Hocanın Dili
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-08-11 16:19:21
Kuran-ı Kerim zalimlere değindiği gibi alimleri de uyarmıştır. Kuran-ı Kerim’de alimler övülmekten daha çok uyarılır ve doğrudan ayrılmaması gerektiği söylenir. Okuyan ve ilim aşkı olan biri olarak üniversite yıllarında kendime yaşayan bir alim aradım. Bizzat okuyarak, dinleyerek, istişare ederek ve istiarede bulunarak bu çabamı sürdürdüm. Yaşayanlardan daha çok Hasan el Benna, S. Kutup, Mevdudi, Said-i Nursi, Mehmet Zahid Kotku gibi ölmüş olanlardan istifade ettim.
Son yaşanan hadiseler bize bir şeyi tartışma ve eleştirme hakkını verdi. Bugünlerde Alim! denilen bir zatı eleştirme veya tartışma hakkını edindik. Birkaç yıl öncesine kadar bugün kol kola oldukları zevatlar hocaya “salya sümükleri” akıyor diye saldırırken. Biz İslami kesim olarak hata yapabileceğine dair imada dahi bulunamıyorduk. Nitekim “Mavi Marmara” hadisesinde “Hocaefendi’ye İtirazım Var”[i] diye yazmış olduğum yazı bile bundan nasibini aldı.
Dershane meselesinde Hocanın vaazlarında savaş dilini kullandığını ve savaşa devam dediğini bunun yanlış olduğunu söylemiştim. Ama tabileri tarafından adeta hatadan münezzeh görülen efendileri bu dili terk etmediği gibi kendisi gibi düşünmeyenleri başta Başbakan olmak üzere hükümet için “Diktatör, Firavun, Karun, Nemrut, Zalim” gibi kavramları kullanırken vatandaşları ya da müminleri ise “zalimin ortakları, zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlık, döneklik, haramzadelik, münafıklık ve satılmışlık” gibi bir dile sahip bir zatla ve ağır ithamlar ve imalarla mahkum eden bir alim! tipolojisiyle karşı karşıyayız.
Ümmetin başörtüsünden Filistin meselesine kadar çoğu meselesine uzak duran Müslüman alimlerle sıfır irtibat kuran Hıristiyan ve Yahudilerle diyaloğu dinin bir emri gibi algılayan M. İslamoğlu’nun kullandığı “Kuran Müslümanlığı” kavramı için “Kuran Müslümanlığı diye bir sapıklık ortaya çıktı” diyen diğer dini cemaat veya meşrepler için şiddetli Gayri Müslimler için hepten şefkatli bir alim tipolojisiyle karşı karşıya kaldık…
Bir dostumun dediği gibi “kendini hep kıtmir olarak görüyor ve mütevazı gibi gösteriyor. Ama aslında öyle değil kendini cennetlik gören ve kibri işaret eden bir lafız kullanıyor. Çünkü kıtmir cennetliktir.” Seçimden sonra son sohbetinde “Her Dönemin Ashab-ı Kehf’i ve Zalim Dakyanusları Vardır!..” iması da Kıtmirlikten Ashab-ı Kehf liderliği statüsüne yükselmektir. Bu yazı ise artık yazılması zorunda olan bir dildir.
Kendini ve taifesini Hz. Musa’nın, Hz. Lut’un, Hz. Nuh’un ve Hz. Resulümüzün (s.a.v) safından gösteren kendisinin karşısında olanları ise ehli nifakların, müşriklerin ve kafirlerin safında olmakla suçlayan Ey efendi bize Firavunu, Nemrut’u, Dakyanus’u kafiri, münafığı, müşriki, açıktan göster de bilelim. Allah’ın ayetlerini, Resulün hadis ve sünnetini, Peygamberlerin ve sahabelerin hayatını bükerek tebaana cennete müjdeleyip kendini tabi kılmak sana yetmeyecek. Bu dil bir din dili değil teolojik bir yapıyı daha totolojik ve totaliter hale getirmeye çalışan bir dil. Bu bir Budist rahibin dili bile değil olsa olsa değerleri asimile eden Monn tarikatinin liderinin kullandığı benzeri bir dil. Sana ve cemaate yapılan bir şey yoktu dershane dediğin dinin hiçbir şeyi değildir. Yıllık geliri 3-4 milyar olan ticari merkezlerdir. Bağırıp çağırmanın, beddua etmenin ve emniyet-yargı darbesi yapmaya çalışmanın anlamı da yoktu bilesin. Yaşadığı coğrafyadan bulaşmış bir dil. Okuduğum ve anladığım Kuran’ın dili asla değil. Böyle bir alim dili görmedim. Eğer alimsen hesabın benimkinden çetin olacak bilesin…Ben Hoca-efendi kelimesini atomlarına ayırdım artık ya hoca ya da efendi diyeceğim. Belli bir süre “Efendi” diyeceğim. Sonrasına bakarız…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara
Yorum Yap