Molla Mustafa Barzani Baas döneminde Kürdistan özerk bölgesinin sınırları belirlenirken Kerkük'ten asla vazgeçmeyeceklerini söylemişti.
Baba Barzani'nin Kerkük-Kürdistan ilişkisine dair sarf ettiği şu söz, Irak'lı Kürtlerin amentüsü niteliğindedir: ?Kerkük dile Kürdistane!? Türkçesi: ?Kerkük, Kürdistan'ın kalbidir.? Iraklı Kürtler için Kerküksüz bir Kürdistan, kalbi olmayan bir beden gibidir.
?KÜRT? VE ?KÜRDİSTAN? AYRIMI!
Kerkük ile Kürdistan arasında kurulan bu denklem doğru okunmalıdır. Kerkük'ün Kürdistan'ın kalbi olduğuna inanan Kürtler, Kerkük'ün bir Kürt şehri olduğunu söylemiş olmuyorlar aslında. ?Kerkük, Kürdistan'ın kalbidir? yaklaşımı, ?Kerkük, bir Kürt şehridir? anlamı taşımıyor. Kuzey Irak'ta üst düzey Kürt yöneticilerle yaptığım görüşmelerde bu ayrımın altının çok net bir biçimde çizildiğini gördüm.
Sadece Kerkük için değil Kürdistan diye adlandırılan bölgenin de yalnızca Kürtlere ait olmadığını, Kürdistan'da yaşayan herkesin en az Kürtler kadar hak sahibi olduğuna vurgu yaptıklarını gördüm.
Yani ?Kürdistan Kürtlerindir!? anlayışı içinde değiller. Kürtler tabii ki çoğunluk oldukları için yönetimde etkili ve belirleyici bir konumdalar, ama diğer unsurların da yerel parlamentoda ve hükümet katında güçleri oranında temsil edildiği bilinen bir gerçekliktir. Etnik veya dinsel adiyetler/kimlikler üzerinden ayrımcı ve dışlayıcı bir siyasanın izlenmediğini söylemek, bir tarafgirliğin değil yalnızca bir gerçeğin ifadesi olur.
KERKÜK, KÜRDİSTAN'A BAĞLANIRSA...
Kerkük'ün statüsünün referandumla belirlenmesi, Irak Anayasasının amir bir hükmüdür. Kerkük'ün özel ve hassas dengeleri dolayısıyla çoktan yapılmış olması gereken referandum hep ertelendi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin haklı olarak veto ettiği?Yerel Seçim Yasası?, Kerkük referandumu yapılmadan uygulanması istenen bir yasadır.
Mecliste çoğunluğu bulunan Şii partilerin desteğiyle çıkan bu yasayı Irak'lı Kürtler hem siyasal temsil güçlerini, hem de ekonomik anlamda kendilerini zayıflatmaya dönük buldukları için reddediyorlar. Kürtlerin talebi şu: ?Önce Kerkük referandumu yapılsın, akabinde yerel seçimler!?
Kerkük, referandum sonucunda Kürdistan'a bağlanırsa, haliyle Kürtlerin Bağdat rejimi içindeki siyasal gücü artacak ve genel bütçeden da bölgelerine daha fazla pay alacaklardır. İktidardaki Şii partilerin ve geçmişte Baas bağlantılı kimi Sünni unsurların bundan duydukları rahatsızlık ?siyasi ayak oyunu? diye adlandırılabilecek böylesine tehlikeli bir sürece kapı aralamış oldu.
BOMBANIN AMACI
Kerkük'te miting yapan Kürtler işte bu olaya duydukları tepkiyi dile getirmek istediler. Mitingin içine sokulan ?canlı bomba?, Kürtleri huzursuzluğun kaynağı ve Kerkük üzerinde istilacı emelleri bulunan etnik grup olarak sunmak isteyen güç odaklarının bir piyonuydu. Irak'lı Kürtlerin son zamanlarda Türkiye ile geliştirdikleri resmi dostane ilişkilerden rahatsızlık duyanlar, akla hemen Türkmen unsurunun gelebileceğini hesaba katarak, bir Kürt-Türk çatışmasına kapı aralamak istediler.
Amaç, Kürtlere saldıranların Türkmenler olduğu imajını yaratarak bir çatışmaya kapı aralamak ve dolayısıyla da Türkiye ile başlayan ilişkilerin köküne kibrit suyu dökmekti. Miting alanına yakın Türkmen Cephesi binasına can havliyle sığınmak isteyen Kürt göstericilerin üzerine bina güvenliğinden sorumlu Türkmenlerin ateş açtığı ve bu yüzden binaya yönelik saldırıların olduğuna dair iddialar da titizlikle araştırılmalıdır. Kürt liderliği bu oyunu görüp bozdu. Türkmen Cephesi ise nedense Kürtleri suçlamaya devam ediyor.
KERKÜK VE TÜRKMENLER
Türkmen Cephesi, elbette Türkmenlerin tümünü temsil etmiyor. Kerkük'teki Türkmenlerin önemli bir kısmı, Kürt kardeşleriyle beraber hareket ediyorlar. Bu Türkmenler, Kerkük'ün Kürdistan'a bağlanması gerektiğine inanıyorlar. Erbil'deki Türkmenler de öyle. Çünkü Kerkük'ün Kürdistan bölgesine bağlanması halinde Türkmen unsurun Kürtlerden sonra ikinci büyük unsur olarak ağırlıklı bir role sahip olacaklarına inanıyorlar. Bir tek Türkmen Cephesi buna inatla ve hiddetle direniyor.
?ERGENEKON?UN İZİNİ SÜRMEK...
Türkmen Cephesi'nin söylemi Ergenekoncuların söylemini çağrıştırıyor. Ergenekon-Türkmen Cephesi bağlantısı tam da bu süreçte araştırılmaya değer. MİT eski daire başkanı Mehmet Eymür'ün şu sözleri çarpıcıdır: ?Veli Paşa'nın Azerbaycan ve Irak'ta bazı yapılanmalara gittiğini, Dışişleri Bakanlığı ve MİT'in bundan rahatsız olarak dış ilişkilerimizi bozduğu gerekçesiyle kendisini ikaz ettiğini Veli Paşa'dan duydum.?
Sadece soruyorum: Tıpkı Ergenekon cephesi gibi Türkmen Cephesi'nin de Ak Parti Hükümeti'ne karşı derin bir muhalefete kalkışmış olması sizce tesadüf olabilir mi? Türkmen Cephesi'nin siyaseti, pek çok Türkmen tarafından da Türkmenlere zarar verici bulunarak eleştirilmektedir. Kanımca Türkmen Cephesi'nin Ergenekoncu siyaseti yalnız Türkmenlere değil Türk Hükümetine de zarar vermektedir.
TÜRKİYE ÖNCÜLÜK YAPSIN!
Bence Kerkük, bölgesel olarak Kürdistan'a bağlı, ama özel statülü bir kent olmalı! Yani kendi içinde özerk bir Kürdistan şehri olmalı! Kerkük, Kerkük'te yaşayan tüm unsurların güçleri oranında bir araya gelerek oluşturacakları bir şehir konseyi tarafından yönetilmeli!
Kerkük'ün özel statülü bir şehir olması gerektiğini savunan Türk Dışişleri tezi, Kürdistan bölgesine bağlanma şartını sorun kabul etmeyen bir yeni yaklaşıma dönüştürülürse, bundan Kürtler de Türkmenler de, Türkiye de kazançlı çıkar. Kanaatim o ki, Kürt liderler bu formüle itiraz etmezler. Türkiye böyle bir çözümün öncülüğünü niçin yapmasın?
?KÜRT? VE ?KÜRDİSTAN? AYRIMI!
Kerkük ile Kürdistan arasında kurulan bu denklem doğru okunmalıdır. Kerkük'ün Kürdistan'ın kalbi olduğuna inanan Kürtler, Kerkük'ün bir Kürt şehri olduğunu söylemiş olmuyorlar aslında. ?Kerkük, Kürdistan'ın kalbidir? yaklaşımı, ?Kerkük, bir Kürt şehridir? anlamı taşımıyor. Kuzey Irak'ta üst düzey Kürt yöneticilerle yaptığım görüşmelerde bu ayrımın altının çok net bir biçimde çizildiğini gördüm.
Sadece Kerkük için değil Kürdistan diye adlandırılan bölgenin de yalnızca Kürtlere ait olmadığını, Kürdistan'da yaşayan herkesin en az Kürtler kadar hak sahibi olduğuna vurgu yaptıklarını gördüm.
Yani ?Kürdistan Kürtlerindir!? anlayışı içinde değiller. Kürtler tabii ki çoğunluk oldukları için yönetimde etkili ve belirleyici bir konumdalar, ama diğer unsurların da yerel parlamentoda ve hükümet katında güçleri oranında temsil edildiği bilinen bir gerçekliktir. Etnik veya dinsel adiyetler/kimlikler üzerinden ayrımcı ve dışlayıcı bir siyasanın izlenmediğini söylemek, bir tarafgirliğin değil yalnızca bir gerçeğin ifadesi olur.
KERKÜK, KÜRDİSTAN'A BAĞLANIRSA...
Kerkük'ün statüsünün referandumla belirlenmesi, Irak Anayasasının amir bir hükmüdür. Kerkük'ün özel ve hassas dengeleri dolayısıyla çoktan yapılmış olması gereken referandum hep ertelendi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin haklı olarak veto ettiği?Yerel Seçim Yasası?, Kerkük referandumu yapılmadan uygulanması istenen bir yasadır.
Mecliste çoğunluğu bulunan Şii partilerin desteğiyle çıkan bu yasayı Irak'lı Kürtler hem siyasal temsil güçlerini, hem de ekonomik anlamda kendilerini zayıflatmaya dönük buldukları için reddediyorlar. Kürtlerin talebi şu: ?Önce Kerkük referandumu yapılsın, akabinde yerel seçimler!?
Kerkük, referandum sonucunda Kürdistan'a bağlanırsa, haliyle Kürtlerin Bağdat rejimi içindeki siyasal gücü artacak ve genel bütçeden da bölgelerine daha fazla pay alacaklardır. İktidardaki Şii partilerin ve geçmişte Baas bağlantılı kimi Sünni unsurların bundan duydukları rahatsızlık ?siyasi ayak oyunu? diye adlandırılabilecek böylesine tehlikeli bir sürece kapı aralamış oldu.
BOMBANIN AMACI
Kerkük'te miting yapan Kürtler işte bu olaya duydukları tepkiyi dile getirmek istediler. Mitingin içine sokulan ?canlı bomba?, Kürtleri huzursuzluğun kaynağı ve Kerkük üzerinde istilacı emelleri bulunan etnik grup olarak sunmak isteyen güç odaklarının bir piyonuydu. Irak'lı Kürtlerin son zamanlarda Türkiye ile geliştirdikleri resmi dostane ilişkilerden rahatsızlık duyanlar, akla hemen Türkmen unsurunun gelebileceğini hesaba katarak, bir Kürt-Türk çatışmasına kapı aralamak istediler.
Amaç, Kürtlere saldıranların Türkmenler olduğu imajını yaratarak bir çatışmaya kapı aralamak ve dolayısıyla da Türkiye ile başlayan ilişkilerin köküne kibrit suyu dökmekti. Miting alanına yakın Türkmen Cephesi binasına can havliyle sığınmak isteyen Kürt göstericilerin üzerine bina güvenliğinden sorumlu Türkmenlerin ateş açtığı ve bu yüzden binaya yönelik saldırıların olduğuna dair iddialar da titizlikle araştırılmalıdır. Kürt liderliği bu oyunu görüp bozdu. Türkmen Cephesi ise nedense Kürtleri suçlamaya devam ediyor.
KERKÜK VE TÜRKMENLER
Türkmen Cephesi, elbette Türkmenlerin tümünü temsil etmiyor. Kerkük'teki Türkmenlerin önemli bir kısmı, Kürt kardeşleriyle beraber hareket ediyorlar. Bu Türkmenler, Kerkük'ün Kürdistan'a bağlanması gerektiğine inanıyorlar. Erbil'deki Türkmenler de öyle. Çünkü Kerkük'ün Kürdistan bölgesine bağlanması halinde Türkmen unsurun Kürtlerden sonra ikinci büyük unsur olarak ağırlıklı bir role sahip olacaklarına inanıyorlar. Bir tek Türkmen Cephesi buna inatla ve hiddetle direniyor.
?ERGENEKON?UN İZİNİ SÜRMEK...
Türkmen Cephesi'nin söylemi Ergenekoncuların söylemini çağrıştırıyor. Ergenekon-Türkmen Cephesi bağlantısı tam da bu süreçte araştırılmaya değer. MİT eski daire başkanı Mehmet Eymür'ün şu sözleri çarpıcıdır: ?Veli Paşa'nın Azerbaycan ve Irak'ta bazı yapılanmalara gittiğini, Dışişleri Bakanlığı ve MİT'in bundan rahatsız olarak dış ilişkilerimizi bozduğu gerekçesiyle kendisini ikaz ettiğini Veli Paşa'dan duydum.?
Sadece soruyorum: Tıpkı Ergenekon cephesi gibi Türkmen Cephesi'nin de Ak Parti Hükümeti'ne karşı derin bir muhalefete kalkışmış olması sizce tesadüf olabilir mi? Türkmen Cephesi'nin siyaseti, pek çok Türkmen tarafından da Türkmenlere zarar verici bulunarak eleştirilmektedir. Kanımca Türkmen Cephesi'nin Ergenekoncu siyaseti yalnız Türkmenlere değil Türk Hükümetine de zarar vermektedir.
TÜRKİYE ÖNCÜLÜK YAPSIN!
Bence Kerkük, bölgesel olarak Kürdistan'a bağlı, ama özel statülü bir kent olmalı! Yani kendi içinde özerk bir Kürdistan şehri olmalı! Kerkük, Kerkük'te yaşayan tüm unsurların güçleri oranında bir araya gelerek oluşturacakları bir şehir konseyi tarafından yönetilmeli!
Kerkük'ün özel statülü bir şehir olması gerektiğini savunan Türk Dışişleri tezi, Kürdistan bölgesine bağlanma şartını sorun kabul etmeyen bir yeni yaklaşıma dönüştürülürse, bundan Kürtler de Türkmenler de, Türkiye de kazançlı çıkar. Kanaatim o ki, Kürt liderler bu formüle itiraz etmezler. Türkiye böyle bir çözümün öncülüğünü niçin yapmasın?
Bugün
Yorum Yap