Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

'Elin oğlu' insan Alex giderken

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-09 11:15:04

'Elin oğlu' insan Alex giderken
Bazen sevgi sayesinde her şey birbiriyle birleşir, başka bir zamanda ise nefret yüzünden hepsi birbirinden ayrılır, gider. Empodocles

Ayrılık sevdanın merhemi olduğu gibi, öfkeyi de kini de azaltır.

La Fontaine

İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır.

Dostoyevski

Burada bir ilki yapıp futbolla ilgili bir yazı yazacağım ama sıradan olmamasına özen göstereceğim. “Futbola olan ilgim belki çocukluk hatalarımın en vahim neticesidir.” diyebilirim. Daha sonraki felsefi okumalarım sonrasında bile “Albert Camus da futbol oynamış” avuntu psikolojisiyle yaşamayı tercih ettim. Hala eski zamanlarda -‘şeytan’ lakabına sahip Rıdvan zamanlarda ki gibi- olmasa da bir ‘fenerbahçelilik” kenarda durur.

İlk zamanlar futbolun hırsla ya da gazla oynanması gerektiğini düşünsem de şimdilerde teknik taktikle oynanması gerektiğini düşünmekteyim. Bu nedenle teknik adam olarak görev yapan ne Fatih Terim’in ne de Maradona’nın takım oynatma yöntemini ve taktiğini benimsemedim. Daha çok benim favorim Abdullah Avcı ya da Morinho olmuştur. Yazıp çizen hesap yapan teknik adam gibi aynı niteliklere sahip futbolcuları da sevmişimdir.

Genelde futbolseverlerin sarı fırtına lakabına sahip Metin Tekin’in futboluna sempati beslendiği yıllarda ben aynı zamanda bir mimar olan Oğuz Çetin’in hendesedeki maharetini futbola yansıtan futbol tarzını seviyordum. Futbolun akılla oynandığını ve deli ya da çılgınlar gibi koşmaktan çok akıllıca topu koşturmak olduğu bilincine sahiptim. Geçmiş yıllardan daha az olan ilgime rağmen akılla oynanan futbolu sevmeye devam etmekteyim. Futbolun bütün dini, etnik, siyasi farklılıkları azaltan niteliğinden olsa gerek ‘elin oğlu’ denilecek Alex’in futboluna ve kişiliğine hayran olmuşumdur. Yalnızca futbolu değil efendiliği, terbiyesi, irfana yakın kültürü ile para, gece hayatı ve lüks otomobil olarak bilinen futbol dünyasında nasıl iyi eş ve baba olunacağını gösteren bir fenomen olmuştur Alex.

“Ben gelecek iki binli yıların çan sesiyim.” diyen filosof Nietzsche “beni öldürmeyen şeey güçlü kılar.” Der. Son bir haftadır umarım Alex’in yaşadığı bu tür şeyler onu güçlendirmiştir. İtiraf edeyim işi gücü bıraktım tam iki saat süren Alex’in toplantısını radyodan dinledim. Ne dinlediğimi soran hanımıma “Alex’in toplantısını” dediğim hayretle karşıladı. Entelektüel donanımı oldukça fazla olan bir hocam ben herkesin dinlediği Müslüm’den (Gürses) çıkardığı anlamlardan farklı anlamlar çıkardığını “kendinin Müslümünün” herkesinkinden farklı olduğunu söylemişti. Ben de Alex’in futbolundan farklı şeyler anladığım gibi toplantısından başka şeyler anladım.

Alex toplantıda rasyonel bir tasnifle ayrılış sürecinin kendisi/self, Başkan Aziz Yıldırım ve kardeşi, Aykut Kocaman ve medya şeklinde beş saç ayağının etkin olduğunu söyleyerek bir anlamda Twitter’ın kurbanı olduğunu dile getirdi. Bir anlamda Baudrillard’ın ifade ettiği sanalın ölümcül sarmalına düşmüştü.1

Anlaşıldığı kadar sorun Aziz Başkan ve kardeşi ile yaşadığı sorun özetle alışkanlıkları/na/mızı ters düşen yaklaşımlardan kaynaklanıyor. Örneğin karşısında bacak bacak üstüne atan bir işçi bizdeki klasik patronu kızdıracak bir davranış kuralıdır. Biz büyükler olarak karşımızda el pençe duranı daha çok severiz.

Aykut Kocamanla yaşadığı sorun ise teknik ve yöntemle ilişkiliyken aynı zamanda insani sorunlardı. Örneğin düzenlediği toplantıda golünden sonra teknik adamının sevinmeyişini acaba kendi kalemime attım şeklinde ironik olarak yaklaşan ve sevinmesini istediği bir adam vardı.

Sürecin en önemli sorunlu ayaklarından biri olan Türk medyası ile tanışmasını ise fıkra gibi bir hatırayı anlatarak başladı. Türkiye’ye gelmeden önce bir Türk’ün İspanyol futbolu ile ilgili görüşme yapmak istediğini ve bu görüşmeyi yaptığını daha sonra bu haberin Türk futbolu ile ilgili olarak Türkiye’de yayınlandığına tanık olduğunu ve geldikten sonra da Türkiye'de medyada yapılan haberlerde isim olmadan yayınlandığını söyleyerek Türkiye’de bir anlamda medyanın ahlaktan yoksun olduğunu dile getirdi. Medyanın sadece spor alanında iki yüzlülüğü ve tetikçiliği değil ekonomide, siyasette ve diğer alanlarda da ne kadar tetikçi ve saldırgan olduğu ortada.

Alex bir insanın-fotbolcunun basın toplantısıyla bize çamur atmadan ayrılabileceğini, saygı ve eleştirinin çerçevesinin ne olabileceğini, “aşçı ile başkanın eşit derecede insan olarak görülebileceğini”, ailenin insan hayatında öneminin ne olabileceğini, başkanın makamında sporcunun ise soyunma odasında olması gerektiğini, kişiler arası sorunun kişilere ait olduğunu, her şeye rağmen yanlış giden bir şey varsa yanlış var denmesi gerektiğini, vefanın unutulmaması gerektiğini, saygının, bittiği yerde diyaloğunda biteceğini, ayrılma kararı alarak öfkenin azaltılabileceğini kısaca bize nasıl insan olunur gibi önemli bir ders verdi. Alex gönderilebilirdi ama böyle kabile toplumlarının aforozu gibi olmamalıydı. Son zamanlarda İslamı öğrenmek için Kuran-ı Kerim okuyan Alex umarım okumalarına devam edip bizim çoğumuzun yapamadığını yaparak kamil insan olma yönünü daha da zenginleştirir.

1 Ahmet Dağ, Ölümcül Şiddet&Baudrillard’ın Düşüncesi, İstanbul Külliyat Yayınları, 2011, s. 239.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara