Siyasete can çekiştirenler
16 Yıl Önce Güncellendi
2011-05-06 05:56:24
Her şeyin siyasileştiği, siyasileşirken trajik ve dramatik bir hale geldiği bir atmosfer içinde yaşadığımız bu günlerde kökenlerimizle ilişki kuramamak gibi bir acziyet içerisindeyiz.
Siyaset dilini ve anlamını yitirmektedir. YGS'nin, bilişimin, eğitimin kısaca dokunulan her şeyin siyasallaştığı bir durum içerisindeyiz.
Siyaset/çiler; gençlerin psikolojisini, duygu ve düşüncelerini hesaba katmadan hissiyatsız ve duyarsız bir dil geliştirmiştir.
Geçenlerde bir televizyon kanalında rast geldiğim büyük bir medya grubunun eğitimle ilgili yazarının derdinin üzüm yemekten daha çok bağcıyı dövmek olduğunu gördüm. Tek kelimeyle yaptığı eyyamcılıktı. Dinlerken "aman Allah'ım bu adam neler diyor böyle" diye düşünüp utkunuz tutuluyor. Adamcağız şüphe makinesi mübarek. Adeta bir Abderalı edasına ve duruşuna sahip. Onu televizyonda dinleyen sınavı girmiş bir genç olsam hafakanlar geçirirdim herhalde. Muhalefet partisinin liderinin diline sahip bir üslubu var adeta. Bu zat daha önceki hükümet dönemlerinde dökülen eğitim konusunda hiçbir zaman bu keskin dile sahip olmamıştır.
Ana muhalefetin dili ise akıllara zarar "ana a..., hergele, angus, zamcı recep, soyguncu" binbir nevi hakaret ve küfürler... siyasetin dilini öldürürken kendini de bitiren bir siyaset dilini inşa ediyor. Bu metinleri inşa eden danışmanların kim olduklarını çok merak ediyorum.
Kendini bir milletin sözcüsü ve partisi zanneden partinin hezeyanları ise sayılacak türden değil. YSK'nın basiret ve ferasetten uzak ilk kararı sonucunda şiddete ne kadar yakın psikoloji içerisinde olduğunu gördük. Kıymet verdiğim Altan Tan bile, özgürlükçü bir edayla dolanan S. Süreyya Önder'in şiddet atmosferinden nasıl şifayı kaptığını hüzünle gördüm. Söz konusu bu zevatlar böyle olmadığını son başbakanlık konvoyuna yapılan saldırıyı kınamakla gösterebilirler.
Gerek Aysel Tuğluk'un gerekse Sabahat Tuncel'in saldırının ertesi günü yapmış oldukları açıklamalar durumdan memnun olduklarını göstermiştir.
Sizler kimlersiniz hanımcıklar...
Aysel Tuğluk "Ancak Sayın Başbakan ve AKP iktidarı oyalamak, tasfiye etmek dışında bir yol bilmediler. Bu artık netleşmiştir ve Kürtler hükmünü vermiştir, çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Kürtlerin bu anlamda sabrı da bitmiştir, tahammüle de.
Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kendi kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır. Araf halindeyiz. Sorumluluk devlettedir, Sayın Başbakandadır. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız. Dilim varmıyor demeye ancak, kötü şeyler olacak ifadesini bir his olarak dillendirmek durumundayım. Kürt meselesiyle ilgili olan herkes bilebilir ki, ağır ağır değil, hızlı hızlı sıfır noktasına doğru gidiyoruz..." Cümleleriyle bir anlamda "bu az bile sen daha göreceksin" derken Sabahat Tuncel ise "şiddet en üst düzeyde hepimize yakın" diyerek aba altından sopa gösteriyor.
Kısaca bir dönem Reha Muhtar için keşke Atina'dan bildirse dediği gibi Apo keşke buralara hiç paketlenmesiydi. Dağdan sadece dağı yönetiyordu şimdi ise İmralı'dan hem dağı hem şehri yönetiyor. Keşke bu paketi almasaydık. Herhalde elimizde patladı.
Bahtsız mevcut iktidar elinde kalan bu mirasla daha çok uğraşacak gibi görünüyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap