Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

IŞİD ve içimizdeki hafterler

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-24 08:16:40

IŞİD ve içimizdeki hafterler
Batı düşünce tarihine göre İslam dünyasının yaşadığı kaoslar veya savaşların daha az olduğunu söyleyebiliriz. Fakat tevhidi inanışa sahip olan Müslümanların politeist bir inanışına (üçleme/trinity) sahip olan Hıristiyanlara göre kaos yaşamaları dinleriyle bağdaşacak bir durum değildir. Önce yürüyerek (kavimler göçü) birbirlerini katleden ve ortadan kaldıran, kavimler göçü sonrasında bu topluluklar hem kültürel hem de toplumsal çatışmaları ve savaşları yaşamışlardır. 14. ve 15. yüzyılda yaşanan ‘Yüzyıl (din) Savaşlar’ında yüz binlerce insan öldürmüşlerdir. Bu yüzyıllarda engizisyon gerçeğini yaşayan Batı düşüncesi İrlandalılar, İskoçlar, Britonların ve İspanyolların barbarlarıyla 16. yüzyıl sonrasında Amerika’yı inşa etmiştir. 17. yüzyılda yaşanan “Otuz Yıl -yani 2. din- Savaşları” ve yanında gelen kıtlık ve veba neticesinde benzeri sayıda ölümler yaşanmıştır. 18. yüzyılda yalnızca Britanya’nın şahit olduğu onlarca savaş yaşanmıştır. Bu yüzyılda Britanya’nın şahit olduğu bazı savaşlar şunlardır:

Dokuz Yıl Savaşları (1689–97),İspanyol Veraset Savaşı, (1702–13), Quadruple Alliance’in Savaşı (1718–20), Jenkins’ın Kulağı Savaşı (1739–43), Avusturya Veraset Savaşı, (1740–8), Yedi Yıl Savaşları, (1756–63), Amerikan Bağımsızlık Savaşı (1775–83), Devrimci Fransa’yla Savaş (1793–1802) ve Napolyon Savaşları (1803–15).

Jenkins’in kulağı için bile savaşan ‘Savaş her şeyin babasıdır’ diyen Herakletios’un ve bir uygarlığın çocuklarının inşa ettiği dünyasında yaşıyoruz. Fitnenin, fesadın ve çatışmanın membaları olan nesillerin, kendi peygamberini kendi eliyle çarmıha gerdiğine inandığı bir neslin ve kültürel kodun inşa ettiği bir dünyada yaşıyoruz.

İslam dünyası ise en büyük çatışmayı Sıffin savaşında yaşadı sonrasında ise gerek Emeviler’in gerekse Abbasiler’in bazı yanlış uygulamalarının yol açtığı kaosu yaşasa da Endülüs, Selçuklu ve Osmanlı üzerinden bir medeniyet inşası gerçekleştirdi. 13. Yüzyılda Hıristiyanların kışkırttığı –sonrasında kendi başlarına bela olan- Moğol istilası hem Selçuklunun hem de irili ufaklı İslam topluluklarının yıkılmasını bununla birlikte İslam kültür ve mimarisinin yerle bir edilmesi sonucunu doğurmuştur. Selçuklular Pers ve diğer unsurların ittifakıyla yıkılırken Endülüs barbar haçlılar sürüsünün istilasıyla karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı ise Teoman Duralı’nın ifadesiyle “Çağdaş İngiliz-Yahudi Medeniyeti” işbirliğiyle -Abdülhamit’i devirerek- yıkılmıştır. İnsanlığın son adası Osmanlının önce İttihatçı çetesiyle içten durdurulması ve sonrasında efendileri tarafından yıkılması İslam topluluklarında huzurun ve düzenin ortadan kalkması sonucunu doğurmuştur. Pax-Ottaman düzeninin yerine rezil bir biçimde Pax Jewish-British-Amarican düzeni inşa edilmiştir.

Heyecanlandığım ama hep mesafeli durduğum (yazılarıma bakıldığında bu mesafe görülebilir) hızlandırılmış Arap baharının -Tunus ve Gannuşi başarısı dışında- kışa döndürülmesi söz konusudur. İlk kıvılcımı Tunus’ta görülen Batılıların ne olup bittiğini kendilerinin de anlayamadığı hareket diğerlerinde Batılılar eliyle hızlandırılmıştır. Tunus’ta otantik olan hareket diğer coğrafyalarda sanal ve fast-food bir biçimde olarak piyasaya sürüldü. Oralarda da ayakları basan devrimler olacaktı fakat erkene alındı yani türkünün ifadesiyle “ham meyvayı dalından kopardılar”.

Türkiye’nin göstermiş olduğu başarıya yönelik imrenme fitne ve fesadın ustaları İngiliz-Yahudi marifetiyle tetiklendi böylece bahar hazana dönüştürüldü. Suriye üzerinden durdurulmaya çalışılan Türkiye Suriye kapısı kapatılarak tekrar Anadolu’ya hapsedilmek istendi. Kapıdan içeri domates sokamayacak ülkenin siyasal etki gösteremeyeceklerini zannettiler. O da yetmedi İngiliz-Yahudi Uygarlığının Orta Doğudaki uzantıları medyaları coğrafya da üzerinden Erdoğan-fobia ve Türkiye-fobia üretmeye çalıştılar ve devam ediyorlar. O yetmedi bu coğrafya’da akıntıyla finanse edilen ve kaosu üreten hukuktan ve İslam ahlakından nasipsiz İŞİD, NUSRA gibi taşeronlar üzerinden ÖSO durduruldu yetmedi Irak’ta İŞİD taşeronlarıyla kaos ürettiler Türkiye’nin vatandaşlarını rehin aldırttılar.

Selçuklunun kaderini yaşatmak isteyenler içeride şebek/e/leri ve maşaları uzantısıyla Türk diplomasi tarihinin en büyük hariciyecilerinden Davutoğlu’nu[i] ve Abdülhamit’ten sonra en büyük liderlerden biri olan Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya çalıştılar ve çalışacaklar. Bu ikili ve kadroları Türk siyasetinde Necip Fazıl’ın ifadesiyle “içimize çakılan yılgınlık çivisini” çıkardılar. Türkiye’yi kaos zeminlerine çekip Türkiye'nin büyümesini engellemek istedikleri gibi yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini İŞİD üzerinden sabote etmek istiyorlar.

Dış politikada ortaya konan siyasetin muhakkak ki tartışılabilirliği vardır bazı öngörülerin gerçekleşmediği ve İngilizlerin gazına gelmemiz söz konusu tabii ki. Bununla birlikte Türkiye’nin yükselişine karşı doğan bir reaksiyonla karşı karşıyayız. Irak ve Suriye üzerinden Türkiye, hükümeti ve halklarıyla korkutulmak isteniyor. Dış politikadaki tutumdan rahatsız olanlar Anadolu’ya tekrar kapanalım diyenlerdir. Ya da mevcut dış siyaseti eleştirenler neden “kafa konforumuzu bozdun bize bir rol veriliyordu biz rolümüzü oynuyorduk, ne de güzel güdülüyorduk” diyenlerle aynı mantaliteye sahipler. Zaten resmi tarih anlayışında -ittihatçı çetelerin bu coğrafyada çevirdiği dolapları görmezden gelerek- Hain! Araplar bizi arkamızdan vurmuştu saplantısına ve ırkçılığıyla yaşayıp gidenler bu coğrafyayı anlayamazlar. Biz bu coğrafya terk etsek bile bu coğrafya bizi terk etmez. Bu gerçeği anlamayanlar bizim bu coğrafyanın evladı olduğumuzu bilmeyenlerdir. Dini, tarihsel ve kültürel olarak birçok hatıratımız olan bu topraklarda elçiliğiyle, okuluyla, yetimhanesiyle, hastanesiyle, enstitüsüyle olmak zorundayız. Buradaki varlığımız sömürgecileri ve emperyalistleri rahatsız ettiği gibi içimizdeki emperyalistleri ve oto-kolonyalistleri de rahatsız ediyor. Nitekim CİA ajanı olduğu söylenen Libya’daki darbeci Hafter’in darbeyle ele geçirdiği yerlerden Türklere çıkın demesiyle “bizim orada ne işimiz var” diyenler aynı çeşmeden beslenenlerdir yani içimizdeki Hafterler’dır.


[i] http://www.timeturk.com/tr/makale/mehmet-a-tepe/dis-politikaya-yon-verebilecek-bir-orkestra-sefi-davutoglu.html#.U6ifCPl_uSp

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara