Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Erdoğan Öfkesi ve Aklını Yitirmek

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-09-02 12:47:31

Erdoğan Öfkesi ve Aklını Yitirmek
 
   
“İnancın yarısı utançtır. Her şeyi tam olsa da, utancını yitirmiş bir medeniyet, sağlıksızdır.” Sezai Karakoç
İnsanlığın aklını ve vicdanını yitirdiği bir çağda yaşıyoruz. Baudrillard, Bosna’da Batı düşüncesinin ve vicdanın öldüğünü ilan etmiştir. Vicdanı ve merhameti Selçuklu ve Osmanlı üzerinden geliştiren, bir medeniyet tecrübesi üreten ve şefkati temerküz eden bir coğrafyanın çocuklarının bugünlerde vicdanını ve aklını yitirdiğine şahit olmak acı verici bir haldir. Bu durum “nereye gidiyor/sun/uz?” sorusunu ortaya çıkarıyor. Suriye meselesinin başlangıcından itibaren bir kesimin önce “duygu-ötesizliğine” şahitlikten sonrasında ise Gezi olaylarından beri vicdanını ve aklını yitirmiş bir kesimin marazi gerçekliğiyle karşı karşıyayız.
Bir şeylere duyulan öfkenin akıl ve vicdan yitimine yol açtığına şahit olmak bu topraklarda yaşayan biri olarak son derece üzücü bir şeydir. Bu toprakların mayası Anadolu’dur. Anadolu kucaklamanın, merhametin, şefkatin ve vicdanın izahı ve lugatidir. Osmanlı mirasına kasıtlı saldıran düzenler ve şahıslar bu mayayı bozamazken son yıllarda medya ve siyasal oluşumlar üzerinden bu "maya" yozlaştırılmaya çalışılmaktadır. Erbakan’ın başbakanlığına bir yıl tahammül edemeyen kesimler için aynı hareketin içinden kopup gelen bir harekete ve şahıslarına karşın tüm darbe çığırtkanlıklarına rağmen darbe yapılmayışının hayal kırıklığını yaşamalarına anlam verebiliriz. Ya da mevcut iktidara on yıl tahammül/süzlüğü de anlayabiliriz. Fakat aklını ve vicdanını yitirmiş bir topluluğun paranoya ve marazi ruh haline anlam vermek zorunda değiliz.
Biriken öfkelerini Aristoteles’in ifadesiyle “aklı başındalık”la bakarak bu kesimin çevrelerine zarar verdiklerinden daha çok kendilerine zarar verdiklerini görebiliriz. Aklını ve vicdanını yitirmek bir insanın karşılaşacağı en trajik durumdur. Arakan’da binlerce Müslümanı katleden aklını ve vicdanını yitiren neo-budacıların kadim üstazı Gautama Buddha bu durumu “ Öfkeye sarılmak birine atmak için kavradığınız sıcak bir kömür parçası gibidir; yanan aslında sizsinizdir.” cümlesiyle ifade eder. Küçümsenmeyecek sayısal orana sahip bir kesimin aklını ve vicdanını yitirdiğine şahit oluyoruz.
Somali’de açlıktan ölen insanlara yardım elini uzatan, Arakan’da katledilen insanlara yardım eden mevcut iktidara karşı “oralarda ne işiniz var, bize ne onlardan” diyecek alçalmış bir toplulukla karşı karşıya kaldığımız yetmez gibi. Rezil ve pespaye bir gezi/çapulcu ruhuyla karşı karşıyayız. TGB gibi oluşumların öncülük ettiği zamanında yakılan köylere, Uludere’ye karşın kılını kıpırdatmayan, "en iyi kürt ölü kürttür" diyen ve çözüm sürecine şiddetle karşı çıkan bu pespaye ruh Uludere'de öldürülen mazlumlar üzerinden vicdanını temizlemeye çalışmaktadır. Kürt varlığını daima reddeden Kürtlerle, ülke dindarlarına eşit derecede nefret duyan bu kitle eyyamcılık yaparak Kürtleri de vandallıklarına çekmeye çalışarak eyyamcılık yapmaktadırlar.
Gezi ruhunu üreten Frenkestein ruhlu medyatörlerin Mısır’da darbe sonrası Rabia’da ve Nahda’da yapılan katliama ve Esad’ın 100 binlerce insanı katletmesine ve kimyasal saldırısına dair bir eleştiri ve haber dahi yapmadığı gibi Boşnak müslümanların katili Miloseviç’i kahraman ilan etmesi kadar bir çok rezilliğine şahit olmaktayız. Gezi ruhuna sahip çıkan sürekli bu ruhun gözlerinden öpen ana muhalefet lideri denizden, karadan ve havadan insanları katleden yüzbin kusur insanı  (bu rakam BM rakamları toplu mezarlar ve kayıplar hariç ) katleden ve iki milyon insanı vatanından eden Esad için bir kere dahi “bu insanları katletme ve mülteci durumuna düşürme aklın ve vicdanın varsa bu işe son ver, bir koltuk için değmez” demedi. Kendi ülkesinin başbakanı için gerek mitinglerde ve toplantılarda gerekse ulusal medya ve uluslar arası medyada defalarca "diktatör" dedi ama diktatörlüğünü yaptığı katliamlarla, mezhebi soykırımlarla, hapsetme ve yok etme eylemlerle ispat eden her tür erdemsizliğe sahip babadan kalma diktatör Esad ve Baas için bir kere dahi diktatör demedi. Bu söylemleri sorgulamayan bir siyasallaşma ve kitlesellik akıl ve vicdanını yitirmiştir artık. Erdoğan öfkesi bir kesimi ‘İrancı’hale getirdi. Bir hocam Cumhuriyet mitingleri için kalpaklı Atatürk ve Lenin posteri taşıyanları bir gün elinde Humeyni posterleri taşırken görürseniz şaşırmayın demişti. Müthiş sosyolojik bir tespitti. Bu günleri de gördük.
Bu ülkede hiçte hafife alınmayacak kesime sesleniyorum. Bu kesimdeki siyasallaşmak aklını ve vicdanını yitirme noktasına gelmiştir artık. Barış gününde katil Esed’e destek veren kitlelerin varlığının oluşu aklı ve vicdanını yitirmenin göstergesidir. Eğer Anadoluysanız aklınıza ve vicdanınıza dönmek zorundasınız. Eğer Anadolu’dan uzaklaşırsanız dökülen gözyaşıyla dalga geçer hale gelirsiniz. Anadoluya yani aklınıza ve vicdanınıza dönmek zorundasınız. Eğer Suriye’de, Arakan’da, Filistin’de, Mısır’da ölen Müslümanlar için Somali'de açlıktan ölen dini ne olursa olsun insanlar için üzülmüyorsanız artık Anadolu değilsiniz demektir.    

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara