DİĞER İÇERİKLER

© Copyright 2023 - Timeturk İnternet Haber

Bu sitede yer alan tüm içerikler Timeturk'e aittir. Kopyalanması kesinlikle yasaktır.

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: Undefined variable: currency

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

A PHP Error was encountered

Severity: Warning

Message: Invalid argument supplied for foreach()

Filename: layout/header.php

Line Number: 566

Backtrace:

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\views\layout\header.php
Line: 566
Function: _error_handler

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\application\controllers\Detail.php
Line: 836
Function: view

File: D:\home\timeturk.com\httpdocs\indexd.php
Line: 315
Function: require_once

Küresel Proje Selefileşme ya da Sefilleşme Hareketleri

2014-06-12 13:34:35
İslâm medeniyeti ya da düşüncesi ikinci büyük sarsıntı Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle “13. ve 14. yüzyıllarda yaşadığı, Batı'dan Haçlı sürülerinin, Doğu'dan Moğol sürülerinin yol açtığı…”[1] sarsıntıdır. İkinci buhranı sonlandıran Osmanlı tecrübesinin çök/ertil/mesi İslam tarihi ve düşüncesinde iki yüz yıldır devam etmekte olan uzun vadeli buhranların meydana gelmesine yol açmıştır. İki yüz yıldır bu buhranı aşacak henüz bir tecrübe üretil/e/medi.

19. yüzyılda Napolyon’un akademisyenlerle yaptığı Mısır’ın işgali daha donanımlı bir istiladır. Nitekim Edward Said iktisadi ve kültürel oryantalizmin ilk Napolyon ile Mısır’da başlatıldığını 20. Yüzyılda Ortadoğu ve Körfezdeki petrol kaynaklarını ve stratejik noktaları benzer tarzda ele geçirmek amacıyla oryantalizmin daha acımasız hale getirildiğini söyler. Oryantalizmin neticesinde bölgelerde askeri darbelerin, ayaklanmaların, iç savaşların, dini fanatizmin oluşumlarının meydana geldiğini söyler.[2]
İslam tarihi ve düşüncesinde yaşanmış birçok buhran vardır. Uzun vadeli tarihe ve ümmete olan maliyeti yüksek olacak önemli buhranlardan biri de Suriye’de Baasçı yaklaşımından dolayı İslam düşüncesi ve coğrafyası üzerinde yapılan hesaplara aldırmayan Esad’ın neden olduğu buhran ve Mısır’da İhvan-ı Müslim nazarında İslam düşüncesi ve coğrafyasına yapılan darbenin meydana getireceği yıkım ve buhrandır.

Tarihsel ve kültürel köklerini Roma İmparatorluğuna bir anlamda yarı Grek/pagan yarı Nasrani/mesihyen ruha indirgeyen Batı düşüncesi üç nehir/Tuna, Fırat, ve Nil üzerinden hegomanyasını sürdürebileceğinin tecrübesine ve bilgisine sahiptir. Yönetimleri belirleyen küresel düzen için ne Suriye/Fırat ne de Mısır/Nil halkların iradesine bırakılamayacak derecede mühim iki devlettir. Çünkü gerek Suriye’de gerekse Mısır’da hakların talepleri ve tavrı Batının hoşlanmadığı fikir ve teşebbüslerdir. Arap topluluklarının kendilerini temsil etmeyen yönetimler tarafından temsil ettirilmesine zemin oluşturacak yönetimlerdir.

Diktatöryel ve kukla yönetimler radikal söylem tarzından daha çok yeni metot olarak radikal ve sert eylem tarzı ve metodu benimsemişlerdir. Bu tarz ordunun tank ve uçaklarıyla halklarını korkutma, öldürme ve sindirme stratejisidir. Suriye ve Mısır üzerinden halklarda korku psikolojisi meydana getirilmeye çalışılmaktadır.

Mısır’da ve onun periferisinde İslam dünyasında yeni bir proje ortaya konuluyor. Darbeye destek veren Selefiler üzerinden derinlikten yoksun, sığ bir din algısını İslam dini ve düşüncesi üzerinde etkin kılmak projesi var. Taliban örneğinden hareketle böyle bir hareketin derinlikten yoksun medeniyet üretemeyecek bir tecrübe olduğu görülmüştür.

Mısır, Tunus, Libya, Lübnan, Bahreyn, Suriye ve S. Arabistan’da bir alt kültür olarak yerleşik olan selefi hareket kendini siyasi alana taşımaya çalışırken bu sığ yapının farkında olan küresel güç müsaade etmektedir. Nitekim 25 Ocak devriminden sonra Mısır’da televizyon istasyonları ve etkili kamu iletişimleriyle güçlenmişlerdir. Körfez sermayesi tarafından finansal olarak desteklendikleri gibi medya tarafından açıkça Müslüman kardeşlere karşı desteklenmişlerdir. Selefiler, Mısır ve Suriye’de Müslüman kardeşlere Tunus’ta Nahda hareketine karşı destekleniyorlar.[3] Darbecilerin lisanı halle dindar olan Mısır halkına söylediği şey “İslam’ı İhvan-Müslim’ın anladığı gibi algılamayacaksın -Körfez ülkelerinin destek verdiği- Selefiler gibi algılayacaksın. Yani Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle “İslam’a karşı ‘İslam’”

Tüm stratejiler, finanslar ve komplolar Mısır’da ihvan’ı Müslim özelinde genelde Sünni omurganın yok edilmesi için planlanmış oluşumlardır. Rabia Meydanı, İslam âleminin 2. Kerbelasıdır. Arap Müslüman ülkelerinin en büyük ülkesi olan –özelde- Mısır’da İhvan çökertilerek genelde ise bölgede hakiki İslam algısı çökertilerek dünya Müslümanları dünyaya hiçbir medeniyet proje sunamayacak Selefi, Şia, Vahhabi ve El-kaide türü İslam oluşumlarına icbar ediliyor. İhvan mensupları kışkırtılarak terörize edilmeye ve yer altına çekilmeye çalışılıyor.

Nitekim Fisk’e göre İhvan yer altına çekilmeye çalışılmakta ardından darbe olduğunda konuştuğumuz Mısırlı komşumun ve tüm Mısırlıların korktuğu gibi öncelikle Hıristiyanlara, Müslümanlara ve masumlara karşı şiddet eylemleri meydana gelecek. “Halk” İhvan’ı suçlayacak ve İhvan da güvenlik güçlerini. Coğrafya, (Irak’ta) Tunusta, Lübnan’da Bahreyn’de olduğu gibi kimin kimi öldürdüğü bilinmeyecek bir karaktere büründürülecektir.[4]

Bangladeş’te Gulam Azam’a verilen idam cezası ve Cemaati İslam’ın yasaklanması da bu projenin bir parçasıdır. Yapılan operasyonlar yalnızca siyasi ve ekonomik operasyonlar değildir. Asıl yapılmak istenen şey İslam dini ve düşüncesi üzerinde yapılan tahrifata yol açacak operasyonlardır. Bundan sonra Arap-İslam dünyasında yapılacak en büyük proje yüz yıl önce Osmanlı hakkındaki provakatif oryantalist argümanları artırarak ve yenileyerek Tayyip Erdoğan nazarında bir Türk nefreti oluşturmaktır. Çünkü güçlenecek ikinci bir Türkiye olacak Mısır çökertildi. İkinci amaç ve proje güçlenen Türkiye’yi çökertmek olacaktır. Bu çökertme hareketi ise çağdaş İngiliz-Yahudi medeniyeti ve Pers iş birliğinde olacak.

Suriye’de yapılan ise sadece Sünni varlığın hem ontolojik/bedensel hem de epistemolojik/düşünsel varlığı yok edilmesine seyirci kalma ve Sünni omurganın çökertilmesidir. Müdahale sonrası yapılacak ilk şeylerden biri Suriye’de hem savaşan hem de siyaset yürüten siyasi İslami oluşumu tasfiye etmek olacaktır. ABD ve Batı bu omurganın çökmesini dizayn edip seyrederken içimizdeki bazı sempatizanlar ideolojik körlüklerinden dolayı bunu gör/e/medi ve göremeyecek.

Baudrillard’ın “anti-teknolojik” ve “İslamiyet bütün gücüyle yaşıyor ve hiçte ölü bir hali yok”[5] dediği, T. Duralı’nın “…‘dünyevi medeniyet zekâsı” dumura uğramış bu yüzden de dışarıya bağımlı duruma düşüp ezilmiş olan buna karşılık ‘sırt’ını biricik tahrif olmamış tebliğe dayamış”[6] olarak gördüğü, A. Toynbee’nin tek diri medeniyet olarak nitelediği İslam Medeniyeti’nin yeniden toparlanma sürecinin engellenme projesi uygulanmaya konulmuştur.

Not: Bu yazı, Umran dergisinin Haziran sayısında yayımlanan yazının kısaltılmışıdır.

[1] Yusuf Kaplan, Üçüncü Dünya Savaşının Tam Ortasındayız…, Yeni Şafak, 29 Nisan 2013, s. 10.

[2] http://www.theguardian.com/books/2003/aug/02/alqaida.highereducation

[3] http://pomeps.org/wp-content/uploads/2012/10/POMEPS_BriefBooklet14_Salafi_web.pdf

[4] Robert Fisk, Death is now everyday among Arabs - but culprits, and facts, are rare, The Independent, 25 Ağustos 2013.

[5] Bkz. Ahmet Dağ, Ölümcül Şiddet-Baudrillard’ın Düşüncesi, Külliyat Yayınları ss. 239.

[6] Ş. Teoman Duralı, Çağdaş Küresel Medeniyet, İstanbul: Dergah Yayınları, 2010, s. 184.
Görüş Bildir Bizimle Paylaş