Bir filolog, filozof ve psikolog olarak incili en iyi anlayanlardan biri olduğunu iddia eden ve içinde yaşadığı değerlerin kokuşmasından rahatsız bir bilinçle hareket eden Nietzsche Avrupa’daki Hıristiyan toplumuna ve etkili olan Yahudi topluluklara çok sert eleştiriler yönlendirir. Filozof marazileşmiş nefret ve öfkesini Hıristiyanların eski Polonyalılar gibi koktuğunu söyleyerek göstergeleştirir. Yahudilerin insanlığı tahrif etmesinden dolayı dünya tarihinde en ölümcül vahim millet olarak yorumlayan Nietzsche onlardan tedirgin olan Hıristiyanları ise Yahudiliğin bir ürünü olarak yorumlar. Ona göre kin ahlakı Yahudi-Hıristiyan ahlakına tekabül eder.
Yahudiler eski aciz tanrılarını terk ederek mutluluk tanrısı yerine talep eden, emirler yağdıran bir tanrı tasavvuru ikame etmişlerdir. Hahamlar kendi milli geçmişlerini icat ettikleri dini terimlerle izah etmeye çalışmışlardır. Primitif Hıristiyanlık ta inşa edilen bu Yahudi-Sami kavramlarını kullanmıştır. Hıristiyanlığın Tanrısı yehova gibi sert ve acımasız değil acınası bir Tanrı haline getirilmiştir.1 Düşünür, Yehova Tanrı algısından etkilenen -başlangıçtaki sembolizmin kaba bir şekilde yanlış anlaşılması ve yanlış anlamların tarihi olan- Hıristiyanlığın Roma’dan kalan saçmalıkları da benimsediğini iddia eder.2
Gerçekliğe görülmemiş şekilde düşman, papazca değerleri koruyan, korku ve dehşet içeren bir dil geliştiren, zayıfı yüceltmiş, Nasıralı İsa adına vaftiz edilen bu hareket Yahudi tabiatına bağlıdır. Kendisinin kafasını en çok karıştıran kitabın İncil olduğunu söyleyen Nietzsche’ye göre İsa başkalarının günahları için ölmesinden daha çok kendi günahları için ölen bir günahkardır.3
Dekadent bir dünyada dekadent bir kurtarıcı tipi/İsa icat edilmiştir. İlk Hıristiyanlık kendi ihtiyacına göre Tanrıyı icat etmiştir. Fanatik dediği İsa-mesihin kurtarıcı figürüne dönüştürtmesini reddeden düşünür bu tür sakat bir algının yaşam biçimine de sirayet ettiğini söyler. Oluşturulan bu algı öfkelenmeyen, küçük görmeyen, kendisini aldatan karıyı boşamayan Hıristiyan’ın kendisini incilin ruhuna uygun amellerle kandırmasına yol açmıştır. Ona göre bu bir inanç olmaktan daha yaşam biçimidir.
Baba oğul sembolizmi maskaralığıyla utanç duyduğunu söyleyen Nietzsche bu sembolizmin tarihsel bir ikiyüzlülüğün gerçekleştirildiğini iddia eder.4
Nietzsche, kirli nefesleri ile kendini boğan çağdaşı olan insanları küçümseyerek nefes almadan kavgasına devam eder. Ona göre kendini Hıristiyan olarak adlandıran modern insan berbat bir tahrifat canavarıdır, maymunu aşan bir varlıktır. Kilise dünyası bin kusur yıllık tımarhane dünyasını/kilise karamsar bir ihtiyatla ters yüz etmeye çalışır. İğrendiği şey onursuz olmak anlamına geldiği Hıristiyan olmaktır. Masumane! yalanlar söyleyen söylediğinde hakikati anlamından koparan, marazi kavramlar icat eden bir papaz hayatı gerçek anlamda zehirleyen marazi bir istavrozdur. “Ötesi”, “kıyamet”, ruhun ölmezliği gibi kavramlar papazın efendi kalmasına yol açan işkence araçlarıdır.5 Nietzsche bütün iradenin her yerde hâkim olan –doğumda, evlilikte, hastalıkta ve ölümde- asalak tip olan, kurtarıcı, günahların sırtından geçiren papaza devredilmesinden rahatsızdır.6
Nietzsche çarmıhta öldürülen Mesih/kurtarıcı itikadına “Yalnızca bir Hıristiyan vardır o da çarmıha gerilmiştir.” diyerek ciddi eleştirilerde bulunur. Bu ölümü imgesi ile çelişik bir görünüm arz eden, ayak takımına reva görülen beklenmedik utanç verici bir ölüm olarak niteler. Ferisi ve teolog haline getirilen Mesih intikam duygusu ve eylemin ürünü olarak tek bir Tanrının oğlu durumuna getirilmiştir. Günahlara kefaret olarak masum bir oğlun sunuluşu Hıristiyanlığın bitişiydi.
Kendisinin bile inanmadığı öğretilerine inanacak aptallar bulan Pavlus tarafından sahte primitif bir Hıristiyanlık icat edildiğini iddia eder. “İntikamcı havarilerin en büyüğü ve en önde geleni”7 Aziz Pavlusa bahşedilmiş ölümsüzlük asil insanlığa karşı işlenmiş en büyük marazi zulümdür. “İslam’ın önünde diz çökmeliydik” diyen çelişkilerin adamı Nietzsche Hz. Muhammed’in de “ruhbanlık zorbalığını” ve “kıyamet doktrinini” Hıristiyanlıktan ödünç aldığını söyler.8
Kendisinin görebileceği son Hıristiyan olan ilk Hıristiyan’ı her şeye karşı düşük dürtüleriyle başkaldıran ve ağzından çıkan her sözcüğün yalan olduğunu iddia eden filozof onun benimsediği değerleri zararlı, nefret ettiği herkesi ve değerleri yararlı olarak görür. Nietzsche aslında Tanrıyla olan kavgasını şu cümlelerle özetler:
“Bu Hıristiyanların tanrı olarak niteledikleri ve saygı duydukları “şey”in gerçek Tanrı kavramıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Hıristiyanların inandıkları ve kendi icatları olan” Tanrı” kavramı, tanrıya benzer yanı olmayan, acınası, saçma/absürd, zararlı/marazi bir kavramdır; yalnızca bir hata değil, aynı zamanda hayata karşı işlenebilecek en büyük cinayetlerden biridir. Biz (şahsen) Hıristiyanların Tanrısı olarak kabul ettikleri Tanrıyı inkâr ediyoruz, kabul etmiyoruz… Yahudi mizacının bir özeti olan Pavlusun icat ettiği Tanrı, gerçekte Tanrı inkârından başka bir şey değildir. Böyle bir din entelektüel zihin özgürlüğünü kirletip zehirleyecektir. …Bilimi yasaklayan Tanrı “bilmeyeceksiniz!” edasına sahip ölümcül teröre sahiptir. Tanrı savaş ortamları üreterek insanın boğulmak zorunda kalmasına yol açmıştır.”9
Ona göre Tanrıyı Tanrı olmaktan çıkaran kurum olan kilisenin bütün sisteminin amacı ve gerçek gizli hedefi insanı hasta etmektir. Çünkü kiliseye göre bütün yeryüzü bir tımarhanedir. Dindarın fazla heyecanlanan ve şaşkına benzeyen bir iç dünyası vardır. Şaşkın bir iç dünyaya sahip insanın kendisi dekadent ve kilisenin değerleri de epilepsi gibidir.
Filozofa göre bir insanın Hıristiyan olması için gerçekten yeterince hasta olması gerekir. Hıristiyan hareketi baştan beri dışlanan ve itilenlerin toplu hareketi olmuştur. Çile çeken, ıstırap çeken, çarmıhta kalan her şey ilahi ve kutsidir. Hıristiyanlık galibiyetle yok olan mağlup bir zafer insanlığın başına gelen en büyük talihsizliktir.10
Yorum Yap