Dolar

42,6940

Euro

50,2029

Altın

5.909,30

Bist

11.456,34

İslamcılığın Hali V

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-03 12:34:25

İslamcılığın Hali V
Daha önceki yazılarını yorumlamaya çalıştığım M. Türköne ve Ali Bulaç’ın yazılarından sonra akademisyen, sosyolog, siyaset bilimci yeni siyasetçi Yasin Aktay’ın yazılarını yorumlamaya ve özetlemeye çalışacağım. Mümtazer Türköne’nin “İslamcılığı” Ali Bulaç’ın çizdiği tasvir üzerinden anladığını iddia eden Aktay Türköne’nin “İslamcılık” kavramını anlamlandırmasını ise “ıskala/t/ma” olarak görüyor. Türköne’nin İslamcılık tanımının sorunlu olmasını onun siyaset tanımının sorunlu olmasına bağlayan Aktay, Bulaç’ın tanımının da ‘mevta’ bir karaktere sahip olduğunu iddia ediyor. Ona göre Bulaç’ın Türköne'ye aktardığı resim Türköne'nin İslamcılığın sonunu ilanını daha da kolaylaştırıyor.

İslamcılığa ne anlam yüklendiğinin de çok önemli olduğunu söyleyen Aktay diğer yazısı olan “İslamcılık, İktidar ve Devlet” yazısında siyasallığın Müslümanın özünde olduğunu, İslam’ın tevhid nazarıyla Müslümanı taraf olmaya zorladığını söyler. Siyasallığı Müslümanın varoluşunun en temel düzeyi olarak gören Aktay, İmam Eşari'nin Makâlâtu'l-İslamiyyîn ve İhtilafu'l Musallîn (İslamcıların Sözleri ve Musallilerin İhtilafları) başlığını taşıyan eserine göndermede bulunarak İslamcılardan kasıtın İslam'ı doğru anlayıp yaşayan ve mücadelesini verenler olduğunu iddia eder.

Türköne’nin İslam Ansiklopedi’sine verdiği tanımın sorunlu olduğuna değinen yazar 'İslâmcılık bir iktidar projesi idi, gerçekleşti ve ömrünü tamamladı' iddiasını iktidara bağlamakla hata yaptığını oysa iktidarın İslamcılara ihtiyaç duyduğunu islamcıların devlete etkide bulunduğunu ve hatta dönüşmesinde katkısının bulunduğunu iddia ediyor.

Aktay, “İslamcılığın İktidar ve Muhalefet halleri” yazısında İslamcılık tartışmasının İslamcılığın kendisini muhakeme etmesine yol açtığını söylüyor. Türköne’nin İslamcılığı muhalefete mahkum etmesini ise yanılgı olarak görüyor. Oysaki Aktay’a göre nesnel olarak iktidar şansı olmayanların ürettiği muhalefet teolojileri ile İslam'ın işi olmaz. Gellner’in “Muslim Society” kitabına göndermede bulunan sosyolog Aktay, Medine tecrübesinden hareketle İslamın haliyle İslamcılığın iktidar talebi olduğunu iddia ediyor.

Aktay, “İslamcılık, Çoğulculuk ve Sekülerleşme” yazısında “kendini islamcı olarak tanımlamayanların niteliği ve niceliği ve sekülerleşmenin artmasının” kaynağını Etyen Mahcupyan’ın düşündüğü gibi çoğullaşmadan veya göreceleşmeden kaynaklanan bir siyasallaşmadan değil tam aksine apolitikleşmeden kaynaklanan bir eğilim olabileceğini iddia ediyor. Ayrımın da sekülerleşme anlamına gelmediğini söyleyen Aktay, Mahcupyan’ın dindara siyaset yolunu kapatmasını içeren uslubuna da eleştiri getiriyor. Dinden ve dindardan soyutlanmış siyasal bir alanın mevcut olmadığını söyleyen siyaset bilimciye göre hiçbir İslami siyasi birlik pratiği Müslüman toplum içindeki çoğulculuğu gidermeyi düşünmemiştir.

“Sekülerleşmenin Öznesini Arayacaksak” yazısında ise “sekülerleşme”nin yan kapı ve ara bir yol olduğunu ve bu tür sekülerleşmenin devlet eliyle gerçekleşen bir sekülerleştirmeye karşı ortaya konan bir dini muhalefet istidadını gösterdiğini söyleyen akademisyene göre İslamcılığın iktidar ve muhalefet ekseninde kaydedilen resimleri dindarlık ve dünyevilik hikayesinin resimleridir. Muhalefet sürecindeyken daha dindar bulunanların iktidar sürecinde dindarlıklarının azaldığını, dünyevileştiklerini ve görünümler sergilediklerini söylemektedir. İslami siyasi pratiğin dünyevileşmeye karşı bitirici bir hamle yapamayacağını söyleyen Aktay Müslümana dünyevileşmeyi yine kendisinden başka kimsenin dayatamayacağını ve sekülerleşmeye rıza yoluyla uzandığını söyler.

“İslamcılık Tartışmasını Nominalizmle Harcamayalım” yazısında islamcılık kavramını müslümanlık yerine ikame ettirmeye çalışanları nominalizme düşme tehlikesiyle karşı karıya bulunduğunu ve islamcılığı müslümanlığın yerine ikame etmenin işlevsizliği doğuracağını söyleyen Aktay “Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce-İslamcılık (İletişim Yayınları)” isimli çalışmasından iktibasla İslamcılık’da siyasallık olduğunu ama bu siyasallığın en büyük sorunun aktörlerinin İslamcılık kimliğini nominal olarak üstlenmediğini iddia ediyor. Aktay, “İslamcı” diye teşhis edilebilecek bir hareket olduğunu, Türkiye'yi otoriter bir rejim olmaktan daha açık, daha demokratik daha “iyi” bir noktaya doğru değiştirip geliştirdiğini dile getirmektedir.

Adeta Mahcupyan ve Türköne’ye göndermede bulanan yazar İslamcı bir iradeyi, enerjiyi, talebi, hareketi okuyabilmek için elifbasını bilmek gerektiğini ve İslamcılığı modern şartlarda Batı emperyalizmine karşı bir tepkiye indirgeyip marjinalleştirmeye çalışanların İslamcılık tanımının çok dar ve fazla yüzeysel olduğunu söylüyor. İslamcılığı İslam'dan başka yollara tevessül eden sözümona Müslümanlara karşı bir hareket olarak tanımlayıp, İslamcılığa bu vazifeyi veren Aktay’a göre şafi, hanefi, şii, sunni selefi ve sufi olmayan Hz. Muhammed'in İslamcı olmadığını söylemek de nominalizmin bir ileri aşamasıdır.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara