A. Schimmel 19. asırdan bu yana Şarkın Garp karşısında nasıl bir konumda bulunacağını tartışmış olduğunu söyledikten sonra özellikle İngiltere sömürgesi altından bulunan Garbın/İngiltere anlayışsızlığı karşısında İslam kültürünü müdafaa ederek Müslümanlığı reforme etmeye çalıştıklarını iddia etmiştir. (Reforme etmek kavramı ciddi anlamda kendi içinde sorunlar bulundurduğu için ?İslam'ı anlama çabası göstermişlerdir.? diyebilirim.) S. A. Ali, M.A. Fazıl, C. Efgani, M. Abduh ve M. R. Rida gibi âlimler modern İslam ilahiyatının temelini atmışlardır. Bu âlim/filozof tiplerinden en önemlisi Muhammed İkbal'dir.
Türkiye'de ise Türkiye'nin Muhammed İkbal'i olarak bilinen Mehmet Akif ve Said Halim Paşa tarafından benzer fikirler ileri sürülmüştür. Mehmet Akif ile Muhammed İkbal arasında karşılıklı şiirlerin gönderilmesi söz konusudur. Akif bu kıymetli şair ve filozofu kendisine benzetmiştir.
Ünlü düşünür İkbal'e Mir Hasan, Mevlevi Seyyid Muhammed Nur Hasan ve Sir Thomas Arnold hocalık yapmıştır. Avrupa seyahatinde bulunan İkbal Avrupa'yı bekleyen tehditleri yakından görmüş ve vahdet-i vücudu yetersiz bir felsefe olarak görmüştür. İngiltere'de Cambridge Almanya'da Heidelberg ve Münih üniversitelerinde tahsil görmüştür. Avrupa felsefesini ve dinler tarihini dikkatli araştırmış İbn Arabi, Alman Lotze ve Fichte, İngiliz Matthew Arnold incelemelerinde bulunmuştur. Aynı zamanlarda A.Thomas, J. Boehme, Suhreverdi, Mevlana, Abdulkerim Ciri gibi isimleri okumaktadır. İkbalin ilk şiirleri o kadar faklıdır ki Onun hakkında onun Müslüman olup olmadığına dair fetva istemişler ve bazı satırlarını küfür diye tavsif etmişlerdir. Şikva adlı şiirinde Müslümanları Allah'a şikâyet etmiştir. Cevabı Şikva şiirinde ise Müslümanların ruhunda ihsanın kalmadığını, peygamber sözünü unuttuklarını dile getirmiştir. Farsça yazdığı Esrarı Hudi eserinde insanın benini/ şahsiyetini geliştirmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu eserden sonra Rumuzu Bi Hudi adlı eserinde içtimai egodan bahsetmiştir. İkbalin eserlerinde Goethe'nin West Ostlicber Divan(Doğu-Batı Divanı) adlı eserini dikkate alarak Avrupa'yı eleştirmekle beraber Goethe'ye muhabbetini sürdürmektedir. İkbal Peyamı Maşrık eserinde Goethe ile Mevlana'yı karşılaştırmıştır. Efkâr ve Nakşî Frenk adlı eserinde aşk ego konularında, Nietzsche, Bergson, Tolstoy, Hegel, Einstein ve Schopenhaur gibi düşünürlerden bahsetmiştir. Ve ?Frenk hekimlerin dersi aklımı artırdı.? demiştir. Ona göre Garp ilmi ilahi olandan ayırarak tehlikeye yol açarken Şark ilmi ilahi olanla bağlayıp dünyaya faydalı bir ilim yaratmalıdır. İkbal, hayatın teleolojik olduğunu önemli olan onun emrinde ve huzurunda yaşamak olduğunu söylemiştir.
Cavitname adlı eseri bir şiir kitabı gibidir ama felsefi içeriği vardır. Çünkü ona göre şiir hakikate yaklaşmak için felsefeden sağlam bir vesiledir. İslam Hukukuna Dair Ve Kur'an Tetkikine Yardım adlı eserler yazmıştır. İkbalde Nietzsche etkileri de söz konusudur. İkbal gelenekselci mutasavvıf şair ve hocalar tarafından eleştirilmiştir. Şair için ?Müslümanlar anlasaydılar hürriyeti kazanırdı, İngilizler anlasaydı sürgünde ölürdü.? denilmiştir. Schimmel İkbal'i peygamberane din tipinin en iyi mümessil olarak görür. İkbal gerek Pencap meclis üyeliği gerekse Müslüman derneklerine katılımı ile siyasi yönünü de devam ettirmiştir. Ünlü düşünür Nehru İkbal için ?Hindistan aydınlatan bir yıldızını kaybetmiştir fakat muhteşem hatırası ölmeyecektir.? demiştir. Şiirlerinde ego ihramını inşa eden İkbal taşlarını şark ve garptan getirerek örnek bir şahsiyet oluşturmuştur. Bu ehramın sütunları Kuran ve Hadistir. İngiltere, Almanya Fransa ve A.B.D gibi ülkelerde okunan İkbale Massignon da övgüde bulunmuştur.
Seyyid Ahmet Han'ın takipçilerden olan bir grupla beraber Tüm Hint Müslümanlar Birliği'ni kurucularından olan İkbal Cemaleddin Efgani'nin ?Milli Birlik? düşüncesinden etkilenmiştir. Düşüncelerini özgürce ifade edebilmek için Lahor Govermet College'den istifa etmiş avukatlık mesleğiyle meşgul olmuştur. İkbal şahsiyetli bir duruşu olan düşünürdür. Atiyye Begim'e yazığı mektuplardan birinde şunları yazar.
?Beni yaşamım sade, inançlı bir yaşam. Kalbim, dilimle uyum içindedir. İnsanlar riyakârlığa saygı gösteriyor ve övüyor. Ben, riyakârlıktan elde edilen ün, saygı ve bağlılıktansa, unutulmuşluk içinde ölmeyi ve kimsenin ardımdan ağlamamasını tercih ederim. Kamuoyu çılgınları, beğenilmişlik ve saygınlıklarının kabalığını, dini ve ahlaki iktidarın arzusuna göre hareket ederek yaşamlarını sürdürenlere bağışlasınlar. Ben, insan zihninin doğal özgürlüğünü bezen tüm bu gelenek ve göreneklere saygı gösterecek kadar alçak değilim?..?
Not: Devam edecek?
Yorum Yap