Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Kürtlerin sekülerleşme ile imtihanı

16 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-02 00:31:41

Kürtlerin sekülerleşme ile imtihanı
Daha önce "Eyyübi'nin Torunu olmak ve Başbakanı Düşürmek" adlı yazıMda Kürtlerin asli kimliklerinden uzaklaştırılarak hem sekülerleştirildiklerini hem de etnik milliyetçi/faşist kimliğe dönüştürüldüklerini ifade etmiştim. Seküler bir yapının karakteri sonucu olarak mağduriyet ve mazlumiyet yaşayan Kürtler kendi içinde kendinden olduğunu iddia eden bir hareket tarafından dönüştürülmektedir. Kürtlerin özgürleştirileceğini iddia eden nevzuhur bir hareketin varlığı söz konusu olmuştur.

Aslında aşılamayacak paradokslardan biri Marksist-Leninist bir yapılanmanın bir dönem mollalar ve alimler çıkaran topraklarda yaşayan bir topluluğa vagon olma isteğidir. Bu niyet bazen etnik benzerlikten bazen ezilmişlik duygularını ajite ederek bazen de hem fiili hem de psikolojik ve mahalli baskılar uygulayarak kendini ortaya koymuştur. Münferit bir hareket olan PKK'yı şehirleştirerek yerlileştirmeye sempatik ve kitlesel bir hareket haline getirmeye çalışan BDP vakıası söz konusudur.

Paradokslardan biri ise kadını asil ve vakarlı bir fenomen olarak geleneksel yaklaşımın kadın anlayışının tersine kandan bahseden, dağı adres gösteren gerek tavırları gerekse fiilleriyle kadına hiçbir saygı göstermeyen Abdullah Öcalan'a göndermede bulunan sert söylemlere sahip bazen daha da ileri giderek vakarını yitirip polis tokatlayan bir kadın fenomeni kendini bölgede hakim kılma isteğidir. Bir dönem Altan Tan bu durumu "bu kapak bu tencereye uymuyor." Cümleleriyle izah etmiştir.

Başta Abdullah Öcalan olmak üzere BDP'nin İslamla ilişkileri nedir? Sorgulanması gereken önemli bir sorudur. Bu zevatlar ümmet kavramına, ibadete (namaz, oruç, zekat, hac. vb), Kuran-ı Kerime, Hz. Muhammed'e (s.a.v) nasıl bakmaktadır ve İslam hayatlarında ne kadar anlam ifade etmektedir. Bazen imam öldüren bazen Cizre'de olduğu gibi imam hatipli öğrencilerin kaldığı yurda molotof atan ve medrese basan bir yaklaşım İslam'la ciddi ilişkisi olan bir coğrafyada ne kadar etkin olabilir tartışılır. Kürtler ya sekülerleşme boyutuna girecek ya da kendinden olmayan bir hareketi tasfiye edecek yada zor bir ihtimal olan bu hareketi İslamileştirecekler.

Mevcut yapısı itibariyle bu oluşum dindarlaşmadan daha çok sekülerleşme karakterine daha yakın konuma sahip. Çünkü kendi içine aldığı yapı ya da kişi kim olursa olsun hem sekülerleştirmekte hem şiddet içeren bir dile sahip kılmakta hem de Kürt milliyetçisine dönüştürmektedir. Bunun en bariz örneği Sırrı Süreyya Önder ve Altan Tan örnekleridir. Demokrat sosyalist görünümlü arkadaş YSK kararı sonucunda şiddet dili ve uslubünü kullanmış. Altan Tan ise ümmetci ve 'ancak müminler kardeştir' ayetini unutarak Mehmet Metiner'le tartışmasında Metiner'e ve onun gibi farklı bir siyasal tercihte bulunan Kürtleri de kuşatan bir ifadeyi 'devşirme kürt' ifadesini kullanırken hiç yutkunmamıştır. Son üç ayda Sırrı Süreyya Önder son iki yılda Altan Tan takip edildiğinde hem demokratlıkları hem de Müslümanlıklarının ciddi anlamda dejenere olduğunu görürüz.

Eyyübi'nin torunları olan bu ülkenin önemli çimentosu olan Kürtler ciddi bir imtihanla karşı karşıyalar. Yeni nesil camileri terk etme durumundalar. Kendilerine şimdiye kadar PKK'nın ne kazandırdığını ve bdp'nin ne kazandırdığını ve ne kazandıracağını iyi hesaplamalıdır. Bu kadar seküler bir elbise köken olarak imani bir duruşa sahip bedene ne kadar uyacak bilmiyorum. PKK ve BDP üzerinden bir sekülerleşme tehlikesi olgusu ile karşı karşıya olan muhataplar sekülerleşme yada dindarlaşma tercihiyle karşı karşıya kalacaklar.

Tıpkı Ahmet Kekeç'in bir dönem 28 Şubat sürecinde Reha Muhtar için keşke Atina'dan bildirseydi dediği gibi bende diyorum ki keşke Apo dağda kalsaydı çünkü PKK şehirlileşmeye çalışmakta. Ama bu oyun sağduyu sahibi bölge insanları tarafından bozulacaktır.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara