İkinci sınıf İslamcı bir zevatın üzerine
13 Yıl Önce Güncellendi
2014-02-17 15:57:40
Mizacım gereği omurga kayması yaşayanlara karşı en ufak bir saygınlığım olmadığı gibi belki yanlış ama fikir ve eylemleri de referans aldığım bir kaynak olmaktan çıkmıştır. Bu bağlamda sofistlere karşın Sokrates’i ve kısmen çark eden Kopernik’i öncelemekten daha çok Galieo’yu tutmuşumdur. Machiavvelli’yi okumuş fakat ondan uzak durmuş onun yerine daha hakikat adamı gördüğüm Bruno’yu tercih etmişimdir. Mollalara çok da muteriz olmayan alim Mutaahhiri’den daha çok mütefekkir muteriz bir adam Ali Şeriati’yi tercih etmişimdir. Kısaca omurgasızlığı bir türlü sevememiş ve benimsemişimdir.
Okumalarımda çocukluk aşamam diyebileceğim bir dönemde söz konusu zevatın yazılarını -tevafukken diyebileceğim- Ali Şeriati’nin kitaplarıyla moda kavram olan ‘paralel’ olarak okumuşumdur. “Din, medeniyet, modernizm” gibi kavramları Şeriati düzleminde ‘paralel’ anlatımlarla izah eden, okuduğu sosyolojiden daha çok Şeriati’nin sosyolojik göndermelerini kullanan bir zevatı karşımda bulmanın şaşkınlığını yaşıyordum. Gerek İran devriminin etkisi gerekse 30’lu yaşlarının psikolojisinden midir nedir? Bilmiyorum. Devrimci, İslamcı, demokrasiye daha mesafeli bir zevatın hakikatiyle karşı karşıya kalmak okumanın ve anlamanın çocukluk aşamasında olan biri için oldukça ilgi çekici bir durumdu.
Ta ki birilerinin ‘hakikat duvarı’ zannettiği 28 Şubat denen sürecin yaşanması hakikat ile gölge adamların ortaya çıkışını sağladı. Zevatın ‘hakikat adamı’ olmadığı ‘gölge adam’ olduğunu ifşa eden söyleminin göstergesi ise 1999 yılında Aktüel dergisine verdiği özünü ‘İslamcılık bitti’ söylemi oluşturan röportajdı. Gölge bile olmadığını gösteren gösterge ise Nilüfer Göle’yle çıktığı programda yazdıklarını ima ederek ben onları çöpe attım diyecek kadar gölgeleşmiş bir adamdır.
Söz konusu bu zevat Yusuf Kaplan’ın ifadesiyle “yenilgi psikolojisi ile hareket ettikleri için bugüne kadar hep vaziyetleri idare ederek vaziyeti kurtaracak projeler geliştiren” aydın tipolojisidir. “İslamcılık bitti” demiş ardından zatımın da abone olduğu ücretin gereği ödenmesi gerek duyulmadığı sonraları yayınlanmasına son verilen “Bilgi ve Düşünce’ dergisinde omurgasız ve içi boşaltılmış “yeni İslamcılık” türetmiştir. Proje kuruluşu haline gelen adamın proje bir İslamcılığıyla karşı karşıya kalmıştık. Yeni İslamcılıktan anlamış olduğu içine her kültürün zerk edildiği bir yeni bir ucube oluşumu için şu çağrıda bulunmuştu:
"...Bu tartışma genişletilmeli. Bu bir dönüşüm tartışması... Başka aktörlerin de bu tartışmaya katılması lazım. Laik, liberal hatta Kemalist aydınların da bu tartışmaya katkıda bulunmaları gerekiyor."
Zevat eklektik bir ucube üretmek için bir çağrıda bulunmuş ve bu çağrısına 'içine Çevik Bir kaçmış' bir zevat icapta bulunmuş Ertuğrul Özkök’te cemaat-hükümet tartışmasından hareketle bunlarda ahlak yok diye tıpkı kendisi gibi İslamcılığın bittiğini yazmıştı. Oysa adamın İslamcılıktan anladığı abonesi olduğu Abant Platformunda oluşturulan kültürel bir zemindi. Karşımızda Vahdet dergisindeki yazısında ‘Ağlayan ve ağlatan İmam’ söyleminden kutsanmış erdemli Alim söylemine, Nuh’un Gemisine binip Helsinki Yurttaşlar Birliğine üyelik kaydında bulunan, Medine Vesikasından postmodern cemaat algısına yükselen, milletin zekasıyla dalga geçercesine -yayın organlarıyla operasyona her şeyiyle sahip çıkan yaklaşıma sahip yapıya rağmen- ‘17 Aralık operasyonunun hizmet cemaatiyle alakası yok' diyerek milleti ahmak yerine koyan bir profil var. ‘Ak Parti İslamcı değil’ . İslamcılara bak sizin siyasal bir yapınız değil bu adamlara sahip çıkmayın edasında yazılar yazan, yürek ve vicdan adamı Ahmet Taşgetiren’i vefasızlıkla suçlayan fakat yazılan reddiye yazısıyla haddi bildirilen hikmetten bilgiye uçuş yapan yolculuğunun nereye gittiğini bilmeyen İslamcılığın hem kültürel hem de siyasal zeminini yıkmakla vazifeli bir ikinci sınıf İslamcıyla karşıya karşıyayız.
Sen İslamcı olarak gördüğüm Hasan el Benna'nın Mevdudi'nin, Seyyid Kutup'un, Gulam Azam'ın, Necip Fazıl'ın neresine düşersin? Merak ettiğim şu içinde bulunduğun cenah İslamcılık hareketinin neresinde bulunuyor? Bir de bu konu üzerinde döktürüversen çok memnun olaca/m/ğız. Ali Bulaç sana hangi hakkımı/zı helal edey/l/im abone olduğum derginin ücretini mi yoksa bize okutup okutup zihnimize zerk ettiğin sonra çöpe attığın ve terk ettiği düşüncelerin vebalini mi. Sana hangi hakkımızı helal edelim...
Not: Yazmam gerektiği için bu yazıya yer vermek zorunda kaldım. İslamcılık yazılarına devam edeceğim.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap