DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

BDP ve boykot

2010-09-17 09:13:00
Doğu ve Güneydoğu’ya bir bütün olarak bakıldığında BDP’nin boykot çağrısının öyle iddia edildiği düzeyde karşılık bulmadığı görülür.

BDP’nin aldığı oylarla sandığa gitmeyen oyların basit bir mukayesesi bunu apaçık ortaya koyar.

Adında demokrasi ve barış olan bir partinin boykot çağrısını silahların gölgesinde, tehdit ve baskı siyasalarına yaslanarak sürdürmesi ayrıca eleştirilecek bir konudur. Artık yeri burası değil.

Boykotun Diyarbakır, Hakkari ve Şırnak’ta azımsanmayacak düzeyde ortaya çıkması, bir bütün olarak BDP’nin boykottan umduğu sonucu elde ettiği anlamına gelmiyor.

Ağrı, Bitlis ve Muş gibi iller katılımın yüksek olduğu illerdi.

Öcalan’ın doğduğu şehir olan Şanlıurfa’da da hem katılım yüksekti, hem de “evet” oyları. Tıpkı adını andığım diğer iller gibi.

Boykot çağrısına uyanları Kürt kabul edip uymayanları Kürtlükten dışarı çıkarmak akla ziyan bir davranış.

Diyeceğim şu özcesi: Ortada ne azımsanacak bir durum var, ne de abartılacak...

***

BDP ve MHP kendi tabanlarına karşı paradoksal olarak aynı ortak siyasalı izlediler.

MHP, kendi tabanını serbest bırakmış olsaydı büyük ölçüde sandıktan “evet” oyuyla karşılaşacaktı. Ama MHP yönetimi “hayır” seçeneğini dayattı. Bu “hayır” dayatmasını da, “demokratik açılım”, yani “bölücü proje” üzerinden sürdürdü.

BDP, kendi tabanını özgür bırakmış olsaydı Kürtlerin tamamına yakını “evet” diyecekti. Ama BDP yönetimi “boykot” seçeneğini dayattı. Bu “boykot” dayatmasını da, “demokratik açılımın sahteliği” üzerinden sürdürdü.

MHP ve BDP’nin “demokratik açılım” üzerinden AK Parti Hükümetine açtıkları yaylım ateşi, “hayır” ve “boykot” seçeneğiyle ifadesini buldu.

Sonuç: MHP tabanını tutamadı. BDP ise aldığı oy oranıyla orantılı bir siyasal sonuç devşiremedi. Her ikisi de son tahlilde kendi toplumsal tabanının siyasal tercihleriyle örtüşmeyen bir dayatma siyasetinde bulundu.

Kürtlerin talepleri üzerinden siyaset yapan değil, kendi talepleri üzerinden Kürtleri metazori yöntemlerle değiştirip dönüştürmeyi amaçlayan bir parti olması, BDP’yi demokrat kılıyor mu kılmıyor mu sorusu cidden tartışılmalıdır. Dahası ve en önemlisi, bu tarz bir BDP siyasetinin Kürtlükle olan bağlantısı da sorgulanmalıdır.

***

BDP’nin demokrasi savunusu, kesinlikle ilkesel bir zemine oturmuyor. BDP için demokrasi, kendi mağduriyetini gidermek veya kendi elini güçlendirmek için kullandığı bir araçtan öte bir anlama sahip değil. Devletten kendi farklılığı kabul etmesi talebinde bulunan BDP’nin, Kürtler içindeki farklılığı, hele hele kendi siyasalarına dönük eleştirileri veya karşıt siyasal tavır alışları tehdit olarak algılaması en basitinden demokratlıkla bağdaşır bir tavır değil.

Devletin “makbul vatandaş” yaklaşımının, PKK/BDP cenahında “makbul Kürt” yaklaşımına dönüşmüş olmasının yanı sıra kendi karşıtlarını susturan ve ezen bir güce dönüşmüş olması da gözden kaçırılmaması gereken bir gerçeklik.

Burada demokrasiden yana olan Kürtlerin şu soruya cevap vermeleri büyük bir önem arz ediyor: Sopa tutan ele mi karşısınız, yoksa sopa politikalarının kendisine mi?

Benim için sopa tutan elin hiçbir önemi yok.

İster Kürt olsun, ister Türk.

Ben sopa politikalarının kendisine karşıyım.

Kendilerine yönelik ayrımcı ve baskıcı siyasalara karşı çıkarken kendilerinden başkalarına yönelen ayrımcı ve baskıcı siyasaları arkalayan bir anlayışın da sahibi değilim.

***

BDP’nin referandumdan hemen sonra statükocuların elini güçlendirecek “okulları boykot” çağrısında bulunması son derece manidar.

Bir yanda PKK’nın patlayan silahları, öbür yanda BDP’nin gerilimi tırmandıran siyaseti... BDP, “evet”in kıl payı geçtiği bir referandum sürecinde kilit parti olduğunu gösterip siyaseten elini güçlendirme hesabını yaptı. Tutmadı. BDP şimdi sadece kendini değil PKK’yı da muhatap olarak dayatacak bir gerilim-çatışma siyasetine dört elle sarılıyor.

Tıpkı “boykot” kararı gibi bu sekter tavır, gerçekte siyasi çözümün yoluna mayın döşemekten farksız.  Referandum yenilgisinden sonra demokrasi karşıtı bir direnç hattını nasıl oluşturacaklarını kara kara düşünen statükocular için tam bir can simidi siyaseti bu.

Star

Görüş Bildir Bizimle Paylaş