Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Tarihinin Öznesi ve Tanığı: Bilge-Kral Aliya

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-11-09 02:07:31

Tarihinin Öznesi ve Tanığı: Bilge-Kral Aliya
"Bir Adamın büyüklüğü, “kendisine zamana karşı değer biçen bir ruh’ta yeter." A.İzzetbegoviç sf.64 Trajedide alçaklar dört ayak üzerine düşer. Büyük ve halis ruhlar acı çeker.1 Bosna savaşı/trajedisinin başladığı yıllarda lise öğrencisiydim. Bütün sıradanlığımı ve haytalığımı üzerimde taşıdığım öğrencilik yıllarımda Bosna trajedisini dile getirdiğim bir şiire siyasi olarak nitelendirildikten sonra okul panosunda yer verilmedi. Dönemin Başbakanı Erdal İnönü’nün Bosna konusunda pasifliğini ve duyarsızlığını eleştiren satırları çıkarabileceğimi söylesem de şiire panoda yer verilmedi. Geçtiğimiz ay Aliya İzzetbegovici anma toplantısına katılamasam da kanaatimce Aliya gibi değerli bir şahsiyeti unutmayıp hatırlamak gerekirdi. Klasik Yayınlarının dilimize çevirip hizmetimize sunduğu “Tarihe Tanıklığım” kitabını okumaya karar verdim. Aliya’nın başucu kitaplarımdan biri olan “ Doğu ile Batı arasında İslam” kitabını üniversite yıllarında okumuştum. Aliya İzzetBegoviç “Tarihe Tanıklığım” adlı kitabının önsözünde kitabın otobiyografi olmaktan çok bir vakayiname olduğunu, kendisinin ve Bosna tarihinin zor dönemine ait gerçeklikleri dile getiren bir tanık kitap olduğunu söylüyor. Aliya bir Türk kızıyla evlenen büyük babanın torunu ve sağlığında tüccarlık yapan felçli bir babanın oğludur. Aliya yirmili yaşlarda Genç Müslümanlar hareketine katılıyor. Aksiyoner bir genç olan Aliya komünizme / yönetime karşı geldiği suçlamasıyla on üç yıl hapse mahkum ediliyor. Hapisten çıktıktan sonra 1954 yılında hukuk fakültesine kaydolup 1956 yılında mezun oluyor. Komünizmle lise yıllarında tanışan Aliya arkadaşlarının aksine Komünizme karşı tepkisel bir duruş ediniyor. Ve bu bilinçle komünizm için “Bütün toplumlarda şiddet ve adaletsizlik vardır. Komünizm zulmünün kendisine özgü doğası ise yasak ve biçim kılıfı altında gizlenmiş olan hukuksuzluğudur.” diyor.2 Aliya 1983 yılında tekrar tutuklanıyor ve yargılama sonunda 9 yıl hapis cezası alıyor.  25 Kasım 1988 yılında serbest bırakılıyor.3 1990 yılında SDA yı kuruyor ve seçimlerde zaferle çıkıyor. Kendi anlatımıyla  SDA bayrağının desenini bir albümdeki Endülüs Müslümanlarının bayrağı olduğu söylenen bir fotoğraftan alıyor. 15 Haziran 1992’de hükümeti kurduğunda hükümet programını şu şekilde özetliyor. “ Saldırıya maruz kalmış bir ülkenin varoluşsal meselelerini çözmek.”   Bosna trajedisi, insanın yapabilecekleri hakkında en iyiyi ve en kötüyü gösteren eşsiz bir ilgi kaynağıdır. Juan Goytisolo ALİYA, BOSNA ve AVRUPA Aliyaya göre Bosna kendi hatası olmayan bir araba kazasında sakatlanmış bir kimse gibidir. 4 Aliyanın şartlar içerisinde savunduğu Yugoslavya içinde kalmak yada Bosna Hersek’i üç ulusal Cumhuriyetten oluşan bir konfederasyon halinde yeniden yapılandırmaktır. Ama özellikle Sırpların uzlaşmaz ve saldırgan tutumu onu bağımsızlık mücadelesine itiyor. O Bosna konusunda gerçekçi tavrını her zaman korumuştur. “Kendimizi burada bulduk yapacağımız tek şey biyolojik olarak ve manevi olarak hayatta kalmaktır.” Milliyetçilikten çok milli duyguya, Boşnaklıktan çok Bosnalılığa daima vurguda bulunan Aliya ya göre Bosna bir fikirdir. O farklı dinlere, uluslara ve kültürel geleneklere mensup insanların bir arada yaşayabileceklerine dair bir inançtır.5 Bosna bir köprüdür. İki dünya, üç kültür ve dört din burada birleşir. Bu nedenle Bosna sorunu demokrasinin ana sorunudur.6 “Bosna dışlayıcılığa katlanamaz. Çok uluslu ve çok dinli olarak çeşitlilikten rahatsız olmayanları arar. Biz bu kimseleriz. Kilise ve katedrallerden rahatsız olmayız. Bizden farklı düşünen ve hisseden kimselerle yaşamayı öğrendik ve bunu avantajımız olarak değerlendirdik.”7

Aliyaya göre aslında saldırı altında olan sadece Bosna toprakları ve Boşnaklar değildir. O “ Bin yıl boyunca yerleşmiş olan farklı uygarlıkların, kültürler ve dinler tarafından işlenmiş olan yerli manevi ve kültürel unsur, Bosna ruhu adını verdiğimiz unsur vahşi saldırı altındadır.” diyerek bir anlamda dünya mirasının ve insanlığın saldırı altında olduğunu dile getiriyor.8 Meselelere oldukça gerçekçi yaklaşan Aliya teşhislerinde de oldukça isabetlidir. Ona göre “Dünya olduğu gibi ve onu değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz şey ona kendimizi alıştırmak ve gözlerimizi olgulara kapatmamalıyız.”9 Döneminin dünyasını “ Adil olmayan bir savaşın yürütülmesinin ve adil olmayan bir barışın empoze edilmesinin mümkün olduğu dünya” olarak tanımlıyor.10 Kendisini bir Avrupalı Müslüman olarak tanımlayan Aliya Avrupa’yı tarihi, sosyolojik ve felsefi yapısıyla tutarlı ve sağlıklı olarak yorumlayabilmiştir. “Bosna Hersek bir Avrupa ülkesidir ve onun halkı da Avrupalıdır. Fakat üzerine çökmüş olan Asyadan gelmemiştir. O da Avrupa kökenlidir. Saldırganda  iki kötülük bir araya gelmiştir. Faşizm ve Bolşevizm. Her ikisi de Avrupa kaynaklıdır. Bosna Hersek’in bu iki kötülüğün çizmeleri altında can vermesine izin veremezsiniz ancak o zaman toplantılarımıza gidip yeni dünya düzeninden ve yeni Avrupa düzeninden söz edebilirsiniz. Avrupa Bosna da ya savunulacak ya yeniden inşa edilecek yada gömülmüş olacaktır.” şeklinde durum tespitinde bulunuyor.11 Faşizm  ve komünizm Asyanın değil Avrupa’nın ürünüdürler.12 Avrupa’nın pragmatik, paganist ve iki yüzlü tutumunu “ Batı ciddi bir hastalığı tedavi etmek için sakinleştiricileri kullandı ve hastalık beklendiği yada hatta planlandığı üzere giderek ağırlaşmakta ve artık bu  “insancıl cevap” halkımıza karşı bir şantaja hatta son zamanlarda çifte şantaja dönüşmüş durumda” diyerek eleştiriyor.13 Oswald Spengler’in “ Batının Çöküşü” adlı kitabını okuyunca kitabın etkisi altında kalmıştır. Daha sonraki yıllarda düşüşün ütopya olduğuna karar vermiştir. Ama daha sonra Srebrenica’ da yaşananları bu düşüşün göstergesi olarak görmüştür. Bu son kararını “ bu düşüşe inanıyorum” diye dile getirmiştir.14 O Osmanlının bölgedeki önemine ve ihtiyacına  “Frusko Gora tepelerinin meşhur manastırları Türk yönetiminde üç yüz yıl boyunca ayakta kaldı ama üç yıllık “Avrupalı” yönetimine dayanamadı.” diyerek atıfta bulunuyor. Tüm bu eleştirel sorgulamalarına rağmen Batının güçlü, örgütlü ve eğitimli olduğunu, okullarının bizimkilerden daha iyi kentlerinin bizimkilerden daha temiz olduğunu Tahrandaki İKÖ toplantısında dile getirmiştir.15

Not: Bu yazı daha önce 10.10.2008 tarihinde timetürk’te yayınlanan yazının tekrarıdır.



1 İzzetbegoviç, ALİYA Tarihe Tanıklığım Klasik Yay. Tercüme: Alev Erkilet, Ahmet Demirhan, Hanife Öz 2003 İstanbul

2 A.g.e 48

3 A.g.e 66

4 A.g.e 422

5 A.g.e 209

6 A.g.e 404

7 A.g.e 289

8 A.g.e 295

9 A.g.e 302

10 A.g.e 351

11 A.g.e 155

12 A.g.e 195-196

13 A.g.e 216

14 A.g.e 516

15 A.g.e 414

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara