Referandum konusunda yazmamayı tercih ederek makul bir iş yaptığımı düşünüyorum. Bu kararımı BDP’nin boykot kararıyla benzetilmesinden içtinap ederim. Yazmamamın en büyük nedeni referandum içerisinde söylenilen sözler ve kafa karıştırıcı tasvip edilmeyecek düzeye ulaşan siyaset dili ve siyasi analizlerin olmasıdır. Yazımı ve söyleyeceklerimi referandum sonrasına bilinçli bir şekilde bırakarak isabetli analizler yapabileceğimi düşündüm.
Referandum sonuçları özet olarak şu cümlelerle özetleyebilirim.
1-“İstemezuk” refleksine sahip olan statükocu CHP ve MHP siyaset anlayışı değişimci reflekse mağlup olmuştur.
2-“Evet” tercihinde bulunan seçmen partizan bir refleksten daha çok paketin içeriğiyle ilgilenip oy verdiği partisine karşıt demokratik bir tavır ortaya koymuştur.
3-Kılıçdaroğlu’nun 1970’lere ait olan siyaset dili yoksul olduğu söylenen Anadolu’da tutunamamıştır.
4-Ülkücü tabana tebaa mantığıyla yaklaşan yaklaşımı iflas etmiş ve kendisini tebaa gören yaklaşımı mağlup etmiştir.
5-12 Eylülde dayak yiyen ve işkence gören kesim bir parti tepesinden daha etkin ve etkileyici olmuştur.
6-Anayasa değiştirmek için darbeye gerek olmadan milletin iradesi anayasayı değiştirmeye muktedirdir.
7-Psikolojik baskı ve tehditlerle seçmeni baskı altında tutan BDP’nin “hayır” çıkma riskini göz önüne alarak ileride statükocu saflarla beraber olabileceğini göstermiştir.
8-Seçmen “Benden ne istediysen sana veriyorum. Bunun karşılığını vermeni bekliyorum. Bu ülkeyi kalkındırmak için hiçbir mazeretin kalmadı. Senden bu ülkeye hizmet bekliyorum.” mesajını vermiştir.
9-“Hayır” diyenlerin birçoğu paketi okuma gereği bile duymadan “AKP” ve R. Tayyip Erdoğan nefreti veya karşıtlığı üzerine inşa edilmiş bir refleksle hareket etmişlerdir. Bu psikoloji cumhuriyet mitinglerinin başarılı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Milli Takımın Basketbol maçı sonrası Başbakana karşı edepsizlikte bunun göstergesidir.
10-MHP tepesi Anadolu’da kaybetmiş, rotayı sola çevirmiş, alabora olmuştur ve Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP ve çevresi halka “haso-memo” marazi ve şizofrenik tutumdan kurtulamamış ve sadece sahilin partisi olmayı tercih etmiştir.
Başbakanın mevcut uzlaşmaz muhalefetle iktidar yolculuğu yapması en büyük şanssızlığı olmasına rağmen bu ülkeyi sosyo-kültürel, ekonomik olarak uluslar arası alanda layık olduğu yere götürmek boynunun borcudur.
Not: Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması CHP’nin organizasyonsuzluktan ne kadar olduğunun resmidir. Organizasyon olmadan ülke yönetilebilir mi? Bilmiyorum.
Yorum Yap