Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Ölümcül şiddet ve Oslo

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-24 13:13:05

Ölümcül şiddet ve Oslo
"Ben gelecek 2000'li yılların çan sesiyim" diyen Nietzsche 'Şen Bilim' de, 'Tehlike içinde yaşayın. Şehirlerinizi Vezüv'ün eteklerine kurun!' diyerek Batıyı ve düşüncesini erimekte olan bir buz parçası olarak görmekteydi. Batılı ve düşüncesi hem epistemolojik olarak hem de ontolojik olarak kendisini Vezüv'ün kenarına yerleştirmese de iç dünyasını Vezüv haline getirmiştir.

Nitekim Callinicos'un söylediği gibi; 'Vezüv'ün ne zaman yeniden patlayacağı" belli değil.

Grek-Roma işbirliği içerisinde meydana gelen Hırsitiyanlığın paganlaştırılması sonucu dini ve ahlaki tasavvur çökmüş Nietzsche'nin ifadesiyle decadence olmuş, aydınlanma ve sonrasında gelişen high tech/ileri teknolojinin katkısıyla marazi birey ve toplum inşa edilmiştir. Modern paradigmanın/cenderenin farkında olmayan birey bu paradigma içinde 'ötekini' yok etmeye yönelik bir 'cyborg' haline dönebilir. Her şeyin iyi gittiği zannedildiği bir anda Vezüv/yoksullaştırılmış ve paganlaştırılmış iç dünya her an patlayabilir. Nitekim dünyanın en sakin ülkelerinden biri olan Kuzey Avrupa ülkesi olan Norveç'in başkenti Oslo ve Utoya adasında bu içsel patlamanın temerküz ettiğini görüyoruz. Olay siyasal ve stratejik denilen güdümler tarafından organize edildiği varsayılsa bile katil ve maktullerin insan olması hasebiyle ortada çözümlenmesi gerekilen ciddi bir durumun olduğunu söyleyebiliriz.

Bu saldırı akametinde Batı düşüncesinin ve tasavvurunun inşa etmiş olduğu temellerin sorunlu olduğunu söyleyebiliriz. Baudrillard'ın ifadesiyle " Batı tarihinin temel yapı moral bozukluğudur." ve yine onun ifadesiyle Batı düşüncesinin ve algısının "mayası bozuktur". Hakikatin öldürüldüğü, erdemin 'Kant ahlak anlayışı' ile tutturulmaya çalışıldığı Batı yaşantısında ve tasavvurunda bu tutturmaların her an düşebilecek tutturmalar olduğu aşikârdır. Oslo'da yaşanan olayın temellerini anlamak için Baudrillard'ın söylemiyle 'gerçekliği kazanmamız için gerekirse kanın aktığı yere gidip gerçekliği yeniden kendimiz için kazanmamız gerekir.'

Seküler hayat tarzı ve ahlak anlayışı insanın basiret, feraset, vicdan ve merhamet anlayışını ve içsel dinamiklerini yok etmiş ve diğerini veya ötekini yok etmeye yönelik güdümlenen insan inşa edilmiş. Hobbes'cu ifadeyle 'insanın insan kurdu' haline gelmesini sağlanmıştır. Nietzsche'nin modern insanın marazi yönü olarak gördüğü 'nedenlerle sonuçları birbirine karıştırma' eğilimi olayın sonrasında yapılan yorumlarda kendini tekrar göstermiştir. Bu olayın faili olarak önce Müslümanları gören basiret ve ferasetten yoksun Batı düşüncesi ve bizdeki şubeleri sonraları ise olayın nedenini aşırı sağcılıktan kaynaklanan bir saldırı olarak yorumladı.

Modernleşme önce Tanrı'yı öldürdü sonrasında ise nitekim insanı öldürmüştür. Nitekim Baudrillard Tanrıyı öldüren Batı düşüncesinin Tanrının ölümünden geriye kalan metastazlarla uğraşmak zorunda kaldığını iddia etmiştir.
Oslo'da olan bu saldırı benzeri "İslam dünyasında yoktur ya da olmaz"
şeklinde bir önerme de ne yazık ki geçerliliğini kaybetmiştir. Çünkü İslam dünyasında yaşayan bireylerde modernleşmeden/sekülerleşme payını almış basiretini, ferasetini, v,cdanını ve merhametini kaybetmeye başlamıştır. Basiretimizi, ferasetimizi, merhametimizi ve vicdanımızı yitirmemeliyiz yoksa edinmeliyiz.

* Not: Baudrillard için bk. Ahmet Dağ, Ölümcül Şiddet (Baudrillard'ın Düşüncesi), İstanbul: Külliyat Yay., 2011-Haziran, ss. 239.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara