Gezi izlenimlerinin
İnsanlığın ve İslam’ın coğrafyasını ne kadar gezebilirsek o kadar iyidir.” düşüncesiyle sabah saat 10:00’da ulaştığımız garajdan takside 4 kişi olabilmek için 11:30’a kadar bekledikten sonra Almancı olan Ürdünlü yeni evli iki çiftle beraber Amman’a doğru hareket ediyoruz. Yaklaşık 90 dakikalık yolculuktan sonra Ürdün sınırına geliyoruz. Pasaport işlemleri esnasında kuyrukta olan Suudi Arabistanlı bir turist bizi vize pulu konusunda uyarıyor. Vize kuyruğunda bekledikten sonra sıra bize geldiğinde memur Türkiye pasaportuna sahip olanların vizeye ihtiyacı olmadığını söylüyor. Hollandalı turistin bile vize kuyruğunda beklemesine karşın vize istenilmemesi bizi çok gururlandırıyor. Tüm dünya ülkelerinden vize kaldırma hedefi içinde olan dış politikanın maestrosu olan Davutoğlu’na bir daha müteşekkir oluyorum.
Pasoport işlemlerini hallettikten sonra sınırda yoğunluktan dolayı 1,5 saat bekledikten sonra arabaya bindiğimizde Ürdünlü çiftin indiğini bir Suriye asıllı A.B.D vatandaşının ve bir Alman uyruklu turistin araçta olduğunu görüyoruz. Taksinin bir anlamda Birleşmiş Milletlere döndüğünü söyleyebilirim. Yarı sohbetli 1,5 saat yolculuktan sonra saat 15:00 surlarında Amman’a düşmüştük. Günübirlik seyahat olması nedeniyle vaktin dar olduğunu bilinciyle önce Roma döneminden kalan 6000 kişilik antik tiyatroyu ve içinde yer alan müzeyi geziyoruz. Daha sonra çarşının merkezini dolaştıktan sonra çay içmek için bir kahvehaneye dalıyoruz. Televizyonda Türk filmi “Tek Türkiye” ve ardından “Kurtlar Vadisi” adlı dizlerin seyredildiğini görüyoruz. Kurtlar vadisine Ortadoğu’da ilgiyi sorguladığımda bu dizinin derin yapılaşmayı ve çeteleşmeden başka bir şeyi öğretmeyeceğini ve bu ilgilerinin çok ta anlamlı olmadığını ve yersiz olduğunu düşünüyorum.
Çarşıda kısa bir tur attıktan sonra yolculuğumuzun uzun olduğu düşüncesiyle taksiyle garaja gidiyor oradan taksiyle akşam dokuz gibi modernitenin mekanı Şam Center’a düşüyoruz. Diğerine göre sıkıcı olan Taksi yolculuğunda aklımda kalan tek söz bir genç bir Ürdünlünün Tayyip Erdoğan için “Hero of İslamic” kelimesiydi. Şam’ın modern alış-veriş merkezlerinden olan Şam Center’ı gezdikten sonra akşam/gece yemeği için yine Al Samatia’ya gidiyoruz. Oradan ayrıldıktan sonra adres sormak için tanıştığımız Hafız Esad’ın on binlerce kişiyi öldürerek katliam yaptığı Hama’dan olan evli çiftin yardımıyla birlikte Halep’e geçmek için garaja gidiyoruz.
Abu Dabi yaşadıklarını söyleyen Samir ve İman’ın üç kızı olduğunu öğreniyoruz. Samir bana gururla "Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yan yana bulunacağız." manasındaki hadisi söylüyordu. Onlar Hamaya gitmek için bizden ayrıldıktan sonra bizde gece 01:30 gibi adı “vip” olan 304 tipi eski bir otobüsle sabah 6:00 gibi Halep garajına düşmüştük.
Oradan taksiyle daha önce kaldığımız bir gece daha da kalacağımız Syria Otele gidip çantalarımızı bırakıyoruz. Anadolu Resteronda kahvaltıyı yaptıktan sonra Bab-ul Farac’a yakın olan (tesadüfi bulduğumuz diyebileceğim) tarihi Süryani, Ortodoks ve Ermeni kiliselerini geziyoruz. Daha sonra öğle saatlerinde alış-veriş yapmak için kapalı çarşıya gidiyoruz. Gezilmesi sıkıcı olmayan bu kapalı çarşının içinde olan Zekeriya Peygamberin kabrinin de olduğu Zekeriya Camisinde ikindi namazını kıldıktan sonra çarşıyı 5-6 saat gezinip alış-veriş yaptıktan sonra şehir merkezine iniyoruz. Şehri tekrar geç saatlere kadar geziyoruz.
Geç saatlerde otele çekiliyor sabah erkenden kalkıp yakında bulunan Hatay’a gitmek için
Bu zihin yapısı belediye otobüsüne kızıp paketle ilgilenmeyip sözü referandumdaki oylamaya “hayır” demeye getiren zihin yapısı gibi bir şey. Bu arada bazı tiplerde anlamadığım bir “başbakan nefreti” var. Bu konunun üzerinde durulması ve tartışılması gerekilen bir konu olduğunu düşünüyorum. Çok uzun bir bekleyişten sonra sınır geçip Hatay il sınırına ulaşıyoruz. Cilve gözünden sonra Hatay’a girişinin bir köy girişine benzer görünümü canımı çok sıkıyor. Yıllardan beri buralarda yatan ve yatmakta olan siyasiler ve yerel yönetimlere öfkem kabarıyor. Eski garaja girdiğimizde gördüğüm gelişmemişlik ve ilgisizlik Cuma namazı kılmak için gittiğimiz sanayi camiini ve çevresini gördükçe hayal kırıklığım daha da artıyor. Cuma namazını camiye iliştirilmiş kebapçıların kebap kokusu içinde tatsız bir kebap tadında hutbeyle eda ediyoruz. Bu arada bu camiler konusunda Diyanet işleri başkanlığı ne iş yapar merak ediyorum. Hükümetin ve siyasilerin bir an önce el atması gereken uluslararası bir geçiş kapısı olan şehrin merkezi bir yerinin durumunun çok perişan olduğunu söyleyebilirim. Hatay şehri için benim bir hayal kırıklığımın şehri diyebilirim.
Şehri turladıktan sonra İstanbul’a uçmak için 40 TL isteyen taksiyle 30 TL’ye anlaşıp havaalanına gidiyoruz ve fiyatlar açısından Türkiye’de olduğumuzu fark ediyoruz. Suriye’de bu mesafe için 100 SYP istediklerini söyleyebilirim.
Yorum Yap