Dolar

42,6940

Euro

50,1988

Altın

5.922,26

Bist

11.456,34

Cins bir kafa ve teolog: Damdan düşen Şebusteri

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-29 14:56:56

Cins bir kafa ve teolog: Damdan düşen Şebusteri
Karın ağrısı şiddetinde beyni ağrıyan Üstadın dediği gibi ‘akıl dişi’ ağrıyan insanları gördükçe ümitlenirim. Ebuzer Dişkaya gördüğümde beni ümitlendiren bu ender tiplerden biridir benim için. Turan Kışlakçı vasıtasıyla tanıştım kendisiyle… İstanbul Hukuk mezunu olan Ebzuer avukat olup ‘para kırmaktan’ feragat etmiş kendini, zekasını ve mesaisini ilme (bilim değil) vermeyi tercih etmiş cins kafalardan biri. Bildiğim kadarıyla Ebuzer; yüksek lisansını İran’da yapmış şimdilerde Mısır’da doktora yapmak için gidiş hazırlığında mümtaz nitelikte bir kafa ve yürek. Ne entelektüel ne de akademisyen hırsında ve mizacında daha çok kadim zamanların esaslı arif-alim prototipinde biri.

Geçenlerde Sultanbeyli Belediyesi ve İstanbul Üniversitesinin organize ettiği gerçekten esaslı bir sempozyumda davet edilen İranlı akademisyen Muhammed Müctehid Şebusteri’nin tebliğinde rehberlik ve tercümanlık yaptığı gibi birkaç sayılı arkadaşla -güzel bir sohbet ortamında- soru-cevap şeklinde Şebusteri ile sohbet etmemizi de vesile oldu. Ebuzer sadece bunu yapmakla kalmadı Şebusteri’nin Mana Yayınlarından yayınlanan ‘İman ve Özgürlük’ ve ‘Resmi Dini Söylemin Eleştirisi’ adlı kitaplarını Türkçeye çevirdi. Ebuzer’in gayreti ve çalışması farklı teolog-düşünür tiplerinden olan Şebusteri’nin hem kendisini ve hem de eserlerini Türkiye’de ilim-irfan derdi olan topluluklarla tanıştırdı.

Yaklaşık iki buçuk saatlik sohbette bazı arkadaşların anlam veremediği şeyler söyleyen Şebusteri’nin damdan düşmüş bir hali vardı. Devrimin sürecini aşama aşama hem teorik olarak hem de tecrübi olarak şahit olan Şebusteri lisan-ı hal ile Nasreddin Hoca misali hal ile bana bir damdan düşen getirin diyordu. İran’daki gerek entelektüel gerekse dini özgürlüklerin sıkıntısı anladığım kadarıyla Şebusteri’yi bir yol arama ve teşebbüslere itmiş görünüyordu. Özetle daha çok Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin meşruluğu ve İslam dünyası geçerliliğinin tartışıldığı ortamda aslında Şebusteri bize yeni bir din getirmiyor bir çıkış yolu arıyordu. Nitekim Türkiye’deki Müslümanlar da özgürlüklerine Avrupa Birliği reformları sayesinde kavuşmuyor muydu? Velhasıl bir felsefeci olmam hasebiyle de Şebusteri’nin söyledikleri bana çok ta aykırı gelmediğini yineleyim. Bundan sonraki birkaç yazıda Şebusteri’nin ilk olarak ‘İman ve Özgürlük’ kitabından hareketle metinlerini ve söylemlerini tahlil etmeye çalışacağım.

1937 doğumlu teolog-düşünür 1970-1979 yıllarında Beheşti’nin davetiyle 1970-1979 yılları arasında Almanya’da bulunmuş devrim sonrası İran’a dönmüş Tahran üniversitesinde Kelam ve İslam Felsefesi dersleri okutmaktadır.

‘İman ve Özgürlük’ kitabında dinin esaslarının akılla elde edildiğinin, tasdikinin ise imanla olacağını iddia eden Eşari’nin kalp ile tasdik dil ile ikrar tanımına değinen Şebusteri daha sonra Eşari’nin dini farzları yerine getirme ve haramlardan sakınmanın imanın hakikatine dahil olmadığı bahsine değinir. İnsanın iyi olmasının kafi olmadığını dile getiren Eşari’ye karşın Mutezile ise imanın yükümlülüklerin yerine getirilmesinden ibaret gören görüşüne ve büyük günah işleyen biri mümin de kafir de değil fasıktır fetvasına değinir. ‘İman; insanda bulunan bir hal veya deruni teslim olma ve bilgi değil bilakis mümince yaşamaktır’ diyen Mutezile’ye göre iman bilgiyle değil amelle meydana gelmektedir.Mutezilenin imanın hakikatiyle ilgili teorisi daha çok iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak için gerekirse kılıçtan bile yararlanılabileceğini söyleyen teorisidir.

Şebusteri’ye göre Mutezilenin çelişkisi özgür gördüğü insanı haramın terki için kılıçla sakındırmasıdır. Eşari ve Mutezile’nin teorisinden sonraki üçüncü teori kelamcı filozofların imanın hakikatini varlık alemi hakkındaki felsefi bilgiden ibaret görmesidir. İmanın hakikati tasdik ya da amel değil eşyanın hakikatine tekabül eden bilgi türünden bir şeye karşılık gelmektedir. İmanın varlık alemine dair felsefi bilgi olduğunu söyleyen Müslüman filozoflar ve Mutezilenin yaklaşımı kelamın felsefileşmesine yol açtığı tespitinde bulunan teolog üç yaklaşımı da imanı elde edilebilecek bir yaklaşım olarak görür. Ona göre üç teorideki ortak nokta imanın hakikatinin ilmi ve felsefi akıl yürütmelerle elde edilemeyeceğini söyler.

Mutasavvıflar ise imanı ne tasdik ne amel ne de varlık alemi hakkında felsefi bilgi olarak görmeyip ‘Allahın dışındaki her şeyden yüz çevirerek ona yönelme’ olarak görmüşlerdir. Şebusteri; bu dört teoriye değinerek insanın düşünce ve irade özgürlüğü önünde bulunan bütün içsel ve dışsal engelleri ortadan kaldırarak imandan yararlanılabileceğini ortaya koyar.

Düşüncenin önemine değinen teolog-düşünür durağan ve sabit olmayan düşüncenin her türlü dogmayı yıkan aşkın ve ötelere uzanan özelliğine değinir. Kantçı anlamda bilginin sınırlarına da değinen düşünür Allah’ın felsefi tasavvurlar ve bilgilerle sınırlamamak gerektiğini söyler. Tecrübi bir edayla mistik bir yaklaşımda bulunarak bir anlamda konuşan Allah’ın işiten insandan kendisini duymasını ve işitmesini istemekte olduğunu söyler. Düşüncenin şeffaflaştırılması ve iradenin dinamikleştirilmesi gerektiğine değinen Şebusteri’nin yaklaşımında ve söylemlerinde tasavvufi unsurlar bulunmaktadır.

İnsanın neyden, neden ve hangi amaçla özgürleştiği bahsine değinen ve insanın iç ve dış etkenlerden sıyrılarak özgürleşmesi gerektiğini ifade eden Şebusteri’ye göre insanın eylem ve davranışlarında özgürleşmesi irade özgürlüğünden talep edilen şeydir. Ona göre insan iradesi gaye ve hedefi kendi tarafından belirlenmiş bir eylemde bulunursa özgür olabilir.

Kişi olabilmenin en temel özelliği kişinin kendisinde özerklik ve özgürlük tasavvur edilebilmesidir. İkinci özellik onda güç yetirebilmenin tasavvur edilebilmesi üçüncüsü ise öngörülemeyecek davranışlarda bulunabilmesidir. İnsan iradesinin dalga gibi devinim halinde bulunduğundan onun sürekli muhatap istediğini vurgulayan düşünüre göre insan eşyaya gömülerek gerçek mahiyetini kaybeder. İnsanın toplulukta özgür olabileceğini iddia eden Şebusteri’ye göre insanın Allah’a yönelmesi irade özgürlüğün korunması anlamına gelmektedir.

İmanı meczubane şekilde Allah’a yönelmek olarak tarif eden Şebusteri bir bebeğin güven içinde kendisinin annesinin kollarına teslim etmesi temsiliyle anlatır. Ve Şeriati’nin de değindiği insanın dört zindanından (Doğa,Tarih, Toplum ve Ben) faklı olarak doğa ve benin yerine beden ve dili ikame eder. Yani Şebusteri’de dört zindan tarih, toplum, beden ve dildir.

İnsanın tamlık duygusuna erişemeyeceğini iddia eden düşünür yenilenmesi gereken bir yeti olan imanı yolda olma hali olarak ve taklidin çelişik kavramı olarak tanımlar. Ona göre taklit özgürlüğün katilidir. Şekilciği imanın baş belası olarak gören teolog insanın iç dünyasına neler olup bittiğiyle ilgilenilmesi gerektiğini söyler.

Teolojinin görevini dini tecrübelerden açıklamaktan ibaret gören teologa göre dini kapital bir mal, ideoloji ve dayatılacak bir eğitim enstrümanı olarak görmez ve böyle görmenin yanlışlığına değinir.

Filozof ve kelamcıların nübüvvet anlayışına değinen teologa göre filozoflar peygamberi; akıl, duyu ve irade yetisi en kamil olan insan olarak tanımlarken kelamcılar ise Allah’ın emir ve yasaklarını inanlara bildirmesi için görevlendirdiği kişi olarak tanımlar. Nübüvvetin kelami tanımı ise adalet, itaat, masiyet, yükümlülük, teşrii’dir.

Mutezilenin Eşari’nin peygamberliği ispat etmekten aciz olduğunu bahsine değinen Şebusteri’ye göre kelamcılar nübüvvetin ispatında mucizeyi kullanmışlardır. Nübüvvetin bu kelamcı yorumuna üç eleştiri getirir. Bu eleştiriler mucize denilen şeyin neden Allah’tan başkasına nispet edilemeyeceği, , mucizenin tasdik ve doğrulma yönünü nasıl ispat edileceği ve Allah’ın nübüvvet iddiasını da doğru söylediğinin nasıl anlaşılabileceğini sorulması eleştirileridir.

İbn Teymiye’nin mutasavvıfların yolunda gittiğini söyleyen teolog modernizm ile vahiy arasındaki münasebeti modernist Katolik Tirel ile İkbal örneğinde açıklamaya çalışır. Vahiyle değişim gösteren beşeri bilgi arasındaki ilişkiye değinen her iki düşünür vahyi değişen bilgi ve yaşam şarları karşısında nasıl korunacakları üzerinde kafa yormuşlardır. Tirel’deki dini tecrübenin devamlı tefsir ve yorumu olarak görülen ilahiyat ile İkbal’de ise dini bilginin temeli olarak görülen dini tecrübe arasında benzerlikler vardır.

Kelamcıyı iman ile diğer beşeri unsurlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu ortaya koymaya çalışan ve bu ilişkiyi söyleyen kişi olarak tanımlayan teolog Kur’an ve Sünnet’in beşeri hayatı şekillendirmeyi içerdiğini siyasi teorinin hedefi ise siyasi topluma kapsamlı ve kuşatıcı bir bakış açısı ve ufuk sunmaktır. Kur’anın siyasi teori içerip içermediği tartışmasına değinen teolog Hobbes, Eric From, Rousseau’nun ve Marx’ın siyaset ve insan anlayışına değinir. Daha sonra Kuran ve sünnette özel bir yönetim biçiminin belirlenip, belirlenmediği meselesidir. Din/iman ve siyaset ilişkisine değinen teolog İslam dünyasında yönetimin İslami değerlerin üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, İslami değerlere aykırı olmaması gerektiğinin yettiğini savunanlar ve kanunlar dini hüküm mü yoksa resmi hüküm haline mi gelmelidir tartışmalarının olduğunu söyler.

Şebusteri’ye göre Hicaz bölgesinde nübüvvet döneminde Kuran ve Sünnetten kural ve düzenlemeler getirmek suretiyle toplumda ahlak, sosyal ve siyasi yapıdaki boşlukları doldurulmuş ve nitekim fıkıh ilminin bu zaruretten doğmuştur. Müslümanların talep edeceği sosyal ve siyasi şartlar onlara özgürce iman edebilme ve bu uğurda çalışma imkanı sunabilmesi gerektiğini ifade eden teologa göre din ve iman altında bulunan şeyin gerçekten Allah’ın istediği ve razı olduğu din ve imanın olup olmadığının belirlenebilmesi için din, iman ve dini kurumların sürekli eleştirilmesi gerektiğine inanır. Ona göre eleştiri ve tenkit kültürü Müslümanca yaşamın ayrılmaz parçasıdır. Şekiller değişime direndikleri için iman açısından felakettir. Özünde beşeri olan dini bilgilerin eleştirilmesi devlet imkanları kullanılarak yasaklanırsa bunun içtihat kapısının devlet eliyle kapatılmasından başka bir anlamı olmayacaktır.

Yorum Yap

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Haber Ara