Aliyaya göre aslında saldırı altında olan sadece Bosna toprakları ve Boşnaklar değildir. O “ Bin yıl boyunca yerleşmiş olan farklı uygarlıkların, kültürler ve dinler tarafından işlenmiş olan yerli manevi ve kültürel unsur, Bosna ruhu adını verdiğimiz unsur vahşi saldırı altındadır.” diyerek bir anlamda dünya mirasının ve insanlığın saldırı altında olduğunu dile getiriyor.8 Meselelere oldukça gerçekçi yaklaşan Aliya teşhislerinde de oldukça isabetlidir. Ona göre “Dünya olduğu gibi ve onu değiştiremeyiz. Yapabileceğimiz şey ona kendimizi alıştırmak ve gözlerimizi olgulara kapatmamalıyız.”9 Döneminin dünyasını “ Adil olmayan bir savaşın yürütülmesinin ve adil olmayan bir barışın empoze edilmesinin mümkün olduğu dünya” olarak tanımlıyor.10 Kendisini bir Avrupalı Müslüman olarak tanımlayan Aliya Avrupa’yı tarihi, sosyolojik ve felsefi yapısıyla tutarlı ve sağlıklı olarak yorumlayabilmiştir. “Bosna Hersek bir Avrupa ülkesidir ve onun halkı da Avrupalıdır. Fakat üzerine çökmüş olan Asyadan gelmemiştir. O da Avrupa kökenlidir. Saldırganda iki kötülük bir araya gelmiştir. Faşizm ve Bolşevizm. Her ikisi de Avrupa kaynaklıdır. Bosna Hersek’in bu iki kötülüğün çizmeleri altında can vermesine izin veremezsiniz ancak o zaman toplantılarımıza gidip yeni dünya düzeninden ve yeni Avrupa düzeninden söz edebilirsiniz. Avrupa Bosna da ya savunulacak ya yeniden inşa edilecek yada gömülmüş olacaktır.” şeklinde durum tespitinde bulunuyor.11 Faşizm ve komünizm Asyanın değil Avrupa’nın ürünüdürler.12 Avrupa’nın pragmatik, paganist ve iki yüzlü tutumunu “ Batı ciddi bir hastalığı tedavi etmek için sakinleştiricileri kullandı ve hastalık beklendiği yada hatta planlandığı üzere giderek ağırlaşmakta ve artık bu “insancıl cevap” halkımıza karşı bir şantaja hatta son zamanlarda çifte şantaja dönüşmüş durumda” diyerek eleştiriyor.13 Oswald Spengler’in “ Batının Çöküşü” adlı kitabını okuyunca kitabın etkisi altında kalmıştır. Daha sonraki yıllarda düşüşün ütopya olduğuna karar vermiştir. Ama daha sonra Srebrenica’ da yaşananları bu düşüşün göstergesi olarak görmüştür. Bu son kararını “ bu düşüşe inanıyorum” diye dile getirmiştir.14 O Osmanlının bölgedeki önemine ve ihtiyacına “Frusko Gora tepelerinin meşhur manastırları Türk yönetiminde üç yüz yıl boyunca ayakta kaldı ama üç yıllık “Avrupalı” yönetimine dayanamadı.” diyerek atıfta bulunuyor. Tüm bu eleştirel sorgulamalarına rağmen Batının güçlü, örgütlü ve eğitimli olduğunu, okullarının bizimkilerden daha iyi kentlerinin bizimkilerden daha temiz olduğunu Tahrandaki İKÖ toplantısında dile getirmiştir.15
Not: Bu yazı daha önce 10.10.2008 tarihinde timetürk’te yayınlanan yazının tekrarıdır.
1 İzzetbegoviç, ALİYA Tarihe Tanıklığım Klasik Yay. Tercüme: Alev Erkilet, Ahmet Demirhan, Hanife Öz 2003 İstanbul
2 A.g.e 48
3 A.g.e 66
4 A.g.e 422
5 A.g.e 209
6 A.g.e 404
7 A.g.e 289
8 A.g.e 295
9 A.g.e 302
10 A.g.e 351
11 A.g.e 155
12 A.g.e 195-196
13 A.g.e 216
14 A.g.e 516
15 A.g.e 414
Yorum Yap