Sesin hakikat ve anlam taşıdığını iddia eden Faulkner sesin aynı zamanda öfke içerdiğini de iddia eder ve "O, bize seslerimizi yükseltebilme gücünü verdiyse O’nun ölmez övgüsünü haykıralım diye verdi bu gücü"[i] diyerek insanı hakikati ve Tanrıyı anmak ve anlatmakla vazifelendirir. Sesi ve öfkeyi kendinde mündemiç hale getiren ve cisimleştiren İslam Tarihi’nin en önemli şahsiyeti Ebuzer’dir.
Bu hakikat ve öfkenin cisimleşmiş hali Ebuzer’in en büyük hayranlarından biri Ali Şeraiti, İslam dünyasında fazla kıymeti bilinmemiş İslam dünyasının nadide düşünürlerden biridir. Marazi, müzmin aceleciliğimiz ve kestirme yargıcılığımız bazen sergilediğimiz cehaletimiz Şeriati fenomenini anlamamamızı engellemiştir. Şeriati’nin bir İranlı olması ülkemizde İslami camianın Şii olması yaftasıyla mahkûm edilmiştir. Soyadının Şeraiti olması ve Müslüman olması sol camianın böylesine asil bir düşünürü ıskalamasına yol açmıştır. Gerektiğinde Şii düşüncesine eleştiri getirmekte sakınca duymayan düşünür Cemil Meriç’in deyimiyle göller bölgesinde bir adadır. Şeriati’nin İslam Tarihinde iki köklü figüre sevgisi de yaftalanmasına yol açmıştır. Hz. Ali’ye ve Ebuzerr el Gıfari’ye duymuş olduğu sevgi Şii olarak mahkûm edilmesine yol açmıştır. Oysaki Şeraiti bu iki fenomende hem teorik hem de pratik olarak kendine ait özellikleri buluyordu.
Şeraiti, Ümit Aktaş’ın anlatımıyla
“Kurumsal ve otoriter dini anlayışları sevmez. Mistik, anarşist, aşk dolu bir dünyanın heyecanıyla, bu heyecana uygun kişilikler etrafında yeni bir dünya kurar. Bu dünyanın gerçekliklerden kopukluğu umurunda değildir. Zaten sevmediği bir atmosferde yaşamaktadır. Ve zaman zaman başka dünyalara kaçar: kim bilir, ölümü de, belki de artık bu kadar bilmez, nobran, hedonist, dünyaperest, maddeci, çıkarcı, sinsi, yüreksiz, aşksız, kibirli, akılsız, izansız, kaba insanların dünyasından ayrılma dileğinin (duasının) bir kabulü.”[ii] olan bir şahsiyettir.
Delirmiş fırtınaları, kızgın çölleri seven Şeriati bazı insanları tarihin lezzetli ve gelişkin meyveleri olarak görür. Onlar büyük mutlulukları ipsiz kuyulara atmış, acıyı kendilerine yaşam biçimi olarak seçmişlerdir. Düşünürü İslam Tarihinde mücadeleci tipleri sevmesinin nedeni hem kendi kişiliği olduğu gibi hem de biraz Hz. Muhammed’in “Her dinin ruhbaniyeti vardır benim dinimin ruhbaniyeti ise savaşımdır.(cihattır)” hadisidir.
Şeriati’nin gururla yazdığı “Ebuzer”[iii] adlı kitabının öykü kahramanı ne bir ressam ne de seyreden insanları zevkten deliye döndüren dansözdür. Sefa bahçelerinde nağmeler söyleyen şair de değildir. Öyküsünün kahramanı derisi kavrulmuş çölün onurlu bir evladı olan Ebuzer’in hikâyesidir.
Dinin
gerçek insan üreten bir fabrika olduğunu söyleyen düşünüre göre İslami
hareketin gerçek zaferi Ebuzer, Bilal ve Yasir gibi üç beş insan üretmektir. Bu
fabrikanın ürettiği en önemli değerlerden biri olan Ebuzer bütün beşeriyetin
istediği özgürlüğün gerçek rehberlerinden ve kurtarıcılarından biridir. Müslüman
olmadan önce putlara tapmadığını söylediği Ebuzer kardeşi Uneys’i kendisine
anlatması için “sözlerinin gökten geldiğini söyleyen adamı dinle ve
söylediklerini bana anlat” diye görevlendiriyor.
Peygamberin
anlattıklarından etkilenen Uneys’in anlattıklarıyla tatmin olmayan Ebuzer
Peygamberi kendisi dinledikten sonra şahadet getirip Müslüman olmuştur. “Menat
sen taş parçasından başka bir şey değilsin.” diyen Ebuzer kavminin taş tanrılarına
inanmamış her şeyi bilen ve gören tanrıya inanmıştır. Ebuzer, “yoksulun sofrasında oturan, arpadan ekmek
yiyen dönemindeki Pers ve Bizans’a aykırı bir yaşam biçimi geliştiren”
Hz. Peygamber’in en yakın dostlarından biri oluyor. Şeriati’nin anlatımına göre Ebuzer’i görmediği zaman
eksikliğini hisseder ve ilk olarak Ebuzer’in nerede olduğunu soran Allah Resulü
Ebuzer’e şu övgülerde bulunmuştur:
“Ebuzer’in utanması, azameti ve iyiliği Meryem’in oğlu İsa gibidir.” “Ebuzer’den daha doğru konuşanı ne gökler tanımış ne de böyle biri yeryüzüne gölge salmıştır.”
[1] William Faulkner, Döşeğimde Ölürken, Murat Belge (çev.), İstanbul: İletişim Yayınları, 1990, ss. 214
2 Ümit Aktaş, Gerçek Hayat Dergisi, Sayı: 335, 23 Mart 2007.
3 Ali Şeraiti, Ebuzer, Salih Okur (çev.), İstanbul: Yeni
Zamanlar Yayınları, 2004,ss. 232.
Yorum Yap