de size karşı bu kampanyayı başlatıyoruz. Bu gazeteleri evlerinize sokmayın, bu kadar açık konuşuyorum.' Erdoğan kime diyor bunu? AK Parti mensuplarına. Hangi sıfatla? Parti Genel Başkanı sıfatıyla. Kendi partisine ve şahsına karşı yalan yanlış haberlerle karalama kampanyası başlatan medya organlarına karşı tavır koyun diyor. Peki böyle bir 'boykot' çağrısında bulunmaya hakkı yok mu? Bence parti genel başkanı sıfatıyla ziyadesiyle var.

Malum medya grubu Erdoğan'ın partisine ve şahsına karşı yerel seçim öncesinde yalan yanlış haberlerle toptan bir karalama kampanyasına girişecek ama Erdoğan buna karşı sus-pus duracak öyle mi? O medya grubunun bu tür bir karalama kampanyasıyla devşirmek istediği sonuç nedir?

Şudur: Yerel seçimlerde vatandaşların AK Parti'ye olan teveccühünü kırmak ve AK Parti'nin iddia edilenin aksine düşüşe geçtiğini göstermek!

Bu da medya üzerinden AK Parti'ye karşı yapılan bir tür 'siyasi boykot' veya 'blokaj'dan öte bir şey değildir. 'Ey vatandaş, AK Parti sandığınız gibi ak bir parti değildir, kapkara bir partidir, yolsuzluklarla malul bir partidir!' teması üzerinden vatandaşları AK Parti'ye karşı manipüle etmeye çalışan malum medya grubuna karşı Erdoğan'ın gösterdiği tepki yerindedir.

Buradaki saptırma şu: Sanki Erdoğan Başbakan sıfatıyla belirli bir medya grubunu baskı altına almaya çalışıyor veya o medya grubu üzerinde terör estiriyor! Hiç alakası yok!

Dillerine pelesenk ettikleri 'basın özgürlüğü', ne yazık ki 'ben yalan yanlış yere seni ve partini suçluyorum, suçsuz olduğunu ispatla!' mantığı üzerine oturuyor. Habercilik anlayışları, AK Parti'ye ve Başbakana yönelik her iddiayı sürmanşete çekmek suretiyle ortaya çıkıyorsa oturup düşünmek gerekmez mi? Burada bir 'medya etiği'nden veya dürüst habercilik anlayışından söz etmek mümkün değildir.

Şimdi şöyle düşünelim: Aydın Doğan hakkında süregiden bir uyuşturucu davasında herhangi bir sanık çıkıp, 'Doğan benim gizli ortağımdır!' derse, herhangi bir medya grubu da sırf Doğan'ı yıpratmak amacıyla bu iddiayı sürmanşet olarak verirse, bu durumda o medya grubu 'haysiyet cellatlığı' yapmış olmaz mı?

Ne yazık ki 'habercilik' veya 'gazetecilik', doğruluğu tespit edilmemiş her iddiayı gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına taşıma işine dönüştürülmüş bulunmaktadır. Bunun niçin yapıldığını hepimiz biliyoruz. 'Taleplerimi karşılamazsan karşında beni bulursun!' tehdidine büründürülmüş bir medya anlayışına karşı haklı olarak duyduğunuz öfke bile çarpıtılarak cürüm diye sunulabiliyor.

Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'a yapılan tam da budur. Eğer bu ülkede malum medya grubunun yalanyanlış haberlerle Erdoğan'ın şahsına ve partisine yönelik karalama kampanyası başlatma özgürlüğü varsa, Erdoğan'ın da parti genel başkanı olarak teşkilat mensuplarına o medya grubuna karşı tavır koyma çağrısında bulunma özgürlüğü vardır.

Malum medya grubunun Deniz Feneri davası dolayısıyla Erdoğan'ın şahsını ve partisini töhmet altında bırakan tüm haberleri yalan-yanlış çıktı. Şimdiki iddia ise bu davada asıl suçlu oldukları iddia edilen Türkiye'dekilerin Başbakan Erdoğan'ın en yakınındaki kişiler olması! Bu iddia üzerinden yeni bir suçlama dalgası geliştirilmek isteniyor! Velev ki en yakınları olsun! Bu neyi gösterir?

Herkesin en yakınları suça bulaşamaz mı? Önemli olan, suça bulaşana arka çıkılıp çıkılmadığıdır! Başbakan Erdoğan ve parti yetkilileri açıkça şunu diyorlar: 'Kim olursa olsun, bize yakınlıkları veya uzaklıkları ne olursa olsun, suçlu olan hiç kimseyi içimizde barındırmayız, kendimizden bilerek hiçbir suçluya kol-kanat germeyiz. Savcılarımız bu konuyu soruşturmalı, mahkemelerimiz gereği neyse yapmalı. Mahkemece suçu sabit görülenleri arka çıkmadığımızı da herkes görür.' Şimdi bunu diyen bir Başbakana veya partisine karşı karalama kampanyasına girişmenin mantığı nedir?

Hilton, rafineri vb. konulardaki taleplerinize olumlu yanıt alamadınız diye medya gücünüzü silah olarak kullanmaya kalkışıyorsanız eğer, o zaman karşı hamleler söz konusu olduğunda 'basın özgürlüğü' iddiasının arkasına sığınmanız ahlaki olmaz!

Ekonomik ve siyasi çıkarlarınız dolayısıyla AK Parti'nin önümüzdeki yerel seçimlerden çok daha güçlenerek çıkmasını istemediğiniz için medya gücünüzü bir silah olarak kullanıyorsanız eğer, bu durumda Erdoğan'ın da kendisini ve partisini koruma hakkı var demektir. Erdoğan'ın bu durumda yaptığı, 'nefsi müdafaa' sayılır. Evet, Erdoğan'ın 'boykot' çağrısı; medyanın kendisine yönelik bir sindirme hamlesi değil; bazılarının medya gücünü kullanarak kendini köşeye sıkıştırma, partisini yalan yanlış haberlerle gözden düşürerek küçültme savaşına karşı bir tür 'nefsi müdafaa'dır.

Konunun doğrusu şudur: Ellerindeki devasa medya gücünü Başbakanlara boyun eğdirmek için kullanma alışkanlığına ve şımarıklığına sahip olanlar, boyun eğdiremedikleri Başbakana ve partisine karşı 'harp' ilan ediyorlar! Yani 'biat' isteyenler kendileri. 'Biat' etmediği için Başbakan ve partisine karşı savaş açanlar da kendileri! 'Ya biat ya cihat' başlığını Başbakan için atan yayın yönetmeni, kendi medya grubunun ruh halini çok iyi özetliyor bence!
 
BUGÜN
 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON VİDEO HABER

Kontrolden çıkan otomobil kafeteryaya girdi

Haber Ara