Oy Yok Diyenler Ev Zencisi mi Tarla Zencisi mi?
16 Yıl Önce Güncellendi
2011-04-09 01:13:26
Baudrillard belirsizlik içinde tekno-ışıklandırılmış kinetik mekânla, dinamikleştirilmiş mekâna dayanan total bir tiyatro görünümüne bürünmüş büyük bir dokunsal iletişim kültürüne doğru gidilmekte ve hipergerçeklik çağının başlamış olduğunu dile getirir. Bu toplumda ve düzende her şey belirsizlik ilişkisinin elinde kalmıştır ve belirsizlik hayatın bütün alanlarına sızmıştır. Medyanın ve kitle iletişim araçlarının etkisiyle hakikatin yerini yapay ve sanallık, doğrunun yerini yanlış/batıl, iyinin yerini kötü almaktadır. Bu düzende zıtlar karşıtına döndüğü gibi her şey birbirinin yerine geçmekdir.
Her ne kadar simülasyon sürecini batıya özgü olarak yorumlasa da içinde yaşadığımız çağdan ve batılılaşmadan/maymunlaşmadan nasibini almış bir toplum olarak simülasyon sürecini iliklerine kadar yaşayan bir toplumuz. Ergenekon davasının medyatik hale gelen O.J. Simpson davasına dönmediğini söyleyebilir miyiz? Cinayet unutularak yapay olarak bir ünlü fenomene kaydırılan bakış açısı aynen Ergenekon yapılanmasının unut//tur/ulması na ve fer olan fenomenlere kayan bakış açısına benzemektedir.
YGS bir akıllının atmış olduğu taşı deliler gibi çıkarma telaşesine düştük. Medyasıyla, bürokrasisiyle, siyasetiyle, muhalefetiyle ve genciyle hezeyan içinde koşuşturduk kuyuya dalıp akıllının taşını çıkarmak için. Bu ihaleyi de cemaate bırakma telaşesi içine düşüldü. Cemaatten rahatsız olanların ahlaktan da rahatsız olduklarını söyleyebiliriz. Eğer bu cemaatin olmadığını düşünülürse bu gençlere ahlaki ve manevi katkı sağlayan büyük bir kaynağı kurutmuş olursunuz.
Yaşamı bir figüranın aldığı kıytırık bir rolü oynar edasıyla yaşıyoruz. Yaşadığımız şey hiç hayata benzemiyor. Kafasını kenara koymuş omuzlarının üzerine monitörü ya da beyaz camı geçirmiş cyborglar gibiyiz. Kafamızı ellerimizin arasına alıp düşünmek gibi bir zahmet içine girmiyoruz.
Feminizm dalgasının Müslüman kadınları işgal ettiği çağı yaşmaktayız. "Başörtülü aday yoksa oy da yok." Sloganını ortaya koyanların kendilerine eleştirel yaklaşanlara söylemlerinden oldukça kızgın ve öfkeli oldukları anlaşılıyor. Aslında bu ülkede başörtülü feministlerin başı açık feministlerden kısmi de olsa başörtüsü özgürlüğü dışında meseleler hakkında çok da farklı düşünmediklerini söyleyemeyiz. İki kesiminde istediği feminal, liberal/ özgürlükçü ve konformist hayat beklentilerinin olması söz konusudur. Yani zihinlerinin seküler ve modern kalıplar tarafından inşa edilmesi itibariyle zihinlerini çalışma kabiliyetleri ve hareket parametreleri birbirinden çok ta farklı olmadığını söyleyebiliriz.
"Başörtülü aday yoksa oy da yok." Cenahının lider feminal kadın tiplerinden biri Nihal Bengisu Karaca öncelikle içinde bulunduğu ortamın ya da yanında kimin olduğunun ya farkında değil ya da görmezden gelmektedir ya da daha da kötüsü insanları saf görmektedir.
Merve Kavakçı'nın içinde kaldığı durumu "trajik" olarak nitelendirirken genel yayın yönetmeni olan zatın insana ve kadına dair yaklaşımını görmezden gelmesi hem bilişsel hem etik açıdan sorgulanmalıdır. Karaca, 1998'de haklarını aramak için protesto gösterisi yapan başörtülü kadınlara 'fahişeler' diyen, 18 Mart 2002'de Eren Keskin için 'Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim' ve Genelkurmay'ın bazı uygulamalarını eleştiren Gülay Göktürk'e yönelik 'Hanımefendi o ordu sizin bacak aranızı da koruyor' cümlesini sarf eden* Fatih Altaylı'ya yönelik nasıl bir sivil itaatsizlik gerçekleştirdi ya da gerçekleştirecek. Birilerini "İslamcı Aydın Oryatalizmle Suçlarken" diğerine yönelik tarla zencisi olmaktan daha çok ev zencisi gibi davranmaktadır diyebiliriz. Bengisu ile Altaylı'yı aynı yayında tutan hanım efendinin okunma isteğimi yoksa kazanmak mıdır?
Bu ülkede asıl tartışılması gerekilen şey başörtüsü değil başörtülülerdir. Çünkü ilginç bir maceraları var onların.
Evrimleşmelerinin nedeni ev zencisi olma gayreti mi yoksa tarla zenciliği samimiyeti ve asaletimi midir?
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap