Dolar

42,6940

Euro

50,2029

Altın

5.909,30

Bist

11.456,34

Şafaktaki son çığlık: Ak Parti ve Politika I

18 Yıl Önce Güncellendi

2009-01-23 01:47:00

Şafaktaki son çığlık: Ak Parti ve Politika I

Cumhuriyet döneminin yeni siyasilere ve siyaset anlayışına yani kök paradigmalarına uyum sağlayamayan toplum DP, AP, ANAP ve son olarak Ak Parti gibi partileri yüksek bir sayıyla iktidara taşı tepkisel bir duruş sergilemiştir. Bu partiler hiyerarşisinde halef konumunda olduklarını söyleyen partiler daima seleflerini referans aldıklarını beyan ettiler. Bu siyasi hareketler merkezi sisteme/konjonktüre entegre olduktan sonra vücut buldular. Konjonktüre entegrasyonda sürekli sıkıntı yaşayan MSP, MNP, RP, FP ise sürekli güç kaybına uğradı; 2000 yılında ise büyük bir kayma ile farklı/başka bir vücut buldu.

 

Ak Partinin duruş, tavır, söylem, değişikliği göstermesinin nedeni yeni bir beden, yeni bir biçim arayan, geleneklerini, değerlerini, duygularını, ruhunu değiştirme isteği midir? ?Çıkardık? denilen gömlek bu farklı bir vücut oluşturma gayesi olan harekete dar mı gelmiştir? Yoksa kendine yakışmadığını mı algılamıştır? Yoksa bu gömleğin ağır olduğu düşüncesi zuhur etmiş, bundan dolayı çıkarma isteği mi ortaya çıkmıştır?

 

AKP post-fordizmin ürünü olan modern politika olarak zuhur eden politik anlayış gereği hedef kitle olarak gençliği seçmiş, politika ürettiği alanlar ise çevre, insan, ekonomi, hayvan hakları, eşcinsellik -bu alanda politika üretmediğini söylese de- ve seçmenin görev yüklediği ve beklentileri olan dini hayat tarzındaki talepler olmuştur. MNP çizgisinin kan kaybı yaşamasının nedeni, kendi tabanı ve tavanının sosyolojik çözümlemesini tam yapamayışıdır. Kapitalizmle entegrasyon sürecini yaşayan gerek bürokratik ve siyasal gerekse ekonomik alanlarda söz sahibi olan mahallenin çocukları taşındıkları başka mahallelerin hayat tarzından etkilenmeye başlamışlardır. Anadolu'nun mütevazı bir gecekondusunda yaşayan soluk pantolonlu kişilik fenomeni Nişantaşı'nda hayat sürdüren bir fenomen olmuştur. Ya da bir dönem sesinin erkekler tarafından duyulmasının haram olduğuna inanan mütesettir Müslüman bir bayan, erkekle tokalaşmanın veya yanak yanağa öpüşmenin zorunluluktan dolayı ?olabileceği? kanaatine varmıştır. Lüks villalarda yaşamakta ve Posche marka otomobile binmekte olan bir sınıf meydana gelmiştir. Kısaca mahallenin çocukları olarak bir zihniyet değişmesi -yamulması- ile karşı karşıyız.

 

Aslında Türkiye'de sağın ve solun geldiği nokta itibariyle yaşadığı kader ortaktır. En çok kızdıkları ve düşman oldukları kapitalizme yenik düştüler. Solcular her durumda diyalektik kavramı ile meseleyi çözmeye çalıştılar. Biz sağcı Müslümanlar da ?cihad? kavramı ile bütün yaptığımız eylemleri adlandırdık ve onlara meşruiyet kazandırdık. Burada ?cihad? anlayışını küçümsediğim gibi çıkarım olmaması gerekir. Bir ruhun kavramı olan ?cihad?ın eften püften şeyler için kullanılmasından duyduğum rahatsızlığın anlaşılmasını salık veririm. Solcuların neferleri proletarya iken Müslümanların neferleri ise mücahidler oldular. Solun proletaryaları kapitalist sistemle bütünleşirken mücahidler! de kapitalizmin iğdiş edici çarklarından kendilerini kurtaramadılar. Yine solcular ve Müslümanlar/dindarlar davalarını öğrencilik gibi gelip geçici olan yıllara sıkıştırdılar. Solcular solculuklarını öğrenci kafeteryalarına mahkûm ederken Müslüman gençler de Müslümanlıklarını vakıf veya cemaat bünyesinde kaldıkları evlere ve yurtlara hapsettiler. Müslümanlar olarak hayat tarzımızı tebliğ etmek şöyle dursun Müslümanlığımızı gösterecek göstergeleri ve fiilleri bile ortadan kaldırdık. Mustafa Özel, üniversite yıllarındaki solculardan eser kalmadığı, bir kısmının reklâmcı, bir kısmının medyacı, bir kısmının işadamı olduğu tespitinde haklıdır. (bkz. İslam Ülkesinde Solculuk, M.Özel, Anlayış, Mayıs 2005) Bizim camianın da bir dönem hızlı mücahidleri işadamı, müteahhit, medyacı, yönetici gibi meslek erbabı oldular.

 

Post-fordizmin eşiğinde sol kendini acı deneyimlerle baş başa bırakmışken sağ da toplumsal meselelere çözüm bul-a-mayarak itibarsızlığın eşiğine geldi. Sağ pratiksel bir zekâyla fiyat ve kâr bağlamında meselelere bakarak sorunları çözmeye çalıştı. Toplumsal olmaktan çok ekonomik nitelik taşıyan bu bakış sağı kapitalizmle kucaklaştırdı. Solcular/laikler çağdışı, gerici, yobaz gibi kavramları kullanarak büyük bir kesimi ötekiliğe ve hiçliğe mahkum etti. Son dönem politika anlayışı ile bu söylemlerin/silahların kendilerine dönmüş olduklarını da görmezlikten geliyorlar. Çünkü son zamanlarda statükoculukla, tutuculukla, bağnazlıkla suçlandıkları oldukça çok sık yaşanan bir durumdur.

 

Sağdaki ve soldaki siyasetsizliğin nedeni, dayandıkları gelenek açısından ölümcül olmayan ama hayatın ileriki yıllarında olumsuz yönde etkisi olan küçük yaşlarda geçirilen hastalıktır. Solun Sovyet rüzgârından ve Che-Fidel efsanesinden ve macerasından esinlenerek oluşturmuş olduğu siyasal anlayışın -menşeinin olmamasından dolayı- tıkanması oldukça normaldir. Köklü bir medeniyet ve geleneğe sahip olan Müslümanların siyasal anlayışının tıkanmasının nedeni toplumsal/kişisel zafiyetleridir. Bunlar; enaniyeti yenememek, nefis mücadelesindeki mağlubiyetler, duruş ve tavır bozuklukları, örnek olamama, dünya malıyla yaptıkları mücadelede yenik düşme gibi zafiyetlerdir. Oysaki bizler Müslümanlar olarak bir takım beyni solmuş tarihin, ideolojinin ve tanrının sonu olduğunu söyleyen buhranını ve bunalımını hakikat diye yutturan teorisyenlerin söylemlerine karşın yitirdiğimiz hikmetin ve hakikatin peşine düşerek büyük şairin dediği ?oluş sırrını? çözebilecek bir siyaset anlayışını ortaya koyabilir/iz/dik. ?Ölümcül gelenek? diye nitelendirdiğim olgu, şairin dediği ?Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız? olgusuyla aynı düzlemdedir.

 

Not: Daha önceki yazımda vurguladığım gibi Bazen AKP bazen de Ak Parti kullanmayı tercih ettim. Gelecek yazıda Ak Partinin gelmiş olduğu konum ve yaklaşan yerel seçimler konusunda tahliller yapmaya çalışacağım..

 

 

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara