Marks’ın emek-değer ilişkisinin sonlandığı, kullanım değerinden daha çok değişim değerinin görüldüğü, doğal değer aşamasından fraktal değer aşamasına geçildiği materyalizmden ümidin kesilip yeni bir metafiziğin inşa edildiği modern dünyada sembolik göstergeler önemli bir anlama sahiptir. 1970’lerden sonra ülke Müslümanları ve ülke solu kendilerini semiyolojik göstergelerle izah etmişlerdir. İslami kesimin genç erkeklerinde gümüş yüzük, sakal önemli gösterge iken geç kızlarında ise başörtüsü kişiliği, kimliği, kültürü vs. varlığını temerküz ettiren göstergeler olmuştur. Solda ise gençler parka, bot ve kirli sakal yetişkinler ise bıyıklar üzerinden kendilerini ifade etmeye çalışmışlardır. Kendilerini göstergelerin içine ikame eden her iki kesimde kendi hakikatlerini buharlaştırmışlardır. Hakikatlerini yitirdikten sonra imgeleriyle var olmayı kendilerine esas görmüşlerdir. Her şeyi simülatif hale getiren her iki kesimin fertleri de simülasyon düzeninde solculuk ve Müslümanlık oyununa dahil olmuşlardır.
Bütün bu Baudrillardvari felsefi çözümlemelerimin geleceği nokta Kadir Topbaş'ın oğlu Ömer ve Bülent Arınç'ın oğlu Ahmet Mücahit'in müstakbel zevcelerinin başlarının açık olmasından dolayı koparılan yaygaranın en önemli nedeni göstergeler üzerinden sahip olunan değerlerin varlığıdır. Kuran ayetlerini tevil etmede ya da Kuran’ı anlamada ve yaşamada reformist davranan bir camia için bunun çözümlemesini yapmak önemlidir. Fakat bunun kadar önemli olan modernliği veya asriliği gardırop modernleşmesi üzerinden gerçekleştirmeye çalışanların psikolojisini anlamaktır. En büyük muhasebe yapması gereken kişiler şu an adi bir kapitalizmin, komprador burjuvalığın/bürokrasinin ve omurgadan yoksun siyasetin içinde bulunanlardır. Bir Felsefeci olarak benim yaptığım ve yapacağım birçok muhasebem var.
Ülke Müslümanları başörtüsünün Allah’ın bir emri olup olmadığı konusunda kesin kararlarını verme konusunda mahcubiyetlerine ve kararsızlıklarına son vermek zorundalar. Başı açık gelin ya da eş konusu söz konusunda ise insanların eşi, gelini ya da kızı açık olabilir. Tabiî ki bu Allah’ın hükmünü hatırlamaktan alı koymamalı insanı. Malum medya İslami kesimin kanaat önderlerine (!) başı açık biriyle evlenir misiniz? ya da gelin kabul eder misiniz? Soruları üzerinden birileri tarafından –sözde- bağnazlık ya da yobazlık testinden geçirilmek istenmektedir. Bu sorulara verilen cevaplar üzerinden İslami kesimin kimliği ve psikolojisi üzerinden tahlil yapma imkânı kazanmak istiyorlar. Bu soruya soranlar toplumun bu kesimine ne kadar yabancı olduklarını ortaya koymaktadırlar. Söz konusu bu gelinler İslami kesimin ilk açık gelinleri olmuyor son açık gelinleri de olmayacaktır. Burada İslam’ı anlamada ve yaşamada yaşanan en büyük sıkıntı “ başları açık olarak Müslüman çocuklar yetiştiririz ve öylede Müslüman olunur.” diyen İslam’ı kesimin İslam’a yaklaşımı ve Allah’ın ayetini epoceheye/askıya almalarıdır.
Hürriyet grubu yıllardır gazetecilik yapıyor ama yıllardır bu toplumu bir türlü kavrayamadı ve tanıyamadı. Medya söz konusu gelinlere mahalle baskısını yapmış durumda aradan yıllar geçse belki o gelinler başörtüsü takamayacaklar “zorla başörtüsü giydirildiler.” söylemine muhatap olmamak için. Medya yaygara yaparak belki şimdiden çiftlerin yaşam tarzına ve aile mutluklarına müdahale ederek topluma sıkıntı vermeyi kendisine ahlak edinmeye devam etmektedir. Bu ülkede tartışılması gereken en önemli mesele başörtüsü meselesi değildir başörtülüler meselesidir. Bu konularda fazla yazı yazmayı düşünmüyorum artık. Felsefe/hikmet üzerinden yazmaya özenle dikkat edeceğim. Bu dehlizlerde seyir zevki olanlarla ve uzun yolculuklardan hoşlananlarla beraber düşünmeye ve taşınmaya devam etme dileğiyle…
Yorum Yap