Neo-baltacılar ve Akıl Tutulması
14 Yıl Önce Güncellendi
2013-06-04 09:44:00
Goethe‟nin bir şeyleri başlatıp daha sonra olayların akışına hakim olamayan acemi büyücüsü konumuna düşülen bir durumda olaylara müdahale edemeyen aklı başında aklı selim bir adamın yapacağı fırtına sonrası ortaya çıkan manzaranın tasvirini ve muhakemesini yapması ve fırtına sonrası neler yapılabileceğinin tasavvurunu üretmesinden başka bir şey yoktur.
Merhum Baudrillard’a twitter ve sosyal paylaşım sitelerinin mevcut hakikati ve insanları esir aldığı bu zamanları görmek nasip olmadı. Fakat O hakikatin kitle iletişim araçları tarafından ele geçirildiğinin farkındaydı.
Baudrillard için postmodern durum, biçimlerin ve imkânların birleştirilerek tüm cinsellik, sanat ve politika biçimleriyle oynanılarak “transvestizm zamanına” geçildiği bir durumdur. Sahte olan gerçeğin kendisi sahici ve doğru hale gelmiş ve doğru ile yanlış arasındaki ayrım silinmiştir.
Sahtenin hüküm sürmesi yalnızca hakikatin yitirilmesi değil aynı zamanda çirkinliğin ve mayasızlığın hüküm sürmesidir. Nitekim Baudrillard kitle iltişim araçlarının hakim olduğu batı toplumlarını mayasızlıkla suçluyordu.[i]
Gelelim Taksim meselesine… Eylemin destekçilerinin ve ele başlarının kim olduğuna bakınca amaçlarının ne olduğu anlaşılabilir. Bir hak mücadelesi aranırken hususen dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden biri hak ararken haksız duruma düşmemek ve öfkeyi salarken öfke topluluklarını artırmamak. Birileri şiddetle talebini meydanlarda ararken birileri de sükunetle ülkenin ekonomi, siyaset, bürokrasi ve akademi müesseselerini zihni tasavvurlarını güçlendirerek bu müesseseleri tasarımlayıp inşa ediyorlar. Son 10 yıllık Ak Parti iktidarının kemalist-ulusalcı kesime en büyük zararı bu kesimin tamamiyle siyasallaşması ideolojik körlük içinde Horkheimer’ın dediği “akıl tutulması” sürecine girmesidir.
Zamanlarının çoğunu Ak Parti politikalarına ayırarak telef eden ulusalcı-kemalist kesim kendini kuyunun dibine sallamaya devam ederken hakikatin dünyasından koparak mağaralar aleminin gölgelerini gerçek gibi zanneden platon’un zavallılarından daha kötü hale gelmişlerdir. Sanalı gerçek zannetmenin ötesinde paranoyakça tutum ve psikoloji edinmişlerdir. Cumhuriyet mitinglerinden beri gelişmemişler oldukları konumdan geriye gitmişlerdir. Geldikleri nokta Atatürkle Aponun resmini yan yana koyarak eylem yapmak başlamışlardır.
Ulusalcı-kemalist kesim sokaklarda eylem yapıp barlarda kafa çekerken özgürlük mırıltılarıyla demlenirken İslami kesim insan yetiştirmenin önemini fark etmiştir. İnsanın olduğu her alanda mütehassıs insanlar yetiştirmenin önemini farkında olan bu kesim geleceği inşa etme sürecine girmiştir. Belki de Yusuf Kaplan’ın dediği 21. Yüzyıl İslamcıların yüzyılı olacak söyleminin arka planında yayan saiklerden biri de budur. Solun ya da ulusalcı-kemalist çizginin içinde bulunduğu bu acınacak duruma solun içinde bulunan entelenjisiya da izah getirebilecek ve uyarıda bulunacak sahih ve mümeyyiz kafa bulunmuyor artık.
Nefret ettikleri AKP ve taraftarları Avrupa’dan Asya’ya oradan Afrika’ya uzanırken bu taife nefretleri ve akıl dışı tutumlarıyla kuyularının içinde yaşamaktadır. İslami kesimin nasıl çalıştığını görmek istiyorlarsa İSAM’a, Davutoğlu'nun da inşa ve gelişiminde katkıda bulunduğu Bilim ve Sanat’a, İLAM’a, İLEM’e, ENSAR’a, ÖNDER’e, Yazarlar Birliğine, vb. bir çok ilim ocağına İHH’ya, Cemaatlerin dünyayı saran okul ve kurslarına, Müsiad’a, TUSKON’a, ASKON’a ve daha nice sivil yapılanmalarına baksalar dilleri ve akılları -kaldıysa- tutulacaktır.
Ulusalcı-kemalist kesimin yalnızca akademi, ekonomi, soyso-kültürel mekanizmaları çökmemiş siyaset mekanizmaları da çökmüştür. Baykal’dan sonra parti illegal tutumlar edinmiş ve çatışmanın ve şiddetin olduğu eylemlere çanak tutmuştur. Milletvekilleri eylem nöbeti tutar hale gelmişse o partiden siyasal teori ve pratik üretmesini hiç kimse beklemesin. Tek kaleleri rezillik sergiledikleri sinemadan başka bir şey ellerinde kalmamıştır.
Ne parti teorisyenleri ne de seçmen bunu fark edecek durumda değil. Son olaylar solun diğer mekanizmaları çöktükten sonra siyaset mekanizmasının da çöktüğünü de göstermiştir. Sandıkla iktidara gelemeyeceğini gören siyasi irade/sizlik ağaçtan isyan üretip iktidar düşürme hesabına düşmüştür. Siyasi olarak ambulansın arkasından giden nefret edilen fırsatçı sürücüler gibi davranmaktadırlar. Siyaset trafiğinde seyreden sükunet sahibi diğer sürücüler/seçmenler bu fırsatçılığın faturasını kötü keseceklerdir.
[i] Bkz. Ahmet DAĞ, Ölümcül Şiddet-Baudrillard’ın Düşüncesi, Külliyat Yayınları ss. 239.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap