Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Seçime ve helalleşmeye dair

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-18 12:41:48

Seçime ve helalleşmeye dair
Modernizmin kutsalı sekülerizm iken Tanrısı ya da irade edicisi politikadır. Uzun bir seçim sürecinde hem zihinsel olarak hem eylemsel olarak mesaimizi sarf ettiğimiz seçimler nihayet sonuçlandı.

Tabii ki sonuçlanalı 5-6 gün olmasına rağmen hemen bir tür telaş kaleme ya da klavyeye sarılıp bir şeyler çiziktirmek ya da tuşlamak aceleciliğinde bulunmadım. Kafamın demlenmesi gerektiği kadar sürecin ve meselenin kendisinin de demlenmesini bekledim. Yani Kılıçdaroğlu aceleciliğinde ve acemiliğinde bulunmanın isabetli olmadığını düşündüğüm için.

Söz Kılıçdaroğlu'na gelmişken Kılıçdaroğlu sanki o gün mahalle kavgasında iyi bir yumruk yiyen fakat iç çekişini saklamaya çalışan bir çocuk gibiydi. Hele ki mikrofonların arkasında kaybolan görüntüsü ve altına tabure konularak yükseltilmesi R. Barthes'in tasvir ettiği göstergeler dünyasında ironik bir göstergeydi. Yani "Ne zamana kadar taşıyacağız ve yükselteceğiz." sorunsalını bazılarına

düşündürtecek bir göstergeydi. "Yıkılmadım ayaktayım." edasına sahip
bir poz verdi. Katılan yeni seçmen oylarının ve alevi oylarının bloklaştığını düşünürsek oy kazanmaktan daha çok oy kaybeden bir CHP ve Kılıçdaroğlu vardı. Biraz oy alabildiyse gerçekten ekonomik iyileşmeye ihtiyaç duyan emeklilerin bir kısmından oy aldığını söyleyebiliriz. Nitekim bir seçmenin Ak Parti'ye evet dedikten sonra 'AKP emeklinin maaşlarını düzelt' mesajı da bunu göstermektedir.

Akılda kalan en çarpıcı trajik ve ilginç kavram '3,5 milyon 'oydaş' kazandık.' 'Oydaş' bildiğim kadarıyla siyasette ilk defa kullanılan ilginç bir tercih. Bu kavramın fazla kullanılmasını tavsiye etmem.

Çünkü kavramın üzerinde oynandığında ilginç kavramlar ve yakışıksız isimlendirmeler ortaya çıkabilir. Şu da anlaşılmalı ki halk sabah başka söyleyen akşam başka söyleyen lider tipine fazla prim vermiyor.

Bahçeli ise ketumluğunu ve bazen yer yer aldırmazlığını bu seçim sonuçlarında da gösterdi sürekli kabahati ve kusuru dışarıda arayan' hırsızın hiç mi suçu yok' dedirtecek türde hatayı hem ötelerde arayan bir tavır ve tutum takınmıştır. Bu kadar aldırmazlığın nedeni herhalde var olan ve kendisinin de inandığı alternatifsizliğidir.

3. Kez seçilerek yeniden kabine kuracak R. Tayyip Erdoğan ise geleneksel hale getirdiği 3. Balkon konuşmasında yine bütünlük ve kardeşlik mesajı verdi. Şam'dan Beyrut'a Kahire'den Gazze'ye Balkanlar'dan Kafkaslara Türk-İslam dünyasına seslendi. Yeni anayasa vurgusunda bulundu. Yeni anayasa yapma konusundaki isteğini tekrar vurguladı. Bu konuda ısrarlı olmasının önemli olduğunu düşünmekteyim fakat fazla ısrarlı olmasını çok anlamlı görmüyorum.
Gerek CHP ve MHP gerekse 36 milletvekilliği kazanan BDP'nin hem referandumda hem de seçim sürecinde sergilemiş oldukları müzmin histerik tavırları ortadaydı. Bu yapılanmadan halka yarar bir anayasa çıkmayacağı aşikârdır. Hz. Ali'nin müthiş ifadesiyle 'eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.'

Söz konusu bu partiler halkın menfaatine değinen hiç değilse YAŞ kararlarıyla dindar oldukları için 28 Şubat sürecinde atılan masum ve mağdur kişileri ve aileleri bile görmezden gelmişlerdir. Türk ulusalcılığı ve Kürt ulusalcılığı ekseninde toplanan tepedeki bu yapılanmanın her iki ulusalcılığı da büyük oranda tasvip etmeyen bir millete verebileceği fazla bir şeyin olacağını zannetmiyorum. Hükümet enerjisini ve sinerjisini bu meseleyle fazla geçirmekten daha çok icraata yönelmek durumundadır. 2002-2005 arasındaki yüksek orandaki yerel yatırım ve icraatların ne yazık ki son 5 yılda düşük oranda seyrettiği görülmektedir. Başbakan Erdoğan'ın yapması gereken bir sürü vaatleri var insanlar bunu belleklerine aldıkları gibi internetin sanal belleklerine de kaydedildi. Yani yapılacak çok iş var.

Ayrıca 'helalleşme' sürecine gelince Başbakan balkonda 'hakkımı ve hakkımızı helal ediyoruz' demişti. "Kul hakkı"
denen hak kolektif olmaktan daha çok bireysel bir haktır. Yalnızca kendi hakkını helal edebilir. Kendisine 'beyinsiz' imasında bulunulan Ak Parti seçmenin ve teşkilatında çalışanların haklarına helal etmeye veya vekalet almadan helal etmeye hiçbir hakkı yoktur. Çünkü bu adamların uslanacağı yok halihazırda. Hala 'deveye diken ....'

edepsizliğini sergilemeye ve 'beyinsiz' imasında bulunmaya devam etmekteler. Kimisi de Allah'ın ayetine ve inananların inancına saygısızlık yapıp sözünün arkasında durduğunu söyleyip 'helalleşmeye hazır değilim' pozu edinmekteler. "Hazır değilimci" Hanımefendi koca bir ümmetin hakkı omzunuzun üzerinde durmaktadır. Hele diğer hanımefendi size ne demeli akademisyenliğinizden utanmadığınız gibi litera/okur-yazar olmanızdan da utanmadınız. Kafayı çatlatırcasına efendim 'katliama hazırlık için yol yapılıyor' tarzındaki sap/ta/malarınızı söylerken. Yok böyle bir bilim insanlığı...

Helalleşilecek insan kendisinin de kusurlarının olduğunu ve karşısındakinin hakkını helal etmesini bekleyen basiret ve ferasetine sahip insandır. Ne yazık ki Başbakan'ın muhataplarının bu feraset ve basirete sahip olmadıkları aşikardır.

Bu arada en anlamlı ve zekice tepki Samanyolu Haber'in sunucusu Asım Yıldırım'ın anlamlı ve mizahi bidonlu göbeğini kaşıyan adam tasvirli tepkisiydi. Bunu bir devlet memuru bile yapsa anlayışla karşılanması gereken ülkede özgürlükçü olması gereken medya organının sunucusunun elindeki programı alarak cezalandırması kınanacak vahim bir durum olarak görülmesi gerekiyor.

Kafa karışıklıkları ve sapmanın kesimi yoktur. Yılların 'İslamcısı' olan Altan Tan'ın BDP ve PKK taşeronluk yaparcasına YSK'nın skandal ilk kararından sonraki ifadelerine ve Hatip Dicle kararı öncesi "Hayat bundan sonra zindan olur akıllarını başlarına alsınlar." Ne demeli pes yani... Zevatın beslenme kaynağı 'vahiy mi kafatasçılık mı?' bunu zaman gösterecek bize. Bu zevatı anlamadım her geçen gün beni şaşırtıyor. Enteresan bir adam oluyor Altan Tan.

Kuşağındaki İslamcıların sapmalarından farklı bir türü olarak görebiliriz onun sapmasını.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara