Öle öle özgürlük
15 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-13 12:08:05
Devrimin başlanma nedenin daha çok Filistin sorununa duyarsız olan ve işbirliği içinde hareket eden yönetimlere tahammülsüzlükten doğan bir süreç olacağını düşünüyordum. Olması gereken bu neden devrimlerin bazı ülkelerde alt nedenlerinden biri olurken (Mısır vb.) bazılarında ise (Tunus, Libya, Yemen) alt nedenlerden bir neden bile olmadı.
“Ekmek ve özgürlük” gibi slogana dayanan bu devrimler Tunus ve Mısır’da entelektüel ve cemaat yapılanma içinde gerçekleşirken Libya, Yemen gibi ülkelerde ise kitlesel diyebileceğimiz bir yapıda gerçekleşti. Tunus’ta Gannuşi’nin liderliğinde devrim başarılı bir devrime dönüşme kabiliyetine sahipken Mısır’da ise Müslüman Kardeşlerin önderliğinde oluşan devrimin önündeki en büyük engel mevcut Tantavi liderliğindeki mevcut militer yapılanma. Mısır’ın diğer bir sorunu Kıpti Hıristiyanların hakları ve dini özgürlüklerine yönelik toplumsal bakışta olan sıkıntılar. Karşı taraf sorunlu da olsa bu konudaki sicilleri ve tecrübelerinin sağlıklı olmadığını söyleyebiliriz.
Hem devrimlerin başlangıcındaki bazı soru işaretleri hem de devrim sonrasındaki sıkıntılar neden-sonuç ilişkisini kendi içinde paralel olarak barındırmaktadır. Düşünme serüvenimde hiçbir zaman “bu adamlar hödük devrim yapamazlar onlara devrim yaptırıldı” hödüklüğünde ve ahmaklığında bulunmadım. Hiçbir zamanda kahve köşesinde görüntüleri seyredip yersiz büyük bir heyecana ve çocukça sevinç içerisine de girmedim. Durarak düşünmek düşünme ve yazma serüvenimde en büyük ilkem oldu.
Bende Yusuf Kaplan gibi devrimin nihayetinde olacağını ama vaktinden önce hızlandırıldığını düşünüyorum. Bu devrimlerin hızlandırılmasının nedenin Türkiye’nin önünün kesilip kesilmemesi için yapılıp yapılmadığını bilmiyorum fakat Türkiye’nin devrimler üzerinden bölgede durdurulduğunu ve etkisinin engellendiğini görüyorum.
Türkiye siyasetinin en büyük imtihanı Suriye üzerinden oluyor. Babasının tecrübesinden hareketle insan öldürme uzmanı haline gelen Esed ailesi vampir edasında insan öldürüyor. Suriye’ye yaklaşık üç yıl önce gittiğimde bir ‘turist’ olarak baskıyı ve zulmü hissetmiyor fakat ‘muhaberat’ denen pis adamları görüyor ve nefeslerini sokakta hissediyordum.
Şamdan Haleb’e gitmek için terminale nasıl gidebileceğimi sorduğum ve sonrasında bize terminale kadar eşlik eden aramızda muhabbet doğan Hama’lı kardeşime “Beşar Hafıza göre iyi olmalı eğitimli biri” dediğimde beni uyarır edayla çekingen bir şekilde ‘O hafızın oğlu’ dedi ve bana Hama’daki katliamları hatırlattı.
Evet babasının genetiğine sahip Beşar şu ana kadar 10.000 küsur kendi toprakların insanını öldürdü ve duracağa da hiç benzemiyor. Katliamlarını Rusya, Çin ve İran desteğiyle yapıyor. Esed yönetiminin Baasçı bir gelenekten olmasından dolayı Çin ve Rusya’nın desteğini anlayabilirim. Fakat Humeyni’nin mirasına sahip olduğunu iddia eden İran’ın Müslüman kanının dökülmesine nasıl göz yumar anlamakta birileri gibi fazla zorlanmıyorum. Çünkü İran İslam dünyasının problemli çocuğudur hiçbir zaman bu yaramazlıklarından vazgeçecek gibi görünmüyor. İran’ın problemlerine daha önceki yazımda[2] değinmiştim. Asıl sorun şu: Zerdüşt bir gelenekten gelen İran neden ‘Şiilik’ gibi sorunlu bir akımı tercih ettiğidir. Hangi saikler ve öğretilerin paralelliği İran’ı bu tercihe ittiğidir.
İran’ın sıranın kendine gelmesini istemediği için Suriye’ye destek veriyor söylemi ve bunun için İran’ın politikasını anlamlandırmaya çalışmak akıl ve nizamdan uzak bir yaklaşımdır. Çünkü % 70 in üzerinde halk Esed yönetimini istemiyor. Eğer İran’da da benzer bir durum söz konusu ise yani halkın çoğunluğu mevcut yönetimden memnun olmuyorsa gitmesinden neden rahatsızlık duyulsun. Esed hanedanlığını istemeyenlerin ise İsrail işbirlikçi gibi izah edilmesini de anlamıyorum. Esed hanedanlığının İsrail’e karşı ne zaman tavır koyduğu ve ne kadar işbirlikçi olmadığı ise tartışma konusu bile. Çünkü pratik hiçbir tavrı söz konusu olmadığı gibi Filistin meselesinde İsrail’le işbirliği yapmaktan geri kalmamıştır Suriye halkı bu yönetimden o kadar bıkmış ki öle öle özgürlük peşinde koşmaktadır. Ölmeyi göz önüne alan bir topluluğu işbirlikçi ilan etmek ise akıl harcı değildir.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap